Serkan Keskin'in yönettiği oyunu İspanyol yazar Jordi Galceran yazmış, Mustafa Kırantepe, Sarp Aydınoğlu, Serkan Keskin ve Sezin Bozacı oynamışlar. "Metot", Semaver Kumpanya tarafından sahneleniyor.
Bir pencereden seyreder gibi, bir plazanın kim bilir kaçıncı katında olduğumuzu düşündüren, beyaz duvarlarla çevrili bir odayı görüyoruz sahnede, sadece pencereden.
Mülakat mı? Oyun mu?
Akşam vakti, bir plazada, toplantı odalarından birinde, iş görüşmesi için bekleyen önce iki, daha sonra biri kadın olmak üzere dört kişi. Mobilya ve montaj işinde önde gelen bir şirketteki ticari müdürlük görevi için yaptıkları iş başvurusunun 4. görüşmesine gelmişlerdir; Mercedes, Carlos, Fernando ve Enrique. Hepsi zaten hâlihazırda bir şirkette çalışmaktadırlar, ancak bu işin şartları çok fazla iyidir. Önce birbirlerini şirketin insan kaynakları yöneticisi sanırlar. Hepsi birbirine kibarlıkla tedirginlik arasında yaklaşır; samimiyetsiz tanışma diyalogları.
Birbirlerinin kim olduklarını anlamaya, yoklamaya çalışırlarken, odanın ortasındaki duvardaki kutu kendiliğinden açılır. İçinde bir zarf ve bir kronometre vardır. Zarfta, orada bulunan dört kişiden birinin şirketin insan kaynakları görevlisi olduğu ve onu 10 dakika içinde bulmaları söylenir. Bu “oyunu” oynamak istemezlerse gidebilirler, bu durum onları iş görüşmesi sürecinin dışında bırakacaktır. Ya da kalıp devam edeceklerdir. Oyun böylece başlar.
Gerçeklikle kurmaca arasında
Aralarından hangisinin “şirketten” olduğunu anlamaya çalışırken yer yer saldırgan, çokça rekabetçidirler. Hemfikir olmak kolay değildir, hemfikir olmaları iyi midir o da belli değildir. Hangisi yalan söylüyordur?
İkinci oyun için, Enrique’nin kişisel sorunlarından dolayı yaşadığı iş verimsizliğini göz önüne alarak, onun hala o işte kalıp, kalmamasına karar vermeleri gerekmektedir. Konuyu “açmak” için sorularla Enrique’nin özel hayatı ortaya dökülür. Karar vermek kimisi için çok kolay, kimisi için zordur.
“Ben kötü günümdeysem, şirkette kimse bunun farkına varmaz. Çünkü işe gittiğin zaman sirkteki palyaçolar gibi olmak zorundasın. Suratını istediğin gibi boyarsın.”
Testler devam ederken her biri kazanmak için insanlığın sınırlarında gezerler. Her teste önce tereddütle başlayıp, sonra “evet, bu işi almak için oynamalıyız” diye devam ederler. Ne zaman biteceği, nerde durulacağı belli olmayan bu “iş görüşmesine”.
Yükselmek için ez!
Günümüzde yetenek ve eğitiminin birlikte bile yeterli olmadığı, gerektiğinde ezip geçebilmenin tercih nedeni olduğu, rekabetçi, samimiyetsiz, insanı öğüten, kişiliğini yok eden bile değil, yeni bir kişilik yaratan kapitalist iş dünyasına yaklaşık 2,5 saatlik bir bakış atıyoruz “Metot”la.
Vahşi rekabetin düşündüğümüzden de hâkim olduğu, kimsenin kimseye inanmadığı, güvenmediği o dünyaya girebilmek, orada kalabilmek için sadece kazanmak değil, ezmek ve elemek de zorunda olduğunuz bir sistemi izliyoruz.
En sonunda ortaya çıkan insan kaynakları görevlisinin “Biz orospu çocuğuna benzeyen iyi bir adam aramıyoruz, bizim iyi bir adama benzeyen orospu çocuğuna ihtiyacımız var” dediği bir metodu kullanabilen bir sistem.
Oyun boyunca test süreçlerinde geriliyor, yer yer de onlar adına utanıyorsunuz, elemeler, değer yargılarının bu denli kolaylıkla alaşağı edilmesi sizi rahatsız ediyor.
Siz olsanız oynar mıydınız?
“Metot” bizi o sorulara gark eden oyunlardan. Almak istediğimiz iş için nereye kadar gidebiliriz? İnsanlığımızın bedeli ne? İş dünyanın acımasızlığının parçası olmak düşündüğümüzden daha mı kolay? Ben olsam her “oyunda” ne yapardım?
Oyun için sadece kapitalist sistem eleştirisi demek yetersiz olur, siyaset ve din gibi tüm egemen sistemlere ince ince giydirmelerle, aslında iktidarın her türüne dönük eleştirilerini sıralıyor.
Bu arada, bu sadece bir oyun demeyin, gerçekten de böyle bir metot varmış; Grönholm Metodu ve bu yöntemi uygulayan, oyundaki şirket gerçek olduğu gibi, birçok büyük şirket artık böyle metotlarla çalışan alıyorlarmış.
7. Sezonunda kaçırmayın
“Metot” 6. Sezonunu oynuyor. Geç izlemiş biri olarak umuyorum ki daha çok sezonda oynamaya devam eder. 6. Sezonunda tamamen dolu bir salonda,145 dakika süren oyunu izlerken her dakikasından büyük keyif aldım.
Fernando karakterini canlandıran, Fernando’ya oyun boyunca çok az da olsa sempati duymamızı, daha çok da sinir olmamızı sağlayan, en çok da bizi kahkahalara boğan, Serkan Keskin’in muhteşem oyunculuğu için söyleyecek fazla bir şey yok. Aynı zamanda oyunun yönetmeni olan Keskin, her karakterin altından en iyi şekilde kalkacağını, tiyatro ve sinemadaki performansları ile zaten daha önce de göstermişti.
Diğer oyuncular Mustafa Kırtepe, Sarp Aydınoğlu ve Sezin Bozacı da performanslarında Serkan Keskin’den aşağı kalır değiller. Hepsini de sahnede izlemek büyük zevkti.
Sezon bitiyor olabilir ama inanıyorum ki gelecek sezon da “Metot”u izleyebileceğiz. İş dünyasının, “beyaz yakalıların” çok da bilmediğimiz rekabetçi, ezen dünyasına kısa bir yolculuk. (BY/NV)
Künye
Yazan: Jordi Galceran
İspanyolca’dan çeviren: Zerrin Yanıkkaya
Yöneten: Serkan Keskin
Sahne Tasarımı: Cem Yılmazer
Müzik: Alper Maral
Yönetmen asistanı: Zeynep Su Kasapoğlu
Oynayanlar: Mustafa Kırantepe, Sarp Aydınoğlu, Serkan Keskin, Sezin Bozacı