İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak 26-27 Ekim’de Ankara’da “İnsan Hakları Mücadelesinde Yeni Yol/Yöntem Arayışları ve Yeniden Yapılanma Çalıştayı” düzenledik.
Çalıştaya şubelerimizden 100 civarında üye, aktivist ve yöneticimiz katıldı. Ayrıca, genel başkanlığımızı yürüten Nevzat Helvacı (1986-1992), Akın Birdal (1992-1999), Yusuf Alataş (2004-2007), Öztürk Türkdoğan (2008-2023) ve mevcut eş genel başkanımız Hüseyin Küçükbalaban da çalıştayda yer aldı.
Ancak, eş genel başkanlarımızdan Eren Keskin rahatsızlığı nedeniyle aramızda olamadı. Benzer şekilde, önceki dönem genel başkanlarımızdan Hüsnü Öndül (1999-2004 ve 2007-2008) maalesef sağlık sorunları nedeniyle katılamadı. Ayrıca, Reyhan Yalçındağ Baydemir (2007) de katılamadı.
Esasen, böylesi bir çalıştayı 2019 yılında konuşmaya başlamış ve 2020-2021 döneminde yapmayı planlamıştık. Ancak, önce pandemi, sonrasında da deprem vb. nedenlerle şube çalıştaylarımızı ertelemek durumunda kalmıştık.
Şubelerimizin kendi illerinde hem İHD üye, aktivist ve yöneticilerinin hem de diğer sivil toplum örgütü temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirdiği yerel çalıştaylarda ele alınan konulara ilişkin hazırlanan raporlar merkezi komisyonda toplandı. Merkezi komisyonumuz da yüzlerce sayfalık bu raporları tek bir rapor haline getirdi.
Darbe günlerinde insan haklarını savunmak
Açılış oturumunda önceki dönem genel başkanlar İHD’nin geçmiş yıllardaki mücadelesinden bahsetti. Kurucu genel başkanımız Nevzat Helvacı, İHD’nin 1980 darbesinin karanlık günlerinde, kararlılıkla mücadele eden mahpus ailelerinin ve aydınların çabasıyla kurulduğunu bir kez daha hatırlattı.
Darbenin karanlık günlerinde hapishaneler ve işkence konusunda yürüttüğü çalışmalara değindi. Darbecilerin işkence ederek öldürdüğü insanlarla ilgili hazırlanan raporumuzun temel niteliğinin, raporlarımızın güvenilirliği olduğunu vurguladı.
Örneğin, İHD’nin hazırladığı ilk rapor olan işkencede yaşamını yitirenler raporunun, incelediği 340 şüpheli ölümden 171’inin işkence edilerek öldürüldüğünü tespit ettiğini belirtti. Raporumuzda yer alan 171 kişinin işkence edilerek öldürüldüğü iddiasının, işkenceciler tarafından dahi inkâr edilememesinin raporlarımızın kanıta dayalı olmasının bir sonucu olduğuna işaret etti.
İnsan hakları savunucusu olmak demek ne demek?
Onursal genel başkanımız Akın Birdal, İHD’nin yürüttüğü mücadeleyle bu coğrafyada bir hafıza işlevi gördüğünü vurguladı. Ayrıca, insan hakları mücadelesinin amacının hukukun üstünlüğünün, barış ve adaletin tesisi olduğunun altını çizdi. Bu bağlamda, bizler insan hakları savunucuları olarak bir an önce rolümüzü oynayıp Kürt meselesinde barışın sağlanması için çok ciddi adımlar atmalıyız.
Diğer başkanlarımızdan Yusuf Alataş, insan hakları savunucusu olmanın tanımının; hakkı ihlal edilen kişi için kim olduğu, nereli olduğu, cinsiyeti, cinsel yönelimi, ten rengi, dili, inancı veya inançsızlığı sorulmadan mücadele etmek olduğunu vurguladı.
Yusuf Alataş’ın çerçevesini çizdiği insan hakları savunuculuğu, İHD’nin “İnsan Haklarıyla İnsandır” mottosunda yaşam buluyor.
