Gazeteci görünen, akademisyen görünen, araştırmacı görünen, hukukçu görünen ve fakat -gerçek anlamda- gazeteci, akademiyen, araştırmacı, hukukçu olamayan kimi eğitimle kazanılmış meslek sahipleri yeni bir yol buldular.
Gazeteci olmadan gazeteci, akademisyen olmadan akademisyen, araştırmacı olmadan araştırmacı, hukukçu olmadan hukukçu görünmek için bir yol, hem de geçerli ve de etkili bir yol buldular kendilerine.
Son yıllarda Türkiye’de televizyon kanallarında düzenlenen tartışma toplantılarına bakıldığında karşımıza hep bir avuç insan çıkıyor. Bunların bir kısmını kanaldan kanala gezerken, bazılarını ise belirli kanallara demir atmış her alan ve konuda ahkâm keser, cevherler yumurtlarken görürüz.
Onlar artık her konudan anlayıp her alanda konuşan, dinlenecek şey söyleyemese de konumu gereği dinlendiği sanılan gazeteci, akademisyen, araştırmacı, hukukçu olarak çağrılan, yeni meslek sahibleridirler. Görünürde gerçek gazeteci, akademisyen, araştırmacı ve hukukçulardan -bugün için- tek farkları iliştirilmiş olmanın gereklerini başarıyla icra ediyor olmalarıdır.
Çünkü onlar da artık çalıştıkları kurum ve kuruluşlarda gazeteci, akademisyen, araştırmacı, hukukçu olarak çalışıyor ve de öyle anılıyorlar. Bu zevatın bir ikinci özelliği daha var, o da gazetecinin aynı zamanda akademisyen, araştırmacı ve hukukçu; hatta araştırmacının hukukçu, akademisyen, gazeteci olduğu, olabileceği sanısı.
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye’de eğitimle kazanılmış mesleklerin öyle derya-deniz uzmanları var ki, hukuktan tıbba, dış politikadan çevre-doğa sorunlarına, psikolojiden mühendisliğe, yer bilimlerinden uzaya, yönetimden sanata-edebiyata, tarihten turizme uzanan bir perspektifte her konuda söyleyecek sözleri, yapacakları yorumları var bu uzmanların. Bilmedikleri tek şey ise, her şeyi bildiklerini sanmak gibi küçük bir eksikliklerinin olması.
"İliştirilmiş"lerin görüşleri...
Bu sayın "iliştirilmiş’’ gazeteci veya akademisyen ya da hukukçu, araştırmacı uzman, TV haber kanallarının tümü için muteber konuk olarak her konuda konuşabilecek, etki ve de yetkiyle her alanda söyleyecek sözü olan, programa çağrıldığında kimsenin "neden çağırdınız" diye soramayacağı, derin yorum yeteneğine sahip kişiler arasından işaretle gösterilir.
Ayrıca bu kişilerin neler söyleyeceği, nasıl söyleyeceği bilinmese de kimin ya da neyin lehine konuşacağı her zaman, her koşul ve şart altında öngörülür, bilinir. Çünkü ‘’iliştirilmiş’’ olmak, iliştirilen yerin davulunu dövme üzerine kurguludur. ‘’İliştirilmiş’’lerin görüşleri ancak iliştirildikleri yer değiştikçe farklılaşır, değişir ama gelişmez. Zaman zaman da kimi ‘’iliştirilmiş’’lerin çaptan düştüğüne, onların yerine de yenilerinin geldiğine tanık oluruz. Ülkede ’iliştirilmiş’’ler transferleri de görülür.
Transfer deyince tek tip, tek yönlü bir ilişkiden söz edilmiyor elbet. TV kanallarında yavaş yavaş yıldızı parlamaya başlayan kimi konuşmacıların bir süre sonra bir büyük fotoğrafa iliştirildiği görülür ve çoğunlukla da formunu kaybedip gözden düşmeye başlayan birinin yerine geçirilerek büyük fotoğrafın parçası haline getirilir bu yıldızı parlayanlar.
Bazen bu süreç; önce postun verilip sonra da düzenli konuşmacılığa terfi ettirilme yoluyla kademeli işletilir. ‘’İliştirilmiş’’lik kimi zaman dönemsel, belirli konulara özgü olarak tanımlanabileceği gibi tüm alanları kapsar biçimde ve bütünün bir parçası olarak da tasarlanabilir. Ama bu kesim genellikle kıdemli, partilileştirilmiş ve makam sahibi üstat iliştirilmişlerden seçilir.
Türkiye açısından
Transfer güçlenmek için yapılabileceği gibi rakibi güçsüz düşürmek için de yapılabilir. Hatta yandaşları güçlendirebilmek için ana odak, zaman zaman kendi ’iliştirimiş’’ özel elemanlarını bu kesimlere konu ya da dönem bazlı destek vermek için de yollayabilir. Böylece ‘’iliştirilmiş’’lik kavramının giderek yeni boyutlar kazandığı görülüyor. Doğal olarak bu kavramın yeni boyut ve anlamlar kazanmasının Türkiye’de ve günümüzde gerçekleşiyor olması da -özellikle- dikkat çekici.
"İliştirilmiş’’likilk olarak gazetecilik mesleği için kullanılan eleştirel bir kavram. ABD’nin 2003’deki Irak’ı işgali sırasında canlı savaş yayınları gündeme gelmiş, bombalamalar ve çatışmalar televizyonlardan canlı yayımlanır olmuştu. İşte o süreçte savaş ve sıcak çatışma alanlarında bir tarafın askerleriyle beraber hareket eden ve dolayısıyla savaşı da onların gözüyle, iliştirildikleri askeri güçlerin gözüyle görüp yansıtan savaş muhabirleri çıkmıştı ortaya.
Bu muhabirleriçin ‘’embedded’’, bir vücuda uzuv gibi eklenmişlik kavramı olarak kullanıldı. Bu kavram için bulunan Türkçe karşılık, "İliştirilmiş’’ olmak anlamına geliyor. Dolayısıyla muhabir de iliştirildiği yerin haberlerini iliştirildiği yerin öncelikleri doğrultusunda derleyip, düzenleyip amaca hizmet ederek sunan güya gazeteci; iliştirilmiş muhabir oluyor.
2003’ün savaşan birliklere iliştirilen muhabirleri yerine bugün, devletlerin, iktidarların ve hatta şirketlerin iliştirilmiş gazetecileri var. Sadece gazeteciler yeterli gelmediği için olsa gerek, artık iliştirilmiş akademisyenler, araştırmacılar, hukukçular da var.
Ve Türkiye bu açılardan öncülük görevini üstlenmişçesine televizyon yorumcuları, gazete yazarları, uzmanlık konuları tartışmacıları olarak bol miktarda iliştirilmiş gazeteciye, akademisyene, araştırmacıya, hukukçuya, vb.lerine sahip ve onları en iyi biçimde yetiştirme becerisi göstererek "iliştirilmiş’’lik kavramına önemli katkılarda bulundu, bulunmaya da devam ediyor.
ABD 2003’de iliştirilmiş savaş muhabirleri kavramı ve mesleğini yaratarak dünyaya armağan etmişti, Türkiye bundan on beş yıl sonra iliştirilmiş televizyon yorumcuları ve gazete yazarları kavramını üretti. Artık hiç kimse diyemez ki, Türkiye gördüklerini kopya eden bir ülke.! Oysa gelinen aşamada Türkiye bir kavramı, onu geliştirip ona yeni boyutlar da ekleyen, siyaset bilimi literatürüne katkıda bulunan ülke konumuna gelmiş durumda. Bunu kim yadsıyabilir ki? (ST/EMK)
*Yazının görselini, Steven Spielberg'in "The Post" filminden aldık. İki gazetecinin Pentagon belgelerini haberleştirme öyküsünü anlatan Film, "basın özgürlüğü", "medyada kadının temsili" vurguları ile dikkat çekiyor.