Hakikat demir parmaklıkların ardına veya sanık sandalyesine sığmaz.
Hatice Onaran, 10 Ekim’den bu yana Gebze Kapalı Kadın Cezaevi’nde bulunuyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubemizin Yönetim Kurulu üyesi olan arkadaşımız hapishaneler konusunda çalışmalar yürütüyor. İHD, 1980 darbesinin karanlık günlerinde kurulduğundan bu yana hapishanelerde yaşananları yakından takip ediyor. Olağan dönemlerde dahi koşulları ağır olan hapishaneler darbe, OHAL, pandemi vb. olağandışı dönemlerde daha yakından izlenmesi gereken yerler oluyor. İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun 1 Haziran’da açıkladığı 2023 Yılı Raporu hapishanelerdeki ağır ihlalleri ortaya koyuyor. Hatice Onaran arkadaşımız hakkında bir mahpusa para gönderdiği gerekçesiyle 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Ayrıca kolon kanseri ve yüzde 79 engelli olan Hatice Onaran’ın durumu insan hakları savunucularının karşılaştığı baskının bir örneği. Maalesef, Hatice Onaran böylesi yargı baskısı süreçlerini yaşayan tek insan hakları savunucusu değil.
Avukat Bedirhan Sarsılmaz duruşmada müvekkilini savunduğu sırada içeri giren polisler tarafından duruşma sonrasında gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. Bu güncel örneklere ek olarak, Selçuk Kozağaçlı ve diğer Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar da uzun süredir hapishanede. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’in hakkında verdiği ihlal kararlarına rağmen hala tahliye edilmeyen iş insanı ve aktivist Osman Kavala’nın hapishanede geçirdiği süre 7 yılı buldu. Ayrıca, aralarında milletvekili seçildiği halde Meclis’teki yasama görevlerini yerine getirmesine izin verilmeyen Can Atalay ile Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater ve Mine Özerden de var.
1 Eylül’de adli tatilin sona ermesiyle biz insan hakları savunucularının da adliye mesaisi başlamış oldu.
19 Eylül’de Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın önceki dönem eş genel başkanlarının da aralarında olduğu 8 yöneticisi hakkında açılan davanın duruşması görüldü. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında 25 Mayıs 2021’de gözaltına alınan ve aralarında bir süre tutuklu yargılanan sendikacıların da olduğu davanın yargılaması devam ediyor. Bir sonraki duruşma 7 Ocak 2025’te görülecek.
24 Eylül’de Şebnem Korur Fincancı hakkında katıldığı bir canlı yayındaki beyanları gerekçe gösterilerek Milli Savunma Bakanlığı tarafından açılan manevi tazminat davasının beşinci duruşması görüldü. Aynı davanın 17 Ekim’de görülen altıncı duruşmasında mahkeme Şebnem Hoca’nın 50 bin TL manevi tazminat ödemesine hükmetti.
4 Ekim’de Cumartesi Anneleri’nin 950. Hafta buluşması ile ilgili 20 kişinin yargılandığı davanın karar duruşması görüldü. Duruşmada suçun unsurları oluşmadığı için beraat kararı verilmesi sevindirici olsa da bu tür yargılamaların kendisi insan hakları savunucularına yönelik bir baskı aracına dönüşüyor.
15 Ekim’de de İHD’de uzun yıllardır mücadele eden Vetha Aydın’ın Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamasına devam edildi. Mütalaa verilmek üzere savcılığa gönderilen dosyanın bir sonraki duruşması 12 Aralık’ta görülecek.
İnsan hakları savunuculuğu ve sivil toplum aktivizmi nedeniyle hapishanelerde bulunanların, yargılananların tamamının listesi çok uzun. Sessiz Kalma, risk altındaki hak savunucularına yönelik çalışmalar yürüten ve bu konudaki bilgileri kamuoyuna ulaştıran önemli bir çalışma.
Yargılamaların insan hakları savunucuların sesini kısmaya yönelik olduğu dikkate alındığında Sessiz Kalma’nın işlevi daha belirgin hale geliyor. Benzer şekilde, insan hakları haberleri yapan, insan hakları savunucularına yönelik baskıları haberleştiren medya kuruluşları, gazeteciler de önemli bir işleve sahip.
İnsan hakları savunucuları kolektif vicdanımızdır.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi’nin önceki dönem direktörlerinden Christian Strohal, 2007 tarihli “AGİT Bölgesindeki İnsan Hakları Savunucuları: Ortak Vicdanımız” adlı çalışmanın önsözünde insan hakları savunucularına dair şöyle diyor: “İnsan hakları savunucuları [AGİT’e] üye bütün devletlerde insan haklarının korunması ve hükümetlerin hesap verebilirliği çabalarının öncüsüdür. Canlı [aktif] bir sivil toplumun yaşam damarı ve demokratik toplumun özüdürler. İnsan hakları savunucuları kolektif vicdanımızdır.”
Siyasetin rolü
İnsan hakları ve özgürlükleri daha fazla ihlal edildikçe insan hakları savunucularına yönelik baskı da artıyor. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü standartlarında gerileme yaşandıkça herkes gibi insan hakları savunucularının da çalışmalarının önündeki engeller artıyor. Barıştan uzaklaşılması, her an insan hakları savunucularının faaliyetlerini yürütmesini zorlaştırıyor. Çünkü insan hakları savunucularına yönelik politika ve uygulamalar genel politik durumdan farklı bir seyir izlemiyor. Bu nedenle, insan hakları savunucuları ihlalleri belgelerken, adalet ve hakikat için mücadele ederken siyasi iklimi de yakından takip ediyor.
Bu yazıyı bitirirken DEM Parti’li Mardin, Batman ve Urfa’nın Halfeti belediyelerine kayyım atandığı haberleri geldi. Kayyım uygulaması seçmen iradesine yönelik bir müdahale olarak ihlal teşkil ediyor. Dahası, bu süreçteki toplantı gösteri hakkı vb. ihlalleri belgeleyecek olan insan hakları savunucularının da çalışmalarının güçleşeceğini tahmin etmek zor değil.
Hak ve özgürlüklerden yana bir siyasi iklimde mahkemeler ve hapishaneler insan hakları savunucularının uğrak yeri olmaz. İnsan hakları savunucuları aileleriyle ve sevdikleriyle birlikte olur. Hak mücadelesindeki yerlerine dönerler.
(Oİ/VC)