Geçtiğimiz hafta Kıbrıs’ta Lefke kasabasındaki camilerde sabah ezanının hoparlörden okunmayacağına ilişkin haber Türkiye medyasında yankı buldu.
Kararın ayrıntılarına ulaşmam mümkün olmadı. İnternet ortamında çeşitli şekillerde “ezan susar mı, susmaz mı” düzeyinde, içinde bolca hamasetin bulunduğu birçok tartışmaya rastladım.
Bu karara tepki gösteren bazı öznelerin, sokağa çıkma yasağı ilan edilen bazı yerlerde ezanların sustuğu haberleri karşısında bu denli tepki göstermemiş olmadıklarını hatırladım. Bu kişiler belli ki o zaman ezanın dahi susturulabilir bir bağlamı olduğunu düşündüler. Oysa her iki duruma verdikleri tepki de yanlış.
TIKLAYIN - LEFKE’DE HOPARLÖRLE SABAH EZANI OKUNMAYACAK
Çünkü ezanın, (bizzat anayasallığı tartışmalı olan) sokağa çıkma yasakları bağlamında tamamen susturulması da, olağan dönemlerde ona hiçbir ses sınırı getirilmemesi de haklılaştırılabilir değil.
Kararı okumasam da Kıbrıs’taki mahkeme kararının “ezanın susturulması veya susturulmamasından” ziyade, ezanın ses seviyesiyle ilgili olduğunu tahmin ediyorum.
Çünkü bu tür kararlara –özellikle çan sesi bağlamında- birçok Avrupa ülkesinde de rastlanıyor. Yani tartışma, Türkiye’ye veya İslam’a özgü değil. Zira ezgilerle olan ilişki birçok dinde mevcut.
TIKLAYIN - KAHİRE'DE OLMAK İSTİYORUM!
Örneğin Hıristiyanlıkta kiliselerdeki org dinsel ritüelin çok önemli bir parçasıdır. Hristiyanlar pazar günleri çan sesleriyle kiliseye çağırılır. Bildiğim kadarıyla, Musevilikte Yom Kippur gününde keçiboynuzundan yapılan şofar aletinin sesi özel bir önem taşır.
Ezan da İslam dininin mensupları açısından oldukça önemli bir ezgi ve ritüeldir. Bu ritüeller önemlidir, çünkü ibadete çağrıda bulunulması dışında da çeşitli anlam ve işlevler içerir.
İnançlı kişiler, bu ezgilere mistik ve manevi bir anlam yüklerler. Dolayısıyla sadece bu dahi, söz konusu ezgileri din ve ibadet özgürlüğünün parçası haline getirir. İnanmayanların bu ezgileri kuru gürültü olarak görmesi, bu durumu değiştirmez.
Fakat işte tam da nokta, yani başkalarına da dokunan bu ritüellerin din ve vicdan özgürlüğünün bir parçası olması noktası, onu sınırlandırılabilir hale getirmektedir. Yani hangi nedene dayanıyor ve ne hissettiriyor olursa olsun, dinsel ibadet özgürlüğü sınırsız değildir. Bu söylediğim, bir varsayım değil; insan hakları hukukun pratiğiyle sınanmış bir doğrudur.
Sesli ibadete çağrı ritüelleri konusunda AİHM ne diyor?
Bu konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önüne ilk kez Schilder v. Hollanda davasında gelmiştir. Davanın konusu, bir kilise çanı ile ilgilidir.
Başvurucu bir Katolik kilisesinin papazıdır ve kilise cemaatini sabah 7:30’daki ibadete çağırmak için her gün saat sabah 7:15’te, kilisenin çanını çalmaktadır. Kilisenin etrafında yaşayan mahalle sakinleri bu gürültüden şikayetçi olmuşlar ve şikayet üzerine belediye, papaza, 7:30’dan önceki çan sesinin kısılması gerektiğini, aksi halde aleyhine para cezası kesileceğini bildirmiştir.
Başvurucu bu ihtara rağmen rutininde bir değişiklik yapmamış ve bu nedenle de hakkında para cezası kesilmiştir. Başvurucu bu para cezasının ibadet özgürlüğünü ihlal ettiği düşüncesiyle AİHM’e başvurmuştur.
