Göç ile geleneksel ve primitive toplumlarda görülen ilksel bir dayanışma duygusu olan klan asabiyası büyük kentlerin kıyısına göç etti ve yeni şekiller kazandı.
Kentlerde tıpkı geleneksel sosyal yapılarda olduğu gibi aşiret, klan, mezhep, dil, bölgecilik bağları gibi ilksel (primordial) bağlar üzerine inşa edilmiş içe kapalı gettolarda klan asabiyası ile birbirine kilitlenen insan yığınları ortaya çıktı.
Bunlar kendi dışındaki tüm "öteki" ilksel kimlik mensuplarını dışlıyorlar. İstanbul'un yoğun göç almış Esenler gibi bu "yeni" ilçesinde birinci kuşak "yeni" kentleşen İstanbullar aynı sefaleti paylaşmalarına rağmen, fiziki ve sosyal çizgiler ile ayrılan alanlarda ilksel kimlikler etrafında oluşmuş gettolarda yaşıyorlar ve ortak sorunlarını çözmek için örgütlenemiyorlar.
"Öteki" ile ilişki
Kentin kıyısında hayatlarını kıyasıya bir mücadele ile ikame ettiren genç erkekler eğitim ve iş imkanlarından yoksun olmanın ve göreceli yoksulluğun ezikliği içinde barut fıçısına dönüşmüştü.
Şubat 2001 krizi ile yoksulluk ve işsizlik artmış ve insanları buhranlı bir döneme sokmuştu. İlksel nitelikleri paylaştığı erkekler ile aynı kahvehaneyi paylaşan ve iş ilişkisi dışında gerekmedikçe "öteki" ile ilişki kurmayan erkek büyük kentte yok olduğunu, silindiğini hissediyor.
Hemşehrisine, klan kardeşine daha sıkı sarılıyor. Kadınlar ise genelde aynı ilksel kimliği paylaşan diğer kadınlarla getto yaşamı sürdürüyor ve çocuklarını "biz" ve "onlar" ayrımını körükleyen bir anlayışla yetiştiriyorlar.
Gözlemlerime göre aynı mahallede yaşayan farklı kimliklere mensup kadınlar birbirleri ile konuşmuyor. Büyük bir bölümü, yaşadığı kent kıyısının dışındaki dünyayı sadece televizyon ekranlarında görebilmişlerdi.
Taksim nasıl bir yer?
Bir gün Yeni Bosna'da bir çocuk bana "Taksim nasıl bir yer" dedi. Bu çocuklara Taksim'i göstermek ve onları tiyatroya götürmek için ne yapmalıyız diye düşündüm. Fakat onları kent kültürüne entegre etmek için gereken sosyal projelere destek bulmanın ne kadar güç olduğunu anladım. Onlar, gettolara terk edilmişti.
İstanbul ve diğer büyük kentlerde niçin klan bağlarına dayalı gettolar oluşuyor ve ilksel kimlikler iktisadi ve sosyal ilişkileri şekillendiriyor?
Genelde geleneksel, primitive toplumlarda ilksel bağlara dayalı aşiret, mezhep, dil bağına dayalı örgütlenmeler bireye bir kimlik, örgüt ve network sağlar.
Modern kentli toplumlarda ise bireyler mesleki ve iktisadi çıkarlarına ve sosyo-ekonomik statülerine göre mensubiyet duygusu oluşturur, siyasi ve sosyal örgütlenmesini düzenler ve kendilerini konumlandırırlar.
İşçi, mühendis, avukat aynı yerde
Türkiye ise, hemşehri dernekleri, cami yaptırma dernekleri (ki bir cemaat veya tarikat bünyesindeki dinci örgütlenmeyi kamufle eder), mezhepsel dernekler, yani ilksel bağlara dayanan dernekler, temsil ettikleri ilksel nitelikleri paylaşan farklı mesleki çıkarları paylaşan ve farklı sosyo-ekonomik statü gruplarına mensup insanları bir çatı altında topluyor. Bir vasıfsız işçi, mühendisi ve avukat aynı hemşehri derneğinde buluşabiliyor.
