bianet’e geldiğim ilk gün 16 Nisan referandumuna sayılı günler vardı. Tıpkı benim gibi burada ilk gazetecilik deneyimini yaşayan arkadaşım Tansu'yla hukuk öğrencilerinin referandumda neyi oylayacağımızı insanlara anlatmak için verdiği uğraş ve parıldayan gözleriyle başlamıştı ilk gazetecilik adımım.
İlerleyen günlerde Nadire Mater'in önerisi üzerine gittiğim Arzu Başaran sergisi. İlk kez bir sergiyi izleyici olarak değil bir gazeteci olarak takip ediyordum. Yeni anlamlar keşfederek ve keşfettirmek isteyerek Ermeni Tehcir'ini, Sur ve Cizre'yi anlatan bu sergiyi aktarabilmeyi umdum.
Sıra Cumartesi Anneleri haberine geldiğinde ise açıklamayı beklerken muhabbet ettiğim annelerin, gülen yüzleriyle kurdukları her cümlenin bir iç çekişle sonlandığına şahit oldum. Oturma eylemini beklerken çarşının Süryani esnafıyla tanıştım. Bir başka hikayeyle bir başka dünyayla daha tanışmış oldum. İnsan hikayelerine bir kez daha dokunmuş oldum.
Aynı gün koştura koştura yetiştiğim ikinci haberim engellilerin hak arama mücadelesiydi. Toplumumuzda yok sayılan onlarca gruptan sadece biri olan engelliler güçlü sesleri ve haklı talepleriyle polis yığının arasında seslerini yükseltti "Sadaka değil hak istiyoruz"
Etrafımda dönüp duran dünyada yaşanan haksızlıklar, atılan sloganlar ve hikayelere başka gözlerle bakar, başka kulaklarla dinler oldum. Her habere çıktığım gün ben başka bir iş yapamam dememe neden oldu. Bunlar sadece yaşadıklarımdan birkaçı.
"Gazeteci toplumun gözüdür" demişti bir hocam okulda. Topluma göz olmaya kulaklarını tıkadığı gerçekleri bağırmaya daha çok bağlandım bu süreçte. Kalemin mürekkebini soğutmadan daha fazla hikaye aktarmaya, yaşanılanlara, haksızlıklara ışık tutma uğraşına devam edeceğim.
bianet'te staj yaparak pratiğe dönüştürdüğüm gazeteciliğe duyduğum tutkuyla yola devam. Başka haberlerde görüşmek üzere. (HH/HK)
Fotoğraf: Hande Hepşen / bianet