Kurulduğundan beri, kutsallık atfedilen her şeyi bünyesinde toplamaya çalışan bir devlet için, öteden bu yana devam eden 'inkar'ın kabulü, inkarın yol açtığı trajedilerin en azından sebebinin açıkça faş edilmesi, bir ırkın terennümü olan "Türk" kelimesinin bu ülkede yaşayan herkesin adı olmadığının; esasen, herkesin 'Türk' yapılmaya çalışıldığının kabul edilmesi çok zor. Zira, 80 yıldır sürekli olarak süren aşırı propagandacı şoven dil, aklını çeldiği kitlelerin dimağında 'yeni bir din' olarak tezahür etti.
Bu yeni din, basbayağı faşizm mantığından hareketle kendini meşrulaştırdığı, toplumun çoğunluğu tarafından iman edilir hale getirildiği için sorgulanamaz boyutta. İnanç sorgulanması çok zor bir yapıdır. İnancın 'müdafii', içinde bulunduğu şart ne olursa olsun kendini ve inancını aklayacak bir şeyler bulur. Çünkü ona öğretilen metaforların hepsine, ailesinden ve toplumdan aldığı gelenekle sıkıca bağlıdır. Üstelik onun kafasındaki dünya hepimiz içindir; hepimiz onun dünyasında nefer olmalıyızdır, aksi durumda hain.
"Türklük" içeren bazı tümcelerin, "Kürt" dağlarına koyu bir kararlılıkla yazılmaya başlandığı andan itibaren, anayasada geçen "Türklüğün" bu ülkede yaşayan herkesi kapsayan bir tarif olmadığını biliyoruz. Hele hele on yıl önce Ahmet Kaya, Kürtçe şarkı yaptığını, klip çekip TV'lerde yayınlatmak istediğini belirttiğinde iyice ortaya çıktı ki "Kürtlerin Kürt olmasını" ayrımcılık olarak isimlendirenlerin kendileri "ayrımcı" bir zihniyete sahiptiler.
Kürtlerin kimliğinin artık inkar edilemeyecek seviyede olgunlaştığı, Kürtlerin Türklük içinde asimile edilip sorunların bitmeyeceği anlaşılınca ortaya çıkan tepkiler, Kürtlük inkarı zamanlarıyla aynı paralelde. Mesele bir zaman da Kürt memleketlerine teşvik verilmiş olması, Kürtlerin önemli bir kısmının yeşil kart gibi bir olanaktan yararlanıyor olması onların aslında eziyete uğramadığı, amaçlarının başka olduğu söylemine meze oluyor.
Türk Ligi girişimi
Resmi ideolojinin dayandırıldığı kurtuluş savaşı, Çanakkale direnişi gibi metaforların üzerinde yürüyerek yapılan propagandanın ayarsızlığı akla ziyan. Osman Pamukoğlu gibi bir eski asker, asker kafasının ancak bazı şeylere erebileceğini düşünmeden elinden düşürmediği bir haritayla memleketi dolaşıyor. Elindeki harita, Kurtuluş savaşı esnasında bölgelere göre şehit oranlarının gösterildiği "bölücülük belgesi". Bölücülük belgesi diyorum, çünkü devletin ve Osman Paşa gibilerin her dem savunageldiği, bizi kuvvetli bir zamkla birbirimize tutuşturacak olan o beyhude söylemleri yerle bir ediyor. Osman Paşa, elindeki belgeyle Kürtlerin aslında "Kurtuluş savaşında" Türklerle birlikte savaşmadığını, bu ülkenin de Türklere ait olduğunu vs. ima ediyor. Kürt kimliğinin bastırılmaya çalışıldığı dönemde "aslında hepimiz birlikte savaştık düşmana karşı" sloganı, Kürtler Kürt olunca yerini "onlar aslında bizimle birlikte vatanı bile savunmadı, bu ülkeyi biz kurduk"a bırakıyor. Öyle ya; "Türkiye Türklerindir".
Artık şunu açıkça ve cesaretle dillendirmek gerekiyor ki; bu ülkenin temeli olan anayasada yapılan "Türklük-vatandaşlık" tarifi, bir ulusun bir diğer ulusa tahakkümünün tarifidir. İşte, Kürt kimliğinin açıkça kabul edilmesi ve bu "Türklüğün" ifşa edilmesi, aslında bu ülkenin başından beri kendi vatandaşlarına söylediği yalanların kabul edilmesidir.
Militarizmin, bu ülkedeki rejimin neresinde yer aldığı göz önüne alındığında ve etnik temelli sorunların herkes tarafından "asker aklıyla" algılandığı kabul edildiğinde, bu yeni süreç "Türkiye halklarının askerlikten teskere alma" sürecidir.
Herkesin Türk olduğu resmi tezine sıkı sıkı sarılmış iman sahipleri, tıpkı Osman paşa gibi kendi ayağına kurşun sıkıp "birlikçilikten ayrılıkçılığa" terfi edecek gibi görünüyor. Kimlik, etnisite, kültür ve yerellik gibi konularda kafa yormaya başlayacak olan iman sahiplerinin birkaç yılda evirilecekleri noktada belki bu ülkenin bölünmesi "hepimiz Türküz" diyen faşist dalga tarafından gerçekleştirilecek.(AA/BÇ)