FERHAT TUNÇ YAZDI
İkinci Yılında Roboskî
Söz konusu Kürtler olduğunda egemenlerin nasıl ittifak ettiğinı yeniden gördük. Sırf, Kürt halkının demokratik mücadelesine saldırırken endişe duymasınlar diye katiller korundu.
Yeni yıla, Roboski vahşetinin derin acısıyla giriyoruz. Kürtlerin takvim yapraklarında bayram seyran kalmadı gibi. Çocukken fıkra okumak için çevrilen sayfalar, büyüdükçe göz yaşıyla okunuyor.
Aralık ayının karlı, son günleriydi. 28 Aralık 2011'de, 17'si henüz çocuk 34 insan, savaş uçaklarının bombardımanı sonucu hayatlarını kaybetti. Ana-akım medya, katliamı uzun saatler görmezden geldi. Kürt basını, diğer muhalif yayın organları ve sosyal medya sayesinde gerçek saklı kalmıyordu. Başbakan Erdoğan'ın katliam emrini verenleri, operasyona katılanları teşhir etmesinin 'beklendiği' sırada, o, "askerlerimiz alınan istihbarat üzerine gerekeni yapmışlardır" diyerek, Hava Kuvetleri Komutanı Org. Mehmet Erten’e operasyondaki rolü nedeniyle başarı madalyası veriyordu. Roboskili anne ve babalar, atlarıyla birlikte paramparça edilmiş çocuklarının bedenlerini elleriyle topluyordu.
Tarih, Dersim ve Halepçe’den sonra yeni bir vahşete tanıklık ediyordu.
Kürdistan toprakları tarihin en acımasız ölüm ve katliamlarının yaşandığı topraklar oldu. Burada çoğu zaman 'ecelsiz' ölündü. 4 parçaya bölünmüş bu toprakların fertleri devletlerin katı baskı ve zorbalığına rağmen birbirleriyle akrabalık ilişkilerini koparmadı; mayın tarlalarına dönüştürülen sınırlar ve hain pusularda can verdi. Sınır boylarında yaşanan trajediler şiirlerin, türkülerin ve sinema filmlerinin değişmez temaları halini aldı. İnsani hayatta kalma yolları bazen küçük paralı ticaretten ibaretti. Büyük paralı adamlardan kaça kaça karınlarını doyurma telaşındalardı.
Kürdistan halkı son otuz yıllık savaşın bedelini sadece canıyla ödemedi. Ekmek can kadar mühimdi, haliyle, tek geçim kaynakları olan hayvancılık ve tarımın yok edilmesi de. Coğrafya insansızlaştırılıp teslim alınmak; bir tarih, kültür, yaşam böylece yok edilmek isteniyordu. Buna direnenler, ekmeğe ter akıtıp ulaşmak isteyenler yıllarca sınır ötesinden geliştirdikleri küçük çaptaki ticari ilişkilerle yaşamlarını sürdürdü.
Özellikle sınır boylarında yaşayanların geçim kaynakları bu alışverişle sağlanıyordu. Roboski’de yaşayan ve tek geçim kaynakları da 'kaçak' sayılan insanlardan biri, şunları diyor:
"Bu işi yapmak zorundayım. 13 kişilik bir aileye tek başıma ben bakıyorum. Tarlalarımızı elimizden aldılar, ceviz ağaçlarımızı yakıp mayın arazisine çevirdiler. Bize bir tek bu işi yapmayı bıraktılar. Korucu sayısını artırmak istediklerinde tehdit ateşleri açıp, mayın yerleştirip akrabalarımızı öldürdüler, sakatladılar. Korkutarak korucu yaptılar. Korkmayanlar da, ölümü bile bile haftada 100 lira için karda kışta o yola gitmeye devam ediyor işte. Bir tane katırım var. O da olmasa açız."
****
Devletin bilgisi ve gözetiminde yıllarca gidip geldikleri bu ‘kaçak’ yol, korku filmlerinde bile epey fantastik bulunacak bir halde, ölüm yoluna dönüşüyordu. Atların sırtına yükledikleri birkaç kilo makarna, şeker ve çayın eşliğinde, parçalanarak can verdiler. Duyanların, en çok da kadın ve çocukların çığlığı yeri göğü inletti. Parçalanmış ve ortalığa dağılmış vücut parçalarını toplayarak atların sırtında en ilkel koşullarla köylerine taşıdılar. İnsanlığın utanacağı ne varsa oradaydı.
Roboski Katliamı ikinci yılına girmesine rağmen, yakınlarını kaybedenlerin ve toplumun vicdanını rahatlatacak hiçbir gelişme olmadı. AKP devleti barbarca işlemiş olduğu bu vahşetin üstünü kapatmak ve unutturmak için başvurulmadık oyun bırakmadı. Yüzleşmeyi, özür dilemeyi akıllarına getirmeyenler aileleri para karşılığında susturmayı denedi ancak reddedildiler; kirli hesapları yüzlerinde patladı. Onurlu bir duruşla aileler, adaletin yerini bulması için katilleri istediler.
Roboskili anneler yeni yıla kaybettikleri evlatları için ağıtlar yakarak giriyor. 2013 yılının bu son günlerinde 'hükümet-Cemaat savaşı' giderek boyutlanıyor. Bu çatışma -iki taraf da iyi niyetli değilse bile- bazı gerçeklerin açığa çıkmasına yaradı ve siyasal iktidar şimdi, meşruluğunu yitirme riski taşıyan bir süreci yürütmek zorunda.
Roboski'de bir kaza olmadığını bilmeyen yok. Böyle olsa, hükümette ciddi sarsıntı yaratabilen savcıların Roboski'nin izini de sürmesi gerekirdi. Ya da rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu yapan yetkilileri anında hedef alan hükümet, neden Roboski'deki sorumlular için aynısını denemedi? Aksine, hem Gülen Cemaati hem de hükümet tarafından üzeri örtülmek istenen bir katliam oldu.
Söz konusu Kürtler olduğunda egemenlerin nasıl ittifak ettiğinı yeniden gördük. Sırf, Kürt halkının demokratik mücadelesine saldırırken endişe duymasınlar diye katiller korundu. Katliamla ise yine bu mücadelenin kırılacağı öngörüldü. Ama ters tepti!
***
Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü için son bir yıldır devam eden bekleyişin kalıcı bir sona ulaşması hiç kuşkusuz hepimizi daha çok yoracak. Belki de ağır bedelleri göze alacağız. Almalıyız.
Her şeye rağmen, 2013, Kürt halkının hükümeti masaya oturtan, çözüme zorlayan kazanımıyla, çoğunluğun Gezi örneğinde olduğu gibi uyanışıyla umut saçan bir yıl oldu. 2014 böylesi bir hevesle bizi bekliyor. (FT/HK)
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
bu haberin uzantıları
ilgili haberler
diğer yazıları