Özellikle 1980'li yılların ortasında büyük bir hız kazanan göç süreci ile kendini İstanbul'da bulan alt ve alt-orta gelir grubundaki insanlar ilksel bağlara dayalı bir ikamet, örgütlenme ve iktisadi ilişkiler bağı oluşturuyor.
Bu tür ilksel örgütlenmeler klientalismi yeniden üreterek patronaj ilişkisini güçlendiriyor. Siyasi oluşumlar bu ilksel örgütlenmeleri göz ardı ederek insanları mobilize edemiyor.
Bu tür bir yapı ile karşılaşan siyaset bilimci, Antropoloji'nin Siyaset Bilimi'ni kuşattığını anlıyor, ilksel kimliğin siyasi kimliği belirlediğini anlıyor. İlksel kimliklerin ve örgütlenmelerin rolünü incelemenden siyasi davranış ve katılımı tahlil edemeyeceğini kavrıyor.
İşte böyle bir kavrayış ile 1999 yılında bir ilksel bağ olan hemşehrilik bağlarının sivil toplum örgütlenmesinde ve hemşehri derneklerinin demokratikleşmede nasıl bir rol oynadığını araştırdık.
Siyasi Katılım, Dernekleşme ve Hemşehri Dernekleri
Siyasi katılım, vatandaşların merkezi veya yerel devlet organlarının personelini yahut kararlarını etkilemek üzere kendilerince ya da başkalarınca tasarlanmış, hukuki veya hukuk dışı, başarılı veya başarısız eylemlerle girişmeleridir.
Bir demokrasinin performansını belirleyen en önemli gösterge, o toplumunda yurttaşlık kültürünün gereği olarak tüm yurttaşların siyasetin her kademesine aktif olarak katılarak kendi yaşamlarını etkileyecek siyasi çıktıları şekillendirme ve kendi çıkarları yönünde etkilemeleridir.
Katılımcı demokrasilerde yurttaşların gerekli bilinci göstermeleri, bunun için kendilerini aktif olarak görmeleri ve kapasitelerini artırma yolunda seferber olmaları gerekmektedir. Dernek kurarak siyasi girdide bulunmak bir siyasi katılım yoludur.
II. Dünya Savaşı'dan sonra, 1940'lı yılların ortasından itibaren Türkiye'de büyük dönüşümler anlamında toplumsal değişme olarak adlandırılabilecek süreç yaşanmaya başlanmıştır.
Çok partili hayata geçiş, sanayileşmenin başlaması ve dolayısıyla köylerden kentlere göçün yaşanması toplumsal değişmeyi hızlandırmıştır. Kentleşme ve kırsal alanlardan kente göçler 1970'lerde ivme kazananmış ve 1980'li yıllarda hızlanmış ve 1990'lı yılların ortasında zirveye çıkmıştır: 1980 yılında yüzde toplam nüfusun yüzde 45.5'i kentlerde yaşarken, bu oran 1985 yılında yüzde 51.1, 1990 yılında yüzde 56.3'e ve 1997 yılında yüzde 65.03'e yükselmiştir. (1)
Ara kurum olarak
Göçler iki trend izlemiştir: Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgesinden Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarına doğru; ve aynı zamanda da köylerden büyük şehirlere doğru.
Göç süreci özellikle 1980'lerin ortasından günümüze kitle göçü ve zincirleme göç şeklinde oluşmuştur ve bu süreç içerisinde ortaya çıkan mekanizmalar ilişkilerin yüz yüze olduğu, yöresel bağlara dayalı hemşehrilik ilişkilerinin oluşmasındaki bu ortama destek verecek nitelikte gelişmektedir.
Hemşehrilik bağlarına dayalı (2) "hemşehrilik dernekleri", (3) hızlı kentleşme sürecinde sayıca artmış ve aşağıda belirtilen siyasi ve sosyal işlevler görmektedirler.
Toplumsal dönüşüm sürecinde toplumsal yapıya şeklini veren unsurların her biri aynı hızda değişerek, yeni toplumsal yapının unsurları olarak günlük yaşama girememektedir. Hemşehrilik dernekleri ve kurumları da eski yapı ile yeni yapı arasında uyum sağlayıcı işlev gören bir ara kurum niteliği taşıyabilir.
Başka bir deyişle, hemşehrilik ilişkisi ve hemşehrilik dernekleri hem geleneksel toplum yapısının izlerini taşımakta, hem de değişim, dönüşüm dönemlerine özgü bir yönü bulunmaktadır.