TIKLAYIN - MÜEZZİNİN HOPARLÖRÜNE DE KAPATMA İSTİYORUZ!
AİHM bu davada başvurucunun kilise çanını çalmasının tamamen yasaklanmadığını, sadece gece 23:00 ile sabah 07:30 arasında sesini kısık hale getirmesi yönünde bir sınırlamaya tabi tutulduğunu ve bunun da komşularının gece sükunetini güvence altına almak için yapıldığını kaydetmiştir. AİHM’e göre söz konusu sınırlama, çatışan hakların dengelenmesi bakımından haklı görülebilirdir.[1]
Bu karar da göstermektedir ki ibadete çağrı ritüelleri ölçülü olarak sınırlandırılabilir. Aksi durum, özel yaşama saygı ve konut dokunulmazlığı hakkının bir parçası olan gürültüden korunma[2] hakkının göz ardı edilmesi anlamına gelir.
Sesli ibadete çağrı ritüellerinin teknik bir sınırı var mı?
Gürültü, insana rahatsızlık veren ve zarar verici düzeydeki sesler için ifade edilir. Sesler ise ölçülebilir niteliktedir. Bunun ölçü birimi, insan kulağının en hassas olduğu orta ve yüksek frekanslar temelinde ses basıncı seviyesine dayanan desibeldir.
0-50 desibel arasındaki sesler için “sesli”, 50-60 desibel arasındaki sesler için “gürültü” ve 70-80 desibel arasındaki sesler “çok gürültülü” olarak ifade edilir. 85 desibelden daha yüksek sesler insanlara rahatsızlık, 120 desibelden yüksek sesler ise zarar verir.[3]
TIKLAYIN - EZANDAN GÜRÜLTÜ OLUR MU, OLMAZ MI?
Dünya Sağlık Örgütü kapalı alanda; gece uykusu için 30 desibel, eğitim alanları için ise 35 desibelden daha az bir sesin gerekli olduğunu ifade etmektedir.[4] Açık alanda da gece ortalamasının 40 desibel olması önerilmektedir. Gündüz saatlerinde ise en yüksek sesin 65 desibel olması gerekmektedir.[5]
AB direktifleri ve eylem planlarına da konu edilen çevrenin gürültüden korunması ulusal mevzuatta Çevre Kanunu, Kabahatler Kanunu ile teknik desibel ölçümlerine de yer veren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği ile sağlanmaktadır. Gürültünün öngörülen standartlara indirilmemesi durumunda Çevre Kanunu (md. 14 ve 20) ve Kabahatler Kanunu (md. 36) bir takım yaptırımlar öngörülmektedir. Hatta duruma göre Türk Ceza Kanunu’nun 183. maddesindeki “gürültüye neden olma suçu” da uygulama bulabilecektir.
Sonuç olarak, bu açıklamalar ışığında, ezan, çan veya şofar vb dinsel seslerinin ne tamamen yasaklanması ne de anılan sınırları aşacak düzeye ulaşmaması gerekir. Aksi durum, anayasadaki hak ve özgürlüklere saygıyı ve dengeyi bozar. (TŞ/EKN)
[1] İHAM, Schileder v. Hollanda, 2158/12, 16/10/2012, par. 23.
[2] Uçak gürültüsü konusunda bkz. İHAM, Hatton ve diğerleri v. BK, 08/07/2003, 36022/97; gece kulüplerinin gürültüsü konusunda bkz. İHAM, Moreno Gomez v. İspanya, 16/11/2004, 4143/02; İHAM, Martinez Martinez v. İspanya, 18/10/2011, 21532/08; elektronik oyun kulübü konusunda bkz. İHAM, Mileva ve diğerleri v. Bulgaristan; 25/11/2010, 43449/02, 21475/04; trafik gürültüsü konusunda bkz İHAM, Dees v. Macaristan, 09/11/2010, 2345/06.
[3] WHO Europe, Nights Noise Guidelines for Europe, Copenhagen: WHO, 2009.
[4] Ibid., s. 156 vd.
[5] Birgitta Beglund/Thomas Lindvall/Dietrich H. Schwela (ed.), Guidelines for Community Noise, Geneva: WHO, 1999.