İktidar ve bilgi ilişkisinin en iyi anlatımlarından birini Eski Ahit’te (Tevrat) görürüz. Elimizdeki kaynaklara göre en eski anlatımı Tevrat’ta buluyoruz demek mümkün müdür, bilemiyorum. Çünkü Grek felsefesi Thales’le birlikte M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenir ve 5. yüzyılda Platon’la birlikte toplum ve devlet konularında tam bir siyaset felsefesine girilir. Tevrat’ın yazılış tarihi ve sürecine ilişkin tartışmalar ki, M.Ö. 1.200 ila M.Ö. 600’lü yılları kapsayan bir aralıkta devam etmekte.
Konumuz açısından burada kronolojinin değil, iktidar, bilgi ve gerçek ilişkisinin kuramına başlangıç oluşturan içerik önemlidir. Felsefe alanda bu kuramın oluşumu, mitostan logosa geçişi sağlayan Grek felsefesiyle başlar. Fakat unutulmamalı ki, tarihin mitos döneminde de sosyal/siyasal yaşamın özellikle yöneten ve yönetilenlerine dair değerli anlatılar mevcuttur.
Kitabı Mukaddes Yayınlarının “Kitabı Mukaddes – Eski (Tevrat) ve Yeni Ahit (İncil)” kitabının başlangıcındaki Tekvin (Yaratma) bölümünde özetle şöyle der: Rab – Allah-, topraktan Adam’ı yaratır, Adam yalnızdır, ona yardımcı yaratmak için onun kaburga kemiğinden kadını yaratır. Adam buna Havva adını koyar. Rab Adende bir bahçe yapar. Bahçede her türlü ağaç vardır ama bunlardan farklı bir ağaç daha vardır ki, bu ağacın adı “Hayat Ağacı”dır. Hayat ağacının bir diğer adı da “iyiliği ve kötülüğü bilme” ağacıdır.
Rab-Allah- Adam’a ve kadına “Kesinlikle hayat ağacının meyvelerinden yemeyeceksiniz… Ondan yediğiniz gün gözleriniz açılacak ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız” der. (Syf. 3)
Yılan gelip kadını kandırır ve kadın, hayat ağacının meyvesinden yer ve Adam’a da yedirir. Meyveyi yediklerinde gözleri açılır ve kendilerinin çırılçıplak olduklarını görürler, hemen incir yapraklarıyla avret yerlerini kapatırlar. Rab, koyduğu yasağı çiğnedikleri için bunlara kızar ve Adenden kovar.
Yaratılışın bu bölümü İncil’de ve Kuran’da ufak tefek değişikliklerle (örneğin Kuran’da yılan yerine Şeytan denilir) aynen yer alır.
Bir din kitabındaki bu anlatı, bu metafor müthiş bir derinliğe sahiptir. Bu kısacık hikâyenin metafiziğini bir tarafa bırakalım; burada hayat, çelişki, gerçek, ahlak, iktidar ve bilgi gibi felsefenin temel konuları var.
Meyvesinin yenmesi yasak edilmiş bir hayat ağacı var. Bunun meyvesi yenince gözler açılıyor. Gözler açılınca gerçeği (kendilerinin çırılçıplak oluşları) görüyorlar. İncir yaprağı ile örtünerek bir mahremiyet ve bunun ahlakı oluşuyor. Adam ve karısı Havva gerçeği görerek iyi ve kötüyü bilmeye başlıyorlar. İyiyi ve kötüyü bilmek, bir bilgidir! Allah Adam ve karısına diyor ki, iyiyi ve kötüyü bilirseniz benim gibi olursunuz, yani benim eşitim olursunuz!
Şimdi metaforu yerine oturtalım.
İktidar : Rab, yani Allah’tır! Yaratıcı odur, güç ondadır!
Bilgi : İyiyi ve kötüyü bilmektir!
Gözlerin açılması : Bilgi yoluyla gerçeğin görülmesi, ona ulaşılmasıdır!
Gerçek : Adam ve Havva’nın çırılçıplak oluşudur!
Hayat ağacı : Varlığın içinde bulunan ve onun olmazsa olmazı olan çelişkidir! Yani hayat çelişkiler yumağıdır.
Buradaki son vurucu cümle şudur: “İyiyi ve kötüyü bilirseniz Allah gibi olursunuz”!
Burada Allah, insanın Allah gibi olmasını istemiyor. Bir diğer deyişle iktidar, iktidara karşı gelinmesini yasaklıyor!
Neden?
Çünkü iyiyi kötüyü bilen insanın Allah’a şirk koşma, iktidara başkaldırma ihtimali var.
Bunun için Allah hayat ağacı meyvesini yasak etti ama insan, yılan veya şeytan aracılığıyla o bilgiye, iyiliği ve kötülüğü bilmeye sahip oldu. Gözleri açıldı, gerçeği gördü. İşte bu metaforik hikâye bize iktidar olgusunun ontolojisini anlatmakta.
Şimdi bütün bu hikâyeyi toplumların dünyasına indirelim.
İktidar bilgiye düşmandır!
Bütün iktidarlar, bilgiyi gizler, çarpıtır ve halkın ona ulaşmasını engeller!
İktidar kendine yarayan bilgiyi kullanır ama genel olarak bilginin halk (daha tanımlı olması itibariyle yönetilenler) tarafından bilinmesini istemez. Çünkü bilgiye ulaşmak gerçeği görmenin yolunun açılması, yani gözlerin açılmasıdır. Gerçeği bilen halk, iktidarın yalanlardan ve zordan ibaret egemenliğini sorgulamaya başlar vb.
Gözleri açılan halk, kendinin bir sürü, iktidarın ve onun başındaki kişinin de bir çoban olmadığını görür. Ayakların baş olmasına itiraz eden egemene şöyle der: O baş, bu ayakların üzerinde ve onun sayesinde orda duruyor!
Her zaman ve her koşulda iktidarını sorgulamayan bir halk sürü olmaya mahkumdur! Yani gözleri açılmamış ve kendi çıplaklığının farkında bile değildir.
Bilgi, iktidarlar için bir tehlike kaynağıdır. Bütün mesele, halk uyanmasın ve ne yapıp ettiklerimizi bilmesin.
İktidar, bilgi ve gerçek dedik ya; örneğin neden sosyal bilimler alanındaki bütün müfredatımız bilgiye ulaşmanın önünde büyük bir engel oluşturur ve daha çocukluktan itibaren beyinleri körlüğe mahkûm eder? Örneğin neden siyasal alanda gerçeği görmemizin bilgisini sağlayacak bağımsız ve özgür bir medya olmaz? Sorular çoğaltılabilir.
Allah bile şu veya bu şekilde bu yolu açmışken dünyevi iktidarların, halklarına yaptıklarına bakar mısınız? Tarih, dağ gibi yığılmış bir zulümler çöplüğünden ibaret.
Çöplükte yığılma devam ediyor hala! (HŞ/EKN)
* Görsel: wikimedia