Çünkü, hemşehrilik ilişkileri bir taraftan eski yapıya ilişkin bir takım öğeleri içerirken, diğer taraftan da hem sürekli yapı ve anlam değişikliğine uğramakta ve hem de diğer örgüt ve ilişki biçimlerinden farklılık göstermektedir.
Enformel ilişki biçimi olarak hemşehrilik ilişkilerinin, hemşehri gruplaşmasının ve kimliğinin Batılı ülkelerde görülen sınıfsal ayrışmaya dayanan kimliklerden gösterdiği farklılık ve formel ilişki biçimi olarak hemşehrilik derneklerinin modern karmaşık örgütlerden çok faklılık gösteren örgütlülük yönü, söz konusu yeni yapı içersinde, hızlı toplumsal değişmeye özgü bir ara kurum niteliği taşımaktadır.
Yükselen feminist akımla kadınlar
Sanayileşme, ekonomik gelişme teknolojik inkişaf ile yeni iş kollarının ortaya çıktığı, iş bölümünün çok daha kompleksleştiği, yeni sosyal grupların oluştuğu, kentte yaşayan kitlelerin kentleşme ile oldukça heterojen bir yapı kazandığı 1990'ların Türkiye'sinde örgütlenmek ve siyasi gelişimleri etkileyebilme ihtiyacı giderek artıyordu.
Vatandaş artık pasif olmak istemiyor, ülke politikasını şekillendirmek istiyordu. Kadınlar 1980'lerde yükselen feminist akım ile çok daha örgütlü hareket ediyor ve kanunlar önünde daha fazla eşitlik, ekonomik ve siyasi hayatta daha fazla temsiliyet talep ediyorlardı.
Çevre koruma bilinci ile çevreci derneklerde belli bir artış meydana gelmişti. Siyasi modernleşmenin göstergesi sivil toplum örgütleri sayısında bir atış (4) olurken, Cliford Geeerz'in "primordial" (5) bağlar diye tanımladığı, yani aşiret, klan, din, dil, etnik ve mezhepsel bağlara dayalı dernekleşme de kentleşme sürecinde ivme kazandı.
Örneğin, dini cemaatleri temsil eden dernekler (6) ve aynı memleketten olan kişilerin göç süreci ile kente yerleşmesi sonucu, kişilerin birbirleri için kullandıkları bir tanıtma sıfatı olan hemşehrilik ilişkileri ve hemşehri dernekleri (7) yeni kentleşen sosyal grupların kent yaşamında yöresel geleneklerini ve birincil grupların sağladığı yüz yüze, samimi ve duygusallığa dayalı ilişki türlerini devam ettirerek kent yaşamında aidiyet duygusu, kimlik ve dayanışma ihtiyaçlarını gidermelerini sağlamaktadırlar.
Bu zemin üzerinde güvenilir olma olgusu insan ilişkileri içerisinde önemli bir rol oynamaktadır ve bu güven arayışı insanları hemşehrilik derneklerine itmektedir.
Hemşehrilik: Referans noktası
Kente gelen göçmenlerin kent içinde yeterli olmayan aile, akrabalık ilişkilerinden sonra en kolay yüz yüze ilişki kurabilecekleri referans noktası, kente daha önce gelmiş, dolaysıyla ona yabancı olan bu çevreyi daha iyi tanıyan hemşehrilik olacağını düşünmektir.
Kente henüz gelmiş insanlar hemşehri derneklerine üye olarak sosyal dayanışma sağlamayı ve kendi hayatlarını ilgilendiren siyasi kararları örgütlü bir biçimde şekillendirmeyi amaçlıyorlar.
Geçiş halindeki toplumların şehirlerinde alt sınıflara mensup seçmenler ve özellikle şehre yeni göçen kişilerle partiler ve çeşitli dernekler arasında çözümlenen ilişkilerde, taraflara sağlanan somut menfaatlerin ve karşılıklı yüz yüze temasların büyük rol oynadığı "klientalistik"8 bir ilişi vardır.
Böyle bir klientalistik ilişkiye dayanan ve üyelerini geldikleri yörenin kültürel normları ile sınırlandırarak onları genel kent kültüründen yalıtabilecek bu dernekler siyasi katılıma nasıl bir katkıda bulunur?
