Nükleer silahlar deyince, dünya insanlarının bunları yok etmeyi seçtiğine inanıyorum, ama hükümetler halklarının isteklerini görmezden geliyorlar. Böylece, ABD hükümetinin başını çektiği, birçoğunun da onu takip ettiği ikinci nükleer silahlar yarışı çağına girmiş bulunuyoruz. Hükümetlerimiz, tarihin bu noktasında, Nükleer Silahsızlanma Antlaşması'nın (NPT) getirdiği uluslararası yükümlülüklerini ciddiye almazlarsa, önümüzdeki birkaç yılda ciddi bir silahlanma gerçekleşecek; ve bu sefer gerçekten nükleer silahları yok edemeyeceğiz. Çocuklarımıza ve torunlarımıza korku dolu bir miras bırakmış olacağız, hem onları hem de dünyalarını tehlikeye atacak nükleer silahlardan ve nükleer borçtan oluşan bir miras. Yalnızca onların üstüne çullanacak değiliz; geçmişin ve bugünün nükleer silahlarının maliyeti, madden yoksul olanların hak ettikleri mirası, temel beslenme, eğitim ve sağlık hizmeti haklarını da onlardan çalmış durumda.
Hükümetler yurttaşlarına iyi bakması için seçilir. Ama sorumlulukları yalnızca kendi halklarına bakmak değildir, bütün insanlığa karşı sorumlulukları vardır. Ben bunun en iyi, bütün hükümetlerin, ciddi kararlar almadan önce kendilerine "Bu politika ülkedeki ve uluslararası yasaları gözetiyor mu, ülkemizin insanlarına ve insanlığa bir bütün olarak neler kazandıracak?" diye sormalarıyla yapılabileceğine inanıyorum.
Bu soru özellikle mevcut ABD hükümeti için geçerli. ABD dış politikalarından ve ABD kültüründen bütün dünya etkileniyor. ABD televizyonu bütün dünyada milyarlarca eve ışınlanıyor, birçok insanın yaşam tarzını Amerikanlaştırıyor. Bu bilinirlik ABD hükümetinin, medyasının, şirketlerinin ve halkının üzerine şu soruyu sormanın büyük sorumluluğunu yüklüyor: İhraç ettiğiniz şeyin dünya için iyi mi olduğu, yoksa dünyaya zarar mı verdiği sorusunu. Dünya insanlarına, özellikle de etkilenebilir ve savunmasız genç kuşağa hangi etik ve ahlaki değerleri ve örneği yolluyorsunuz? Yükselen nükleerciliği, sürüp giden savaşları, uluslararası antlaşmaları ve hukuku bir kenara bırakmayı önermek, dünyayı hepimiz için daha güvenli bir yer mi kılacak gerçekten? Evet, terörizm bir tehdittir ve hepimiz insanlar için güvenlik istiyoruz; ama yanıt teröre terörle karşılık vermek değil. Böylesi yaklaşımların, dünyayı, hem Amerikalılar hem de dünyadaki diğer birçok insan için, özellikle de Arap kardeşlerimiz için daha tehlikeli bir yer haline getirdiğine inanıyorum.
İkinci Dünya Savaşı'nın korkunçluğunun ardından, dünya toplumu yurttaşları koruyacak bir yasama ihtiyacının farkına vardı. O zamandan beri, birçok uluslararası yasa yürürlüğe girdi. Geçmişte, ABD insan haklarını koruyacak birçok yasanın oluşturulmasında önemli rol oynadı. 1945'te Birleşmiş Milletler için tam destek verdi. Her bir insanın değerini olumlayan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni hazırlanmasını destekledi. Bildirge, yarım yüzyıldan fazladır, ABD'nin ve dünyadaki bütün ülkelerin politikalarını etkiliyor. Bildirge giriş metninde "Üye devletlerin Birleşmiş Milletler'le işbirliği içinde, insan haklarına ve temel özgürlüklere bütün dünyada saygı gösterilmesinin sağlanmasını üstleniş olduğunu" ve "İnsan haklarının tanınmamasının ve hor görülmesinin insanlık vicdanını yaralayan barbarca eylemlere yol açtığını, korkudan ve yoksulluktan kurtulmuş insanların söz ve inanç özgürlüğüne sahip olacakları bir dünyanın herkesin en yüksek amacı olduğunun ilan edilmiş bulunduğunu" belirtir.
Bildirgeye göre, gezegendeki her kişi nükleer silah korkusundan uzak yaşama hakkına ve yoksulluktan uzak yaşama hakkına sahip. Bu hak, insanların tam ve saygın bir yaşam sürmesini sağlayan sağlık hizmetlerinin, eğitimin, barınmanın ve diğer temel ihtiyaçların bunca eksik olmasını da kınar.
Nükleersiz bir dünyada yaşamanın hepimizin insan hakkı olduğuna inanıyorum. Bu hakkı ilan etmekle de, insanlık ailesi ve dost olarak birlikte yaşamayı seçtiğimizi doğrulamış oluyoruz; nükleer bir holokostta aptallar gibi birlikte ölmeyi değil. (MCM/TK)
* Mairead Corrigan Maguire, Barış Kadınları (Women for Peace) örgütünün kurucusu,1976'da Nobel Barış Ödülü, 1991'de de Nuclear Age Peace Foundation'ın (Nükleer Çağ Barış Vakfı) Seçkin Barış Önderliği ödülü sahibi.
* Maguire'ın Counterpunch'ta yayınlanan metnini Tolga Korkut Türkçeleştirdi.