İstikrar paketlerinin işlevinin sadece ekonomik dengeleri düzeltmek olmadığını; istikrar paketleriyle otoriter rejim uygulamaları arasında doğrusal ilişki bulunduğunu anladığımızda, atı alan çoktan Ankara'yı geçmişti. Ne var ki, 10.Gözden Geçirme Çalışmaları bunca deneyime rağmen, öğrenme aşamasına geçemediğimizi gösteriyor.
Bu ek kredi pazarlığı değil!
Aksi söz konusu olsaydı..! 10.Gözden Geçirme'nin ek kredi pazarlığı olmadığını; ekonomik birimleri globalizimin standartlarına uyumlandırma çalışması olduğunu anlardık. Böylelikle hem rasyonel olmayan beklentilere kapılmaz hem de IMF'nin, dolayısıyla Ankara'nın gündemindeki değişikliklere hazırlıklı olurduk.
Lafın kısası, IMF ekonomik birimlerin global politikalara uyumlu çalışması için hükümeti zorlamaya kararlı. Bu da 2002'nin kamunun ekonomideki payının küçültüldüğü yani devletin yeniden biçimlendirildiği... Dahası, 1980 modelinde "özelleştirme" başlığıyla özetlenen ama modelin eksik kalan ayağının yerine takıldığı bir yıl olacağı izlenimini vermekte.
10. ve 11. Gözden Geçirme çalışmalarının birleştirilmek istenmesinin temelinde ise, yeniden yapılanmanın sorunları var. Sorunların başında da sosyal güvenlik sistemini piyasa ekonomisine açan düzenlemeler geliyor!
12 Eylül'ü hatırlayın...
Hatırlayacağınız gibi, 12 Eylül darbesiyle sendikalar kapatılmış... Mal, hizmet ve para piyasalarında fiyatlar serbest rekabet koşullarına göre belirlenirken, emek piyasası bu rekabet ortamının dışında tutulmuştu. Böylelikle gelir dağılımı politikalarının yönü de kendiliğinden ortaya çıkmıştı. Nasıl mı?
* Sendikalar kapatıldığından emek kesimi ücretlerini belirleme olanağını yitirmişti. Dolayısıyla, üretimde yer alan diğer girdilerin fiyatları yükselirken ücretlerin ulusal gelirden aldıkları pay, kârlar lehine azalmıştı. Kısacası, gelir dağılımı emek kesimi aleyhine yeniden düzenlenmişti.
* Dar ve sabit gelirlilerin beslenme ve giysi gibi zorunlu gereksinimlerini düşük fiyattan karşıladıkları KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) özelleştirilmeye başlanmış... Böylelikle, devletin emek kesimi lehine gelir dağılımını düzenleme görevi ortadan kaldırılmıştı. Özelleştirme, kamuoyuna "zarar eden KİT'lerin satılması" diye tanıtıldığından eş-anlı muhalefetin oluşması da önlenmişti.
* Aynı süreçte, bir yandan emek kesimine sağlık ve emeklilik garantisi sağlayan Sosyal Sigortalar Kurumu'na aktarılan fonlar daraltılmış diğer yandan da kurumun iyi işlemediği, işlevlerini yitirdiği teması başta medya olmak üzere tüm toplantılarda kamuoyuna işlenmeye başlanmıştı.
Dikkat edilirse bu üç boyutlu tablonun doğum günü, kapitalist dünyanın 30 yıllık krizinin tam ortasına rastlamaktadır.
Sistem krizine savaşla çözüm
Yani? Kârların artış hızının azalmasıyla başlayan krizin gelişmiş ülkelerden azgelişmişlere sıkı para politikalarıyla aktarıldığı yıllara denk gelmektedir. Uygulama alanı bulması ise, 21 yıl sonrasına... Sistemin krizine savaşla çözüm bulma kararıyla örtüşmektedir.
IMF'nin 10.gözden geçirme sırasında sosyal güvenliğe odaklanmasının nedenleri böylelikle daha net ortaya çıkıyor. Özellikle de Türkiye gibi azgelişmiş bir ülkenin sosyal güvenlik fonlarını sermaye piyasalarına aktarmak için gerekli objektif koşulların oluştuğunun farkındaysak!