Siyasi işlevleri nedir ve demokratikleşme sürecini nasıl etkilemektedir? Tebliğimiz bu soruları cevaplayabilmek için Bursa'da hemşehri dernekleri üzerine yapılmış bir ampirik çalışmanın verilerine dayanarak analiz yapacaktır.
Bursa'da Hemşehri Dernekleri
Bursa, son yüzyılda hem Balkanlar, Kafkasya ve Kırım'dan, hem de Türkiye içinde Karadeniz ve Doğu, Güneydoğu Anadolu'dan yoğun göç almıştır.
1950'li yıllardan sonra başlayan içgöç sürecinde Bursa'ya ilk gelen göçmenler kenti hiç tanımayan, adeta yorganlarını sırtlarına alarak tamamen tarımın mekanize olması ve toprak kıtlığı gibi kırsal alandaki ekonomik sıkıntılara dayanan nedenlerle kente gelmişlerdir.
Görüşme yapılan 53 dernek başkanı söz konusu göçmenlerin kente geldiklerinde hemşehrileri tarafından tavsiye edilen otel, pansiyon ve hanlarda kaldıklarını ve bu hanlarda kurdukları ilişkiler aracılığıyla ilk işlerini bulduklarını belirtmektedir.
Söz konusu kent göçmenleri, Bursa'da iş edinip, kalacak yer bulduktan sonra diğer akraba ve hemşehrileri için kentte bir referans noktası olmaktadır.
Kenti hiç tanımadan gelen kent göçmenleri, kısa bir dönem için, özellikle 1945-1960 döneminde söz konusudur ve özelikle konutla birlikle birlikte en önemli güvence olarak görülen işin bulunmasından sonra ailelerini yanlarına aldıkları görülmüştür. 1945-1960 ilk kent göçmenlerinden sonra Bursa'ya gelenler, aile-akraba-hemşehri zincirinin halkaları içinde önce kente geliş-gidiş dönemi yaşamakta ve kentte iş bulacağı konusunda bilgi edindikten sonra kente geliş kararı almıştır.
Yapılan çalışma hemşehri derneklerinin yetkililerinin verdikleri bilgilere göre kent göçmenlerinin bir kısmı kentte iş bulduktan sonra, bir kısmı ise iş bulmadan gelmiş ama en çok bir iki ay içinde bir iş sahibi olabilmişlerdir.
İş ve kalacak yer
Bu kentte geliş gidiş süreci ile açıklanmış ama araştırma sırasında görüşme yapılan derneklerin, kente ilk gelişi gelme kararının alınmasından sonra yerleşme amacıyla gelmeleri olarak anladıkları şeklinde yorumlanmıştır.
Burada önemli olan olgu kente geliş kararının verilmesinde akraba ve hemşehrilerinin geliş-gidişlerine zemin hazırlayarak, iş ve kalacak yer sağlayarak göçmenlere destek vermesidir.
Bu desteğin sonucu olarak, aynı yerden çok sayıda insanın kısa aralıklarla aynı yere göç etmesini ifade eden kitle göçü ve aynı yere birbirinin ardından göç eden akrabaları tanımlayan zincirleme göç olgularını doğurması hemşehrilik ilişkileri açısından çok önemli olmaktadır.
Çünkü, göç sürecinin bu şekilde olması gecekondu bölgelerinde kümelenmelere neden olmakta ve buna bağlı olarak da hemşehrilik ilişkilerinin doğmasında ve devamında önemli rol oynamaktadır.
Marmara bölgesindeki sanayi bölgelerine 1980'li yıllarda yoğun göç yaşanmıştır ve işte bu yıllarda hemşehri dernekleri sayısında artış olmuştur. (9)
Göçe yenik düşmek
Bursa, kitlesel göçler karşısında bir anlamda yenik düşmüştür. Modernleştirici, emici diğer bir deyişle "kentleştirici" gücünü kaybetmiştir. Bursa'ya gelen göçmenler kent içinde yaşamalarına rağmen kırsal kültürlerini de burada yaşatmaya ve yeniden üretmeye özen göstermişlerdir.
