Adalet Bakanlığı’nın web sitