Erdoğan ve AKP iktidarı tarafından son yıllarda Batı karşıtlığı söylemleri giderek arttı. Emperyalizm olgusu da kapitalist toplum yapısının bir uzantısı/aşaması olarak batı merkezli olması hesabıyla, iktidar yanlısı medya, bu söylemleri anti-emperyalizm kavramının kullanarak işlemeye başladı.
Yandaş medya bunu iki nedenle yapıyor: Birisi, 20. yüzyıl siyasasının temel bir kavramı olan emperyalizm kelimesini kullanarak, iktidarın söylemine entelektüel ve ‘nitelikli’ bir hava katmak için; diğeri ise, Türkiye’de özellikle Amerika karşıtlığının toplumsal bir tabanı olduğu gerçekliğinden hareketle bunun üzerinden iktidara destek devşirmek için.
Emperyalizm kavramı siyasal literatüre solcular tarafından sokuldu. Marx’ın kapitalist toplum tahlilleri ve sosyalizm teorileri, Marx’ın ölümünden kısa bir süre sonra 1900’lerin başından itibaren Lenin, Rosa Luxemburg, Kautsky tarafından yeni eklentiler, yorumlar yapılarak geliştirildi. Emperyalizm kavramının literatürdeki yer alışını Lenin’in görüşleri belirledi. Lenin, 1900’lerin başından itibaren kapitalist toplumun bir finans kapital toplumu haline geldiğini ve bu yolla emperyalist aşamaya ulaştığını, Marx’ın ömrünün bunu görmeye yetmediğini, Marx’ın devrimi batıda beklerken, emperyalist aşamayla birlikte devrimin artık emperyalizmin en zayıf halkasından olacağını, bu halkanın da Çarlık Rusya’sı olduğunu söyledi.
Bu kısa bilgi notunu ekleme gereği duydum çünkü bugün Türkiye’de Batı ve emperyalizm karşıtlığı üzerinden politika yapanlar, solun düşmanlarıdır.
Bu durum, tarihin bir cilvesi midir?
Cilve bir taktiktir ve bu kesim, toplumdaki ABD karşıtlığı ve dış düşman anlayışının alıcısının çokluğu üzerinden siyasal bir taktik uygulamaktadır! Erdoğan’ın ve AKP iktidarının emperyalizme karşı bir milli mücadele yürüttüğü, toplumun bu mücadelede Erdoğan’ı desteklemesi gerektiği propaganda edilmektedir.
Erdoğan ve yandaş medya, emperyalizm ile Batıyı aynılaştırarak bir kavram kargaşası yaratıyorlar. Bunu bilerek yapıyorlar. Evet, emperyalizm batı merkezlidir ama Batı, emperyalizmden ibaret ve onunla özdeş değildir. Batı, aynı zamanda bir uygarlık projesidir. Batı, demokrasinin de çıkış merkezidir. Batı, modernitenin de merkezidir. Bugün hemen bütün toplumlarda şu veya bu şekilde bulunan idari, siyasi ve hukuki yapılanmalar Batıdan alınmadır!
Aslında iktidarın emperyalizm karşıtı söylemleri Batı karşıtlığı üzerinden demokrasi karşıtlığı söylemleridir! Bir diğer deyişle Erdoğan, otoriterliğinin inşasının devamı için Batıyı öteliyor, onu düşmanlaştırıyor. Bunu da emperyalizm karşıtlığı üzerinden meşru kılmaya çalışıyor.
Emperyalizm nedir, bugünün küreselleşen dünyasında bunun aldığı biçimler nelerdir, Lenin’in emperyalizm tahlillerinin bugün ne kadarı geçerlidir gibi sorulara hiç girmeden, emperyalizmi yine literatürdeki şekli üzerinden ele alarak devam edelim.
Emperyalizm karşıtı olmanın iki koşulu vardır: Ya kapitalist toplum karşıtı olacaksın ya da bağımsızlıkçı (bunun adına ulusal de, ne dersen de) bir mücadele vereceksin.
Erdoğan ve AKP iktidarı kapitalizme karşılar mı?
Haşa, sümme haşa!
Dünyada kapitalist toplum yapısına karşı olan ve onun seçeneği olarak ileri sürülen toplum biçimi (şimdilik, hiç değilse teoride) sosyalizmdir. Yeri gelmişken belirteyim ki, siyasal İslam’ın en büyük çıkmazı, kapitalizm karşısında ne söyleyecek bir sözünün ne de yeni bir toplum tasavvurunun olmamasıdır! Erdoğan ve çevresi sosyalist olmadığına göre, bunların bu bapta emperyalizm karşıtı olmaları mümkün değil.
Bağımsızlıkçı hususuna gelince; her şeyden önce emperyalizm karşıtlığı, bir başka emperyalist kesime yaslanarak yapılamaz. Erdoğan ve iktidarının ABD emperyalizmine karşıtlığını Rusya gibi emperyalist bir ülkeye yaslanarak yapmasının neresi bağımsızlıkçı bir siyaset ve tavır alıştır?
ABD’den kopup Rusya eksenine girme politikalarının emperyalizm karşıtlığı ile ilgisinin olmadığı hususu, siyasal tahliller yapmadan önce, mantık yürütmekle de apaçık ortadadır.
Kaldı ki şu bağımsızlık kavramı bile, değişen dünya koşullarında artık eski tanımlarıyla ifade edilemez. Sermayenin küresel coğrafyasında sınırları ülkeler değil, karlılık alanları oluşturmakta. Ve daha önemlisi, ulus ötesi bir kimliğe sahip olan sermayeye karşı ulusal bir tavır almanın karşılığı yoktur! Bu nedenle ulusalcılık, milliyetçiliğe giydirilmiş çağcıl bir kavramdır. Daha kötüsü ulusalcılık, yerli iktidarların egemenliklerini tesis etmede kullandığı siyasal bir aldatmacadır. Paralarını uluslararası finans merkezlerine transfer edenlerin ulusalcılıktan bahsetmeleri komik bile değildir. Üretim süreçlerinin bu denli birbirine girdiği dünyada, üretimi ulusal kodlara endekslemenin pek bir gerçekliği kalmadı. Elbette bu durum, ülke kaynaklarını çarçur etmeyi veya ülkede üretimi yapılabilecek olan kalemleri (örneğin tarım ürünleri vb.) yok etmeyi gerektirmez. Aslında bu ekonomik tavır bile bir emperyalizm meselesinden çok, iktidarın ticaret burjuvazisine tanıdığı haklarla ilgilidir! Yani ulusal anlayışla değil, zenginleşmenin yollarıyla ilgili uygulamalardır.
Bütün mesele ABD, NATO, AB karşıtlığının bir emperyalizm karşıtlığı olmadığı, bütün bu söylemlerin ve tavırların altında iktidarın batıdan uzaklaşma yoluyla demokrasiden kalan son kırıntıları da yok edip tamamen otoriter bir iktidar kurma amacının yattığı açıktır.
Erdoğan ve AKP iktidarı ABD’ye ve batıya neden karşılar?
Tamam bir FETÖ meselesi var. Ancak Suriye, Ortadoğu, PYD, İran, Rıza Sarraf…
Gerçekten tam karşılarsa, neden NATO’dan, AB’den çıkmıyorlar?
Daha birçok soru sorulabilir.
Elbette Batı, sütten çıkmış ak kaşık değildir. Batının ikiyüzlülükleri, tutarsızlıkları vardır. Politikada çıkarlar ve pragmatizm çok önemlidir. Batının üstenci bir dili vardır. Batı işine gelmediği konularda kolayca yan çizer. Batı, kimi zaman kendi değerlerini (demokrasi, hukuk vb.) bile kimi zaman savunmaktan kaçınır. Ama bütün bunlar Batıyı yok saymayı gerektirmez. Her şeyden önce ortada tek bir batı yoktur. Kaldı ki, batıya yukarıdaki eleştirileri yönelten çevrelerin kendileri de aynı şeyleri yapıyorlar! Yani Türkiye sütten çıkmış ak kaşık mı? Türkiye AB ile ilişkilerinde AB müktesebatının ne kadarını yerine getirdi? İşine gelmeyen konularda sanki AB ile Ankara aynı düzlemdeymiş gibi “bizim de Ankara kriterlerimiz var” denilmiyor muydu?
Ancak işin özü şudur:
Kapitalizme karşı değilsiniz.
Sosyalist değilsiniz.
Bağımsızlıkçı değilsiniz.
ABD’den kopup Rusya’ya yanaşmışsınız.
Aşık Dertli bir şiirinde “Şeytan bunun neresinde?” diye soruyor ya; biz de şimdi bütün bunlar böyleyken, emperyalizm karşıtlığı bunun neresinde diye soruyoruz! (HŞ/HK)