Bu göçmenler, kente kültüre karşı direnişlerinden dolayı Bursa içinde zaman zaman kültürel tezat yaşamaktadırlar. Bir yandan kentsel kültüre adapte olmaya çalışırlarken, diğer taraftan da ait oldukları kültürü kent şartları içinde de sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu da kent içinde bir kentli köylü çatışmasının yaşanmasına sebep olmaktadır.
Bursa kent merkezindeki 1999 Ağustos ayındaki tespitlere göre 91 hemşehri ve Balkanlar ve Kafkaslardan gelenlerin oluşturduğu soydaş dernekleri bulunmaktadır. (10)
Toplam üye sayısı 31.000. Bu derneklerden 53'ünü kapsayan çalışmada bu dernek yönetici ve üyeleri ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Bursa'da faaliyet gösteren bu 91 dernekten, 10'u bir federasyona, vakfa veya başka bir derneğe bağlı şube iken 81'i tek başına faaliyet göstermektedir.
Bu derneklerin belli başlı faaliyetleri şöyle sıralanabilir:Özellikle Ramazan ayında erzak yardımı; orta ve yüksek öğretimde okuyan çocuk ve gençlere burs yardımı; sünnet törenleri; üyeler arası dayanışmayı amaçlayan gün ve gecelerin düzenlenmesi; seminer ve toplantılar;basım-yayın faaliyetleri ile kamuoyuna yönelik olarak kitap, broşür ve dergi çıkartarak hemşehrilerinin problemlerini kamuoyu gündemine getirme çalışmaları.
Hemşehri dernekleri kültürel etkinlik ve işlevlerde de bulunurlar. Hitap ettikleri kitlenin kültürel değerlerini yaşatmak için özel gayret göstermektedirler. Kitlesel göçle birlikte taşra kökenli gruplar kültürlerini, geleneklerini kent ortamına taşımışlardır.
Gelenek ve göreneklerin kent ortamında sürdürülmesi ve yeniden üretilmesinde hemşehri dernekleri önemeli rol oynamaktadır. Bu tür sosyal ve kültürel faaliyetlerin yanı sıra siyasi partiler ile etkileşime girerek,seçim zamanları milletvekili adayları ile temas kurarak üyelerinin çıkarlarını korumak ve siyasi girdi yapabilmek için faaliyete geçerler. (11)
Siyasi İşlevler ve Demokratikleşme
Hemşehriler bir dernek etrafında kümelendiklerinde önemli bir siyasal kaynak oluşturmaktadırlar. Bu kaynak dolayısıyla çeşitli istek, dilek, şikayet veya kısaca talebin siyasi otoritelerce ve mercilerce algılanabilecek biçimde ifadesi mümkün olmaktadır.
Bireyler hemşehri dernekleri vasıtasıyla siyasal sistemden taleplerde bulunabilmekte, siyasal yaşama daha yoğun biçimde katılabilmektedirler. Dolayısıyla hemşehri dernekleri siyasi sistem ile birey arasında iletişimi kuran ve onun dilek, talep ve hoşnutsuzluğunu sisteme aktaran bir ara kurum olarak işlev görmektedirler.
Ekonomik, kültürel ve siyasi hayatın çok canlı olduğu Bursa'da hemşehri dernekleri kendi grubuna daha fazla hizmet götürebilmek için birbirleri ile siyasi-karar mercileri üzerinde baskı kurmak için rekabet etmektedirler.
Yerel siyasi kadrolar ve siyasi partiler ile sıkı bir ilişki kurma, Ankara ile diyalog içinde bulunma, basım-yayım yolu ile üyelerinin taleplerini dile getirme gibi yöntemleri etkin bir biçimde kullanırlar. Bazı dernekler gerek kent içinde, gerekse ilçelerde şubeler açarak etki alanlarını genişletmeyi hedeflemektedirler. (12)
Resmi olmamakla beraber, Bursa'da etkili olmak isteyen tüm partiler bu dernekler ile diyalog kurmakta ve seçimler öncesinde aday belirlemede de bu derneklerin desteğini alacak adayları tercih etmektedirler.
