"Kürt edebiyatını, var olmanın sınır noktasındaki bir edebiyat olarak değerlendirmek, sanırım, yanlış olmaz" diyor, Bir Var olma Mücadelesi: Kürt Edebiyatı adlı yazısında Mehmet Uzun.
Vecdi Erbay'ın Kürtçe ve Kürtçe edebiyat üzerine yazılmış çok 48 yazıyı derlediği çalışması için 'İnatçı Bir Bahar' ismini seçmesinin nedeni belki de budur. Kürtçenin, var olmadan hemen önceki, çiçek açmanın tam sınırındaki, kısacık ama en canlı olduğu o anda duran bir bahar hali olmasıdır. Ve evet, "Çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz."
Mehmet Uzun'un yazının başında alıntı yaptığımız makalesinin de yer aldığı kitap, Dünden Bugüne Değişmeyen Sorunlar, İnkarın Anatomisi, Dilin Direnişi, Medreseler ve Dengbejlik, Kadınların Dile ve Edebiyata Katkısı, Kültürel Birikim Olarak Çağdaş Kürt Edebiyatı olmak üzere beş bölümden oluşuyor. Her bölümde belirtilen alanla ilgili daha önce ya da Erbay'ın bu derlemesine özel yazılmış makaleler bulunuyor.
Erbay kitabın önsözünde bu derlemenin, Kürtçe ve Kürtçe edebiyatla ilgili kaynak ve bilgi eksikliğini bir ölçüde gidermek ve Kürtçe edebiyatı hem tarihsel hem güncel sorunlarıyla birlikte ele alabilmek için bir yol olarak göründüğünden bahsediyor. Türkiye'de Kürtçe edebiyatın siyasi ortamla birlikte değişen yapısına değinen Erbay, 90'lı yılların hem siyasal hem de kültürel anlamda bir Kürt baharına işaret ettiğini belirtiyor.
90'ların çatışmalı ortamında bölgede faili meçhuller, köy boşlatmalar yaşanırken, Kürt entelektüelleri İstanbul'da içeriği Kürtçeyi yaşatmak ve bölgede olup bitenlere itirazı ve isyanı yükseltmek olan Kürtçe edebiyatın önünü açmaya çalışıyordu. Erbay, o yıllarda şiirin önplanda olduğuna dikkat çekerken, 2000'li yıllarda çatışma ortamının yumuşama göstermesiyle öykü ve romanın geliştiğine dikkat çekerek "Çatışmalı ortamın neden olduğu kaçaklık ve isyan hali, kendini en hızlı şiirle ifade edebiliyordu; ancak ortamın yumuşaması yerleşik olmayı ve romanın ihtiyaç duyduğu geniş zamanı sağladı" diyor.
Kitabın ağırlıklı olarak Türkiye'de Kürtçenin yaşadığı sıkıntıları irdelediğini, tartıştığını ve çözüm önerileri sunduğunu belirten Erbay'ın ifadeleri inatçı bahar vurgusunu anlamamızı kolaylaştırıyor.
"Kitap yalnızca Kürt dili ve edebiyatının yok sayılmasına bir yanıt oluşturmayı değil, Türkiyeli okuryazar çevresiyle Kürtçeye ve Kürtçe edebiyata ilgi duyan, anadilinde edebi üretimde bulunmak isteyen gençlere derli toplu bir kaynak sunmayı da amaçlıyor. Bu kitap aynı zamanda Kürtçenin dünden bugüne ulaşan birikimini ve 90'lı yıllardan bu yana Kürtçe edebiyatın yaşadığı inatçı baharı görünür kılmaya çalışıyor."
Kürtçe yasağının etkileri
Kitabın "Dünden Bugüne Değişmeyen Sorunlar adlı birinci bölümünde Kürtçenin ve Kürtçe edebiyatın geçmişten bugüne yaşadığı sıkıntılar ve konuyla ilgili tartışmalar üzerine yazılmış yazıları bulmak mümkün.
