Türkiye, 2000 Kasım'ında ve 2001 Şubat'ında ard arda yaşadığı iki kriz sonucunda büyük kayıplara uğradı. Bu krizlerin ortaya çıkışında ana sorumluluk , her ne kadar sütten çıkmış kaşık gibi kenara çıksa da IMF'nindir.
Hem 1999 sonundaki programın hem de Kasım ve Şubat krizlerinin bütün ana parametreleri IMF tarafından belirlendi . Dolayısıyla yaşanan şoklar ve yarattıkları hasardan da birinci derecede IMF sorumludur.
Hasarın bilançosu şu başlıklar altında toplanabilir:
1. Yüzde 6'yı bulacak küçülme sonucu milli gelir düzeyinde kayıplar,
2. IMF'den ek dış borçlanmayla artan yük,
3. İç borç ve faizlerdeki ek yük,
4. İşsizlik artışı,
5. Üretim düşüşleri, iflaslar, dünya rekabet gücünün azalması,
Krizin yarattığı milli gelir kaybı
2000 yılında 202 milyar $ olan GSMH'nın , yüzde 3'lük küçülmeyle kalmayıp yüzde 6 küçülmeye doğru gidişiyle 2001 milli geliri 150 milyar doları ancak bulacak. Bu çerçevede 2000'e göre 52 milyar dolarlık bir milli gelir kaybına uğrayacak olan Türkiye'nin kişi başına geliri de 3000 dolardan 2300 dolar dolayına düşecek. .
Krizin yarattığı ek dış borç yükü
Üç yıllık program (2000-2002) başlangıçta, 3.6 milyar dolarlık bir IMF kredisi ile destekleniyordu. Kasım ve Şubat krizlerinden sonra sağlanması zorunlu hale gelen IMF ve Dünya Bankası kredisinin toplamı, 26 milyar dolara çıktı.
Her ne kadar IMF, bu ölçüde bir krediyi hiçbir ülkeye açmadıklarını söyleyip bunu bir lütuf, her Türk'e verilmiş 300 dolar olarak takdim etse de bu krediler Türkiye'nin dış borç stokuna 22.4 milyar dolarlık ek yük getirdi.
GSMH'daki 52 milyar dolarlık kayba, 22.4 milyar dolarlık ek borçlanma eklenirse; 74.4 milyar dolarlık bir "hasarın" olduğu görülür.
İç borç stokunda ve faiz hadlerindeki yükselmenin maliyeti
Krizler, iç borç stokunu ve iç borç faizlerini önemli ölçüde etkiledi. .
Kriz öncesinde 2000 yılı sonu itibariyle yıllık ortalama faiz oranı yüzde38.1 , vade de ortalama 411 gün olarak gerçekleşmişti. Kasım krizinden sonra 2001 Ocak ayında yapılan ilk borçlanmada faiz oranı yüzde 65 ve vade 155 gün olarak gerçekleşti.
Daha sonra yaşanan Şubat krizi ile faiz oranı yüzde 120'ler seviyesini aşarken, vade 30-60 güne indi . .
IMF'ye verilen niyet mektubunda yer alan göstergelere göre, borç servisi 67.4 katrilyon liradır . Bunun 36.9 katrilyon lirası ana para, 30,5 katrilyon lirası da faizlerden oluşuyor.
2001 bütçesinde 34 katrilyon liralık yıl sonu borç stoku için, yıl içinde 13.4 katrilyon liralık faiz ödemesi öngörülüyordu.
Ancak bankacılık sektöründe yaşanan operasyonlar, kamu ve fon bankaları için yapılan borçlanmaların yanısıra , faizlerin yükselişiyle bu yük arttı ve iç borç yükünden gelen ek yük, 45 milyar doları bulacak.
Sonuç olarak, vebali ağırlıkla IMF'de olan bu krizlerin getirdiği ek mali yük toplam olarak 120 milyar doları buluyor.
Bu yükün :
52 milyar doları ulusal gelirde oluşan kayıptan
22.4 milyar doları ek dış borçlanmadan
45 milyar doları ek iç borçlanmadan kaynaklanıyor.