Yüz yüze görüşme yapılan belediye başkanı, başkan yardımcısı (13) gibi kişiler, bu derneklerin Bursa'nın siyasi yapısını etkilediğini belirtmişlerdir. Ayrıca seçim arifesinde bu tür derneklerle sıkı pazarlıklar olduğu ve bu derneklerin desteğini alan adaylara itibar edildiğini eklemişlerdir.
Fazilet'in başarısı
Bir siyasi partiye destek verme karşılığında hemşehri dernekleri klientalistik bir ilişki zinciri içinde üyelerine bazı imkanlar sağlarlar. Örneğin, hemşehrilerine iş bulmak, kamu bankalarından ucuz şartlarda kredi temin etmek, yasa dışı inşa edilmiş binalara ruhsat ve tapu temin etmek ve imar planlarında değişiklik yapılarak somut bir menfaat sağlamak.
Bu çıkar mücadelesi siyasi partiler ile hemşehri dernekleri arasında sıkı ilişkilerin oluşmasına yol açmıştır. Bu ilişkide dernek başkanlarının öneli rolü vardır. Başkanın yerel kimliği ve siyasi eğilimi diğer üyeleri de yönlendirmekte ve oy verme davranışlarını etkilemektedir.
Örneğin, Bursa'da Fazilet Partisi'ne yakınlığı ile bilinen Muşlular Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin, Yavuz Selim ve Karapınar mahallerinde oturan Muş kökenli üyeleri 1999 seçimlerinde Fazilet'e oy vermişlerdir. Fazilet Partisi'nin bu mahallede başarılı olmasında sadece hemşehri derneğinin yönlendirmesi yeterli olamamış olabilir.
Fazilet Partisi, altyapı ve işsizlik sorunlarının olduğu bu mahallerde, seçim öncesi birebir ilişki kurarak başarılı bir taban politikası yürütmüştür. Fakat hemşehri ilişkilerinin sağladığı bağlantılar bu taban çalışmasına uygun ortamı oluşturmuştur.
Hemşehri dernekleri üyelerinin çıkarlarını korumakta ve onların siyasi katılımda enstrümantal bir rol oynamakta ve kanallar açmaktadırlar. Dolayısıyla, demokratikleşmeye katkıda bulunmaktadırlar. Fakat patronaj ilişkisine dayalı bir ilişki ağı içinde siyasi iletişim sağlandığı için birey otonom hareket edememektedir.
Ayrıca hemşehri dernekleri kentli yaşama uyum sağlayabilecek, modern siyasi örgütler yolu ile siyasi katkıda bulunabilecek, otonom bireyin ortaya çıkışını yarattıkları "kültürel getto"lar ile önlemektedirler.
Yöresel, dini, mezhepsel bağlara dayanan dayanışma ilişkisi içinde kalan birey, kentteki diğer gruplar ile sınırlı bir iletişim kurabilmekte ve siyasi tercihini belirlerken seçenekleri daralmaktadır. Bu sınırlamalar kadınları ve gençleri daha fazla etkilemektedir. Bu da demokratik kültürün olgunlaşmasını negatif yönde etkilemektedir.
Sonuç
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e sosyal miras merkez-çevre çatışmasının kentli-köylü-taşralı çatışması olarak yeniden şekillendiği 1980'li ve 1990'lı Türkiye'de dini, mezhepsel ve yöresel kimlikleri temsil eden ve değerler üzerine ilişkilerin kurgulandığı derneklerin sayıca artışı kentleşme ve modernleşmenin hızlandığı dönemde ortaya çıkmıştır.
Merkez-çevre gerginliğinin yanı sıra, derinleşen bölgesel çelişkiler ve çatışmalar, laik/anti-laik çatışması ve gelir dağılımın 1980'li yılların ortasından itibaren bozulması ile derinleşen gelir dağılımı uçurumunun siyasi kutuplaşmaya, sivil toplum örgütlerinin toplumu bölen çatışma çizgileri boyunca bölünmesine yol açarak demokratikleşmeyi negatif yönde etkilemiştir.
Dolayısıyla, kentleşen, ekonomik ve siyasi liberalleşme sürecinde demokratikleşen Türkiye'de siyasi kutuplaşma ve de yöresel kimlikleri temsil eden ve büyük ölçüde gelenekselliği kent ortamında yeniden yaşatmayı amaçlayan ve klientalismi sürdüren örgütlemeler bireyleri cemaat toplumlarına ve "gelenek, din, mezhepsel" bağlardan örülü gettolara kapatarak, bireyin otonom birey olmasını ve demokratik kültürü özümsemesini engelliyor.