Bu bölümde yer alan 'Bir Var olma Mücadelesi: Kürt Edebiyatı' başlıklı makalesinde Mehmet Uzun, Kürt yazılı edebiyatının ortaya çıktığı binli yıllardan bugüne geçirdiği süreci ele alıyor.
E. Xani'nin "Mem u Zin" adlı eserine de yer veren Uzun, "İnsanların birbirlerini bilgilendirmek için en basit ve zorunlu iletişim araçlarından bile yoksun olduğu bir ülkede gelişmiş, yetkinleşmiş, güçlü bir yazılı edebiyattan söz etmek olanaksızdır. Bu durumda olan Kürt edebiyatını, devletleri, kurum ve enstitüleri olan diğer ülke edebiyatlarıyla karşılaştırmak haksızlıktır" diyor.
İnkarın Anatomisi, Dilin Direnişi başlıklı ikinci bölümde, Kürtçe hakkında bilgilerin yanısıra, Kürtçenin yasaklanması sonucu, dilin, edebiyatın, yeraltına ya da ülke dışına çıkışının pratik, duygusal, düşünsel sonuçlarına dair inceleme yazılarının olduğu belirtiliyor.
Amir Hassanpour'un Apolitik Dilbilimin Politikası: Dilbilimciler ve Dilkırım ve Gülçiçek Günel Tekin'in Dilsel Jenosid ve Türkiye'nin Dilkırım Politikaları adlı makaleleri Kürtçenin ve Kürt edebiyatının maruz kaldığı devlet baskısı üzerinde duruyor.
Seyidxan Kurij'in Yasak Dilde Sözlük Hazırlamanın Güçlükleri ve Salih Akın'ın Kürtçe Sözlük Yazarlığı makaleleri, kaybedilmeye çalışılan bir dilin sözcüklerini canlı tutmaya çalışmak üzerine fikir verecek yazılar.
Kadının yeri
Medreseler ve Dengbejlik başlıklı üçüncü bölüm, enstitüleri ve kurumları olmayan Kürtçe edebiyatın gelecek kuşaklara aktarılması görevini üstlenen medreseleri ve dengbej kültürünü edebiyatla olan ilişkisi çerçevesinde ele alan yazılardan oluşuyor.
Dördüncü bölüm ise, Kadınların Dile ve Edebiyata Katkısı başlığını taşıyor. Bu bölümde yalnızca üç makalenin bulunması bile kendisine yeni yeni yaşam alanı bulmaya başlayan Kürtçe edebiyatta kadının ne kadar yer alabildiğini; alamadığı o yerin üzerine bile ne kadar az araştırma yapıldığını gösteriyor.
Kültürel Birikim Olarak Çağdaş Kürt Edebiyatı adlı beşinci bölümde ise çağdaş Kürtçe edebiyatın kat ettiği mesafeyi, sorunlarını, tartışmalarını, yönelimlerini, dünya edebiyatı ve klasik Kürtçe edebiyatla kurduğu ilişkiyi açığa çıkarmaya çalışan makaleler bulunuyor.
Bu bölümdeki makalelerden bazıları: Vecdi Erbay'dan Çağdaş Kürt Edebiyatı Üzerine Kişisel Düşünceler, Lal Laleş'den Türkiye'de Kürtçe Edebiyat, Mustafa Aydoğan'dan Zayıf Dil yok, Zayıf Kürt Çok ve Mesut Keskin'den Çevirinin Vücutsal Tecrübesinde Kürtçenin Kayıp Zaman Arayışları.
Vecdi Erbay uzun yıllar Özgür Gündem ve Gündem geleneği gazetelerinde çalıştı, halen IMC televizyonu Diyarbakır temsilcisi. Türkiye Barışını Arıyor, Yüzümü Sakındığım Sular, Şiir: Görülmüştür ve Masalın Ölümü adlı kitapları bulunuyor. (RY/YY)
İnatçı Bir Bahar, Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat, Der: Vecdi Erbay, Ayrıntı Yayınları, 2012