En uzun süre başkanlığımızı yapan Öztürk Türkdoğan ise İHD’nin barış için yürüttüğü mücadelenin önemini vurgulayarak, dönemsel olarak artan barış ihtiyacına denk gelen çalışmalar yürütmemiz gerektiğini belirtti. Mevcut eş genel başkanımız Hüseyin Küçükbalaban ise insan hakları mücadelesinde yaşamını yitiren arkadaşlarımızı anarak başladığı konuşmasında İHD’nin mücadelesinin sürdüğünü ve süreceğini belirtti.
İnsan hakları savunucularının 3 önemli işlevi
Bu konuşmaların ardından Prof. Dr. Nilgün Toker, “İnsan Hakları Hareketinin Güncel Sorunları ve Mücadele/Müdahale Olanakları” başlıklı bir sunum yaptı. Sunumunda insan haklarının temelinin eşitlik olduğunu vurguladı ve bilginin insan hakları savunucuları bakımından önemini, işlevini anlattı.
Açılış konuşmaları ve Nilgün hocanın sunumunun ardından üç çalışma grubuna ayrılarak a) Dünyada ve Türkiye’de insan hakları hareketlerinin durumu, b) İHD’nin var olan örgütsel yapılanması ve şubelerin işleyişi ve çalışması, ve c) İnsan hakları mücadelesi yürütenler açısından bugünün ihtiyaçları ve daha etkili bir mücadele için yeni yol ve yöntem arayışları başlıkları çerçevesinde tartışmalar yürüttük, görüş alışverişinde bulunduk.
Yer aldığım dünyada ve Türkiye’de insan hakları durumu çalışma grubunda, insan haklarının mevcut durumunun; devam eden savaşlar, çatışmalar, aşırı sağ partilerin giderek artan sayıda ülkede iktidara gelmesi, devletlerin insan hakları ve özgürlükleri araçsallaştıran yaklaşımı ve bunun sonucunda bilhassa uluslararası insan hakları mekanizmalarının işlevsizleşmesi vb. sebeplerle giderek kötüleştiğine dikkat çekildi.
Dünya genelindeki eğilimin bir sonucu olarak insan hakları hareketinin zor bir dönemden geçtiği tespiti yapıldı.
LGBT+'ların hakları
İnsan hakları alanında yaşanan gerilemeyi durdurmak için daha fazla mücadele etme ihtiyacımız katılımcılar tarafından belirtildi.
Hak ihlallerinin ana kaynağının savaşlar, çatışmalar, ekonomik sömürü, halk olmaktan kaynaklı kimliklerin yok sayılması, kadınların, LGBTİ+’ların maruz kaldığı baskıcı politikalar ve uygulamalara karşı durulması gerektiği sıkça dile getirildi.
Coğrafyamız özelinde bir barış ve insan hakları meselesi olan Kürt meselesine yönelik şiddet temelli politikaların yol açtığı ihlaller birçok katılımcı tarafından dile getirildi. Özellikle 1 Ekim’de TBMM’deki tokalaşma ve sonrasındaki tartışmalar her katılımcının aklındaydı. Barışın tesisi ile sonuçlanacak bir sürecin diğer hak kategorilerine de olumlu yansıyacağı ifade edildi.
Çalıştayımız, insan hakları savunucularının bir araya gelmesi, barış, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesine yönelik güncel insan hakları meselelerinin konuşulması imkânı vermesi bakımından kıymetliydi.
Çalıştayda haklar arasında bir hiyerarşi olmadığı prensibinden hareketle ekonomik ve sosyal hakları, yoksulluk, emekçi hakları, göçmenler, mülteciler ve sığınmacılar, insan haklarını savunma hakkı, yapay zekânın insan hakları üzerine etkisi, çevre hakkı bağlamında ekoloji mücadelesi, insan hakları mücadelesinin anaakımlaştırılması yoluyla daha fazla kişiye ulaşmanın yol ve yöntemleri vb. birçok hususu ele aldık.
Öte yandan, barış hakkının insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde neredeyse bir önkoşul olması nedeniyle Kürt meselesi özelinde çatışmanın sona ermesi, barış hakkı bağlamında uzun uzun konuştuk.
Bu bağlamda, çalıştayın kapanışında Akın Birdal insan hakları savunucularının sesi olarak verdiği mesajda irademizin barıştan yana olduğunu vurguladı.
(Oİ/EMK)