Fakat, geleneksel kırsal ve kasaba ortamından koparak, kentte gelen insanların kent kültürüne entegre olmasındaki geçiş sürecinde onlara bir sığınak hazırlama gibi bir işlevi tamamladıktan sonra bu dini ve yöresel kimlikleri temsil eden derneklerin farklı işlevler üstleneceği ve demokratikleşmeye katkıda bulunacağı beklenmelidir.
Bu gelişme siyasi kutuplaşmanın törpülenmesinde önemli rol oynayabilir. Fakat bunun gerçekleşmesi için ekonomik reformlar ile gelir dağılımındaki uçurumların yarattığı sorunların çözülmesi ve büyük bir genç nüfusa sahip ülkede eğitim olanakları geniş sayıda insana ulaşabilmesi şarttır.
Ayrıca kentlerin kıyısında yaşayan gençleri ve çocukları kent kültürüne entegre edecek sosyal ve kültürel projelerin başlatılması ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Bu "biz" ve "öteki" ayrımını törpüleyerek "öteki"ni anlama bilinci oluşturabilir. Diyalog kurabilenler ilksel kimliklerinden sıyrılarak kentli olma bilinci birlikte yaşadıkları alanda ortaya çıkan sorunları çözmek için örgütlenebilirler. (NN/NM)
-------------------------------------------------------------------------------
* Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Marmara Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü Başkanı
* Bu makale 1999'da, Yeni Türkiye dergisinde çıkan makalenin yeniden kaleme alınmış versiyonudur. Bkz: Nilufer Narlı ve Yaşar Narı (1999). "Türkiye'de Hemşeri Derneklerinin Siyasete Katilmasi ve Demokratikleşme Sürecine Etkileri: Bursa Örneği, Yeni Türkiye, Yıl 5, Sayı 29, Eylül/Ekim. Cilt I: 176-184.
(1) www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/NUFUS/nufus97.html
(2)Hemşehrilik tanımı için bkz. Ayça Kurdoğlu. 1989. Kentleşme Sürecinde Hemşehrilik Dernekleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Istanbul Üniversitesi.
(3) Hemşehri derneklerinin en yoğun olduğu il İstanbul'dur. Ağustos 1997 itibari ile İstanbul'da 922 hemşehri derneği bulunurken, Ankara'da 914, İzmir'de 115, Bursa'da ise 77 hemşehri derneği bulunmaktadır. 1999 Ağustos ayında bu sayı 91'e yükselmiştir. Bkz. Yasar Narı. 1999. Bursa Kent Merkezinde Faaliyet Gösteren Hemşehri Dernekleri ve bu Derneklerin Bursa'nın Sosyo-Politik Yapısına Katkıları.Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü.
(4) Dernek sayısı 1946-1950 yılları arasında 2171 idi ve 1968'de bu sayısı 36.286'a ulaştı.1972 yılında dernek sayısı 45.000'e yükseldi. Ahmet N. Yücekök. 1972. Türkiye'de Derneklerin Gelişimi (1946-1950), Ankara: Ankara Üniversitesi, SBF yayınları. No. 335. Fakat 1971 askeri ultümatonunu takip eden 1972 yılında pek çok derneğin kapatılması sonucu faal dernek sayısı 18.000'e indi. 1980 askeri müdahalesi ile 1980 yılındaki sayısı 38.354 olan derneklerin 20.532'si kapatıldı. Siyasi ve ekonomik liberalleşme ile dernek sayısı 1994 yılında 61.000'e yükseldi ve derneğe kayıtlı 11.892.272 üye sayısı kaydedildi. Ahmet Yücekök, İlter Turan, M.Ö. Alkan. 1998. Tanzimat'tan Günümüze İstanbul'da STK'lar. İstanbul. s. 309. 1998 Ağustos ayı Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre dernek sayısı 72.636 dır.
(5) Clifford Geertz, 1963. "Primordial Sentiments and Civil Politics in New States" in Old Societies and New States: the Quest for Modernity in Asia and Africa. Glencoe , III: The Press Press. s.109.
