5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece, karaların ermişi Hızır ile denizlerin ermişi İlyas buluşurlar. O gece, yer ve gök bu buluşmaya tanıklık ederken adeta ölür ve yeniden dirilir. Bu diriliş yani doğanın dirilişi artık yazın başladığını da işaret eder. Anadolu'da ve hatta bir çok coğrafyada büyük coşkuyla ve umutla geçer bu gece.
Rivayet odur ki, her kim Hızır ile İlyas'ın buluştuğu ana şahit olursa, yani suların akmadığı, rüzgarın esmediği, gökteki iki yıldızın birleştiği bu ana şahit olursa o anda ne dilerse olacaktır. O yüzden umutla beklenir Hıdırellez geceleri. İsteyip de yapamadığı, hayalini kurduğu ne varsa böylesi bir mucizeyle gerçekleşeceğine olan gizli inancıyla bekler insanoğlu.
Yine rivayet edilir ki, Hızır zorda kalanın, haksızlığa uğrayanın, masumun yardımcısıdır. Bizde bir deyim vardır, zorda kalan yardım diler Hızır'dan " yetiş ya hızır" diye. O gün evin bereketi kaçmasın diye süpürülmez, tüm yılı kavga ederek geçirmemek için kavga edilmez ve yeni günü karşılamak için erken kalkar çocuklar.
Hıdırellez veya Katolikler'deki adıyla St. Georges, Ortodokslar'daki adıyla Aya Yorgi tüm insanlığın ortak günüdür. O gün doğa yeniden dirilecektir, bereketin simgesidir. Fakat "Tek Millet, Tek Dil, Tek Bayrak"çı anlayış "Tek Kültür" politikası ile egemen kültürün dışındakileri ya görmezden gelmiştir ya da kendine mal etmiştir. Örneğin; Hıdırellez bayramının Türk - İslam kökenli olduğu savunulmuştur. Oysa hiçbir zaman homojen bir yapıya sahip olmayan Anadolu gibi bir coğrafyada bunu idda etmek anlamsızlaşmıyor mu ? Buna en güzel yanıt, 2010'da UNESCO tarafından Hıdırellez'in "İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi"ne alınması ile ilgili başlattığı çalışma olmuştur.
Bu yüzden birilerimiz için buruk geçer hıdırellezler...
Bu günün bir anlamı daha var aslında. 40 yıl önce aynı gün üç fidan, üç yiğit devrimci uydurma suçlarla, hıdırellez günü idam edildiler. Uğrunda ölmeyi göze alacak kadar çok sevdikleri insanları, inandıkları düşünceleri için ölmekten korkmadılar. Bu yüzden birilerimiz için buruk geçer hıdırellezler.
O gün kavga edilmez, çünkü kavga edilirse tüm yılın kavgayla geçileceğine inanılır. 1972 yılının Hıdırellez'inde, elleri yağlı urgana uzananların son cinayeti olmadı bu. Sekiz yıl sonra Aralık ayında bu sefer 17 yaşındaki Erdal Eren'in yaşını büyüterek idam ettiler. Ve hala öldürmekteler...
Elbet birgün tarih, Hıdırellez'lerde, Newroz'larda elleri kana bulanmış katilleri de yazacak ve insanlığın nazarında mahkum edecek. Ve o gün yeniden dirilecek insanlık, işte o zaman gerçekten gelecek bahar. Hep birlikte kutlayacağız bayramlarımızı... (ÇC/NV)