Aralık ayında adıma imzalanmış üç kitap okudum. Bunlardan biri de mektup arkadaşım Sami Özbil’in Ceylan Yayınları’ndan çıkan “Şafakta Yankılanan” adlı romanıydı.
Sami Özbil iki müebbet hapis cezası almış ve Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishane’de ikamet etmekte olan bir tutsak!
Kitaplarla sıkı dost olmayı, kendini yazarak üretmeyi başaran sayılı tutsaktan biri.
Onun her mektubunda sanki çok acelesi varmış da, bir yerlere yetişmek zorundaymış gibi yaşamasına, deliler gibi okuyup, yazma uğraşının onda yarattığı enerjiye tanık oluyorum.
Ve elbette onun tutsaklığını yaşayış biçiminden “hapishanede nasıl yaşmalı” soruma verdiğim yanıtları çoğaltıyorum.
Daha önce “Bu Sesi Duymalısınız” başlıklı yazımda Sami’yi bekleyen 1,5 yıllık hücre cezasından söz etmiştim.
İnsanı delirtmek üzere koşulları belirlenmiş bu 1,5 yıllık hücre cezasıyla ilgili uğraşlarımızın bir etkisi olup-olmadığını bilmiyorum.
Ancak hapishane yönetiminin Adalet Bakanlığı’ndan gelecek yanıtı beklemeyi tercih etmesi iyi bir haber.
Sami ise bu fırsattan yararlanıp, hücreye gitmeden önce hem bir başka kitabının yayımlanması için sözleşme yaptı, hem de hücredeyken yazmayı planladığı kitapla ilgili materyal topluyor.
Üretken olmak harika bir durum, bir özellik!
Hapishanede gün tüketmek yerine dolu dolu yaşamak ve üretmek ise çok daha anlamlı bir yaşam demek!
İlk romanı Soluk Soluğa ve ikinci Romanı Kan Kurumaz’ın ardından Şafakta Yankılananla 1920’lere uzanmış Sami.
Soluk Soluğa ve Kan Kurumaz’la yakın tarihim bir öncesi olarak tarih yazımına roman tadında bir katkı sunarken yazar…
Şafakta Yankılanan’la Ermeni soykırımından kurtulan Sara ve kızı Terfanda şahsında büyük felaketi, Ağrı isyanı ve Kürt katliamını anlatsa da kitabın bir tarih kitabı olmadığının altını özel olarak çiziyor.
Kitapta dönemin tarihsel olaylarıyla birlikte bir Ermeni kızı ile bir Kürt beyinin oğlu arasındaki imkânsız aşk anlatılıyor.
Sami kitapta anlattığı öyküyü 4-5 yıl önce öğrenmiş.
Bunun için de ulaşabildiği kadarıyla dönemi anlatan kitaplar okumuş
Sonra da Şafakta Yankılanan romanını kaleme almış.
Ermeni soykırımından kızıyla birlikte kurtularak Kürt bir beye sığınan Sara’nın Ardbena’dan İstanbul’a uzanan yaşamı.
Kızı Terfanda’nın sığındıkları beyin Kürt-Müslüman oğlu Seyithan’la imkânsız aşkının anlattığı roman, bir başka katliamla son buluyor!
Şafakta Yankılanan hapishanede yazılan romanların aksine kaba ajitasyon cümlelerinden uzakta; akıcı, sade cümleleriyle okur karşılıyor.
Olayların yaşandığı coğrafya ve mekânlar, olaylar öyle dikkatli, işlenmiş ki, okurken romanın doğal akıcılığına kendinizi kaptırıyorsunuz.
Ayrıca özel olarak vurgulamalıyım ki; kitabın dili ve olayları işleyişi bakımından yazarın yazarlık serüveninde hakikaten niteliksel bir sıçrama yaptığı dikkatlerden kaçmıyor.
Sami Özbil Aydın,Sökeli.
Ancak kökleri Motkan aşiretine dayanıyormuş.
Şafakta Yankılanan’ı okuyunca, Sami’nin bir bakıma kendi köklerine dönüş çabası gibi göründü bu çabası…
Mektup arkadaşım Sami Özbil’in eline emeğine sağlık.
Yolda olan diğer kitabı çıkmadan Şafakta Yankılanan’ın mutlaka okumalısınız.
Elinize aldığında bitirmenden bırakmayacağınıza inanıyorum.
Tüm kitapseverlere iyi okumaları diyorum. (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 11 Ocak 2014, Gebze Kadın Kapalı Hapishane