(6) Dini derneklerin sayısal artışı ve üyelerinin sosyo-ekonomik tabanı için bkz. Ahmet Yücekok. 1971. Türkiye'de Örgütlenmiş Dinin Sosyo-Ekonomik Tabanı (1946-1968). Ankara: A.I.S.B.F Publications; Hatice Alioğlu. 1989. Toplumsal Değişme Surecinde, İstanbul'da Cami ve Kuran Kursu Derneklerinin Gelişimi (1946-1987). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
(7) Hemşehri derneklerinin en yoğun olduğu il İstanbul'dur. Ağustos 1997 itibari ile İstanbul'da 922 hemşehri derneği bulunurken, Ankara'da 914, İzmir'de 115, Bursa'da ise 77 hemşehri derneği bulunmaktadır. 1999 Ağustos ayında bu sayı 91'e yükselmiştir.
(8) Klientalistik veya patronaj ilişkisi sosyal statü, servet ve nüfuz bakımından birbirine eşit olmayan iki taraf arasında söz konusudur. İlişkinin meydana gelmesi ve devamı mal ve hizmetlerin mübadelesinde karşılıklılığa dayanır. Patronaj ilişkide aşağı sosyal statüdeki aktör (klient), patrondan maddi nitelikte mallar ve hizmetler sağlar ve aynı zamanda merkez ile hiyerarşik bir zincir içersinde ilişki kurabilir. Buna karşılık ona kişisel hizmet, saygı, bağlılık ve oy gibi maddi değerlerin ölçülmesi kolay olmayan çıkarlar temin eder.
(9) Örneğin, Bursa'da 1963-1970 yıllarında sayısı iki olan hemşehri derneklerinin sayısı 1984-1990 yıllarında 31 deneğin eklenmesi ve 1991-1999 yıllarında 56 derneğin eklenmesi ile 1999 yılında 91'e yükselmiştir.
(10) Göçmenler hemen hemen tüm mahallerde birden fazla bölgeden gelen göçmenler bulunmaktadır. Çalışmada verilen listede bu mahallerde en fazla nüfus yoğunluğuna sahip olan hemşehri gruplarını belirledik. Bununla birlikte mahallelerde Bursa'nın yerlisi olarak adlandırılan ve ölçü olarak en az dört beş asırdır Bursa'da yaşayan veya çok daha önceden bu şehre yerleşmiş insanları da eski Bursalılar olarak sınırlandırmış ve gruplar içine alınmıştır. Bu tespit, mahalle muhtarları ve hemşehri dernekleri yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonucu ortaya çıkmıştır. Bkz. Yasar Narı. 1999. Bursa Kent Merkezinde Faaliyet Gösteren Hemşehri Dernekleri ve bu Derneklerin Bursa'nın Sosyo-Politik Yapısına Katkıları, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü.
(11) Hemşehri dernekleri bu tür faaliyetlerini gayri resmi olarak yürütürler. Derneklerin açıktan bir siyasi partiyi veya milletvekili adayını desteklemeleri şu anda yürürlükte olan Dernekler Kanunu'na göre yasaktır ve bu amaç ile dernek kurulamaz. 06.10.1983'te kabul edilen ve 07.10.1983'te Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe giren Dernekler Kanunu'nun 5. Maddesinin 11.alt başlığında bu yasak şu şekilde belirtilmiştir: "Belli bir siyasi partiyi desteklemek veya aleyhinde çalışmak siyasi partiler arasında işbirliği sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği, mahalli idareler veya mahalle muhtarlığı veya ihtiyar heyeti seçimlerinde bir siyasi partiyi veya adaylarından birini veya birkaçını veya bağımsız bir adayı veya adayları desteklemek veya kazanmalarını önlemek veya bunlar arasında işbirliği sağlamak dahil olmak üzere, her türlü siyasi faaliyete bulunmak ve sendikalarla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya vakıflarla bu amaçla ortak hareket etmek".
(12) Örneğin, Balkan Göçmenleri Derneği bu şekilde örgütlenmiş ve şubelerden oluşan konfederasyon şeklinde örgütlenerek hitap ettiği kitleyi artırmış hem de dernek üye sayısını arttırmıştır.
(13) Görüşülen kişilerin ismi açıklanmamıştır.