Aldığımız ilk nefesten itibaren yoldayız. En saf iletişim aracı olan içgüdülerimizle çıktığımız bu yolu, hayat olarak adlandırabiliriz.
Yol hayat, hayat ise komplike bir iletişim ağından başka bir şey değildir. Bu iletişim ağı içerisinde gözümüzü açtığımız an güne başlar ve güne başladığımız an iletişime geçmekle meşgul oluruz.
"İletişim" kelimesini en anlaşılır ve eksik anlamıyla tanımlamaya alışkınız. Bu hem bireyin, toplumun bu kadar karışık bir şeyi anlamaya yeltenmemesinden, hem de anlamaya çalıştıkça bu kavramın bambaşka bir forma bürünmesinden kaynaklanıyor.
İletişimi bu kadar handikaplı bir bilim dalı yapan şüphesiz, onun insanlığın ta kendisi olarak bilim dünyasında yer edinmesi.
İletişim Yayınları'ndan çıkan Kitle İletişim Kuramları, sosyal bilimlerin en ilginç dallarından olan iletişimi anlamayı son derece keyifli hale getiriyor. Üç kısım ve on bölümden oluşan çalışma, iletişimi kronolojik bir düzen içerisinde parçalara ayırıyor. Modellerin, kuramların ve yönelimlerin ele alındığı her bölüm adeta ufuk açıcı bir ders niteliğinde.
İletişiminin geçmişinin ve girintili yapısı, bazen kimi öğrenciler ve konunun meraklıları tarafından "sıkıcı" görülebiliyor.
Çünkü aslında ciddi bir entelektüel zemin ve geniş bir perspektif gerektiren bu eğitim, öğrenciler için oldukça genç bir yaşta başlıyor. Sabır, disiplinli bir okuma ve özveri ile yoğrulması gereken süreç, birincil kaynağa ulaşma zorluğuyla zaman zaman heves kırıcı bir hale geliyor.
Hammadesi insan
Yabancı dil gerekliliği, iletişimle bağlantılı disiplinlere hakim olma zorunluluğu da öğrenciler için motivasyon düşürücü bir sebep halini alıyor. Burak Özçetin'in nitelikli ve kıymetli çalışması, işte bu noktada adeta bir kurtarıcı görevi üstleniyor.
"Ders kitabı" olarak adlandırılamayacak kadar içselleştirilmiş bu kitap sıkıcılıktan uzak diliyle, okuyanı anlatılanın içine çekiyor.
Modellerin, kuramların ve ekollerin kronolojik nizamı sayesinde hemen hemen her kuramın aynı anda ne kadar mantıklı ya da mantıksız, derinlikli ya da yüzeysel olabileceğini hayretle görüyoruz.
Okudukça kafamızda şekillenen her ne kadar iç karartıcı derecede karışık görünse de aslında bu karışıklık sayesinde iletişimin hammaddesinin "insan" olduğunu anlıyoruz.
Çerçeveleme kuramı
Kitle İletişim Kuramları öğretici kimliğiyle beraber yaşadığımız dünyaya dair ciddi bir farkındalık edinmemizi de sağlıyor. Duygu aktarımı, haberleşme, bilgi alışverişi gibi basit şekillerde tanımladığımız iletişimin aslında ne kadar güçlü bir yönlendirici olduğunu kolayca fark etmemiz oldukça zor.
Dünyayı devasa buhranlar içine sokan savaşların, gelişen ve sömüren teknolojinin etkisiyle sürekli değişen toplumların kitle iletişim araçlarıyla nasıl şekillendirildiğini anlayabilmek, bugünü çözümlemek için önemli. Bu noktada Kitle İletişim Kuramları'nı değerli bir çalışma haline getiren özelliklerden biri de, geçmişin panoromasını oluşturuyor olması.
Özçetin'in çalışması, bu açıdan iletişimin manipülatif gücünü kuram ve modellerle örneklendirerek ortaya koyuyor.
Çerçeveleme kuramı, bağımlılık kuramı, suskunluk sarmalı, gündem belirleme gibi adı aşina gelmeyen teorilerin aslında maruz kaldıklarımızın büyük kısmını oluşturduğunu, bu teoriler ile medyanın güçlü bir politik silah haline geldiğini okudukça anlıyoruz.
Kazandığımız yeni perspektif medyanın şekillenişini, siyasetin kimi zaman anlaşılmayan hareketlerini yorumlamada bizi yetkin bir noktaya getiriyor.
Popüler kültür, politika ve medya
İletişimin geçmişini ve dinamiklerini bilmek çoğu zaman insanda olumsuz bir ruh hali yaratabilir. Geçmişten bu yana kitle iletişim araçları egemen güçlerin elinde adeta distopik bir evrenin anahtarı olarak tutuluyor.
Toplum için varolan kitle iletişim araçlarının manipülatif, despot bir silah olarak topluma doğrultulması umutsuzluk ve çaresizlik uyandırıyor. Ancak bu çaresizlik beraberinde bir direniş, sorgulayış ortamı da oluşturuyor.
Kitle İletişim Kuramları tam bu noktada, seyrindeki umutsuz ruh halini eleştirel iletişim kuramları ile adeta nakavt ediyor.
Özçetin'in çalışması ayrıca Frankfurt Okulu, İngiliz Kültürel Çalışmaları, İletişimin Ekonomi Politiği gibi önemli kuram ve ekolleri de kapsıyor.
Temsilcileri ile birlikte anlatılan bu ekollerin bugün hala düşünmenin ve boyun eğmemenin bir temsili olarak karşımıza çıkması tesadüf değil. Baskı ortamı düşünmenin, suistimal etmek adaleti aramanın tetiğini çeker.
Bu gerçeklik içerisinde eleştirel iletişim kuramları adeta medyaya, politikaya, popüler kültüre doğrultulmuş bir silahtır. Kullanması oldukça zor olan bu silahı var eden düşünce ve sorgulayıştır, dolayısıyla tetiği çeken de düşünen ve sorgulayan olmak zorundadır.
Kitle İletişim Kuramları, zorlu bir yolun ayrıntılı kılavuzu olarak kabul edilebilir. Anlatının çoğu zaman başka disiplinlerden düşünürlerle desteklenmesi ve Burak Özçetin'in kibar, açıklayıcı dili çalışmayı içselleştirmemizi kolaylaştırıyor.
Lippman, McLuhan, Adorno, Horkheimer gibi önemli iletişimcilerce tanışıklığımızın sadece bu kitapla sınırlı kalmayacağını hissediyoruz.
Öğrenme hevesi, birincil kaynaklara ulaşma hırsı çalışma boyunca kanımızda dolanıyor. Tam bu noktada Kitle İletişim Kuramları'nın zengin kaynakçası yine bize yardım elini uzatmaktan çekinmiyor. Zihnimizde böyle bir çalışmanın desteğini hissetmek, bizi dünyayı özgün ve özgür algılamaya teşvik ediyor. (BU/PT)