2001 yılı için GSMH 150 milyar dolar tahmin edildiğine göre, bu toplam hasar GSMH'nın yüzde 80'ine ulaşıyor ve ülkede yaşayan her TC vatandaşı başına 1800 dolara yakın bir yük anlamını taşıyor.
Bu hasarın onarımı için IMF, her Türk'e verdiğini yineleyip durduğu 300 dolara ek olarak her Türk'e 1500 dolar daha vermek durumunda.
Sanayide tahribat...
Yaşanan krizler, Türkiye'nin üretim dinamiklerini de aşındırdı. Sanayide üretim düşüşleri ve kapasite kullanım azalışları ile önemli bir atalet yaşanırken, firmaların mali yapılarının bozulmasıyla yenileme ve teknoloji yatırımları da durdu . Bu, dünya rekabet arenasında Türkiye'nin geride kalması, rekabet gücünü kaybetmesi anlamına da geliyor.
Krizi izleyen Aralık ayında imalat sanayiinde üretimindeki daralma yüzde 4.3' tü. . Bu trend daha sonra da devam etti. Mayıs ayı itibariyle 2001 yılının ilk beş aylık döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre toplam sanayi üretimi yüzde 5.2 gerilerken, imalat sanayi üretimindeki daralma yüzde 5.7 oldu. Otomotiv, makine-teçhizat, metal eşya ve tekstil dalları üretim düşüşlerinin en yüksek olduğu alt sektörler.
İmalat sanayiindeki kapasite kullanım oranları da, üretim düşüşlerin paralel bir seyir gösteriyor. Kasım krizinin hemen öncesinde, Ekim 2000' de yüzde 76.3 olan özel sektör imalat sanayii kapasite kullanım oranı, Haziran 2001 itibariyle yüzde 64'e geriledi. Kasım krizden bu yana kamu ve özel sektör imalat sanayiindeki toplam kapasite kullanım oranı, yüzde79.5'ten yüzde 71'e geriledi.
Mali sektör ile imalat sanayii ve medyada büyük boyutlarda işsizlik yaratan kriz, esnaf ve ticaret kesimini de derinden etkiledi. Bu yılın ilk 6 ayında kapanan şirket ve kooperatif ve kapanan firma sayısı DİE'nin saptamalarına göre, 9090 olarak belirlendi.
İşsizlik Artıyor
Türkiye'de istihdam edilenlerin sayısı 2000 sonunda 20.182.000 kişi iken, 2001 yılı Mart sonunda 19 milyon 222 bin kişi olarak belirlendi.
Yani toplam istihdamda 960 bin kişilik azalma oldu. Ayrıca, lise ve daha yukarı eğitimli 15-24 yaş grubuna dahil olanların arasındaki işsizlik oranı aynı dönemlerde yüzde 22.7'den, yüzde 23.7'ye yükseldi.
Reel sektörün yanı sıra "beyaz yakalılar" olarak anılan ve yönetici pozisyonunda çalışanlar da krizden etkilenmiştir. Bu grupta olup da iş arayanların sayısı , 2000 yılının Aralık ayından bu yana yüzde 60 arttı .
* İşten çıkarmalar en çok bankacılık, telekom, bilişim teknolojisi ve medya sektörlerinde Sadece, medyada işsiz kalanların sayısı 5000'in üstünde.
Finans sektöründe bugüne kadar 8.000 kişi işini kaybetti. . Önümüzdeki aylarda kamu ve fon bankalarında çalışan 25 bin kişinin işsiz kalacağı ifade edilmektedir. Bu rakamın, özel sektör bankalarındakilerle birlikte 50.000 kişiyi bulacağı bekleniyor.
Reel sektöre gelince, Kasım 2000 krizini izleyen 4 aylık (Aralık 2000 - Mart 2001) dönemde imalat sanayiinin çeşitli kollarında toplam olarak 40.100 kişi işsiz kaldı.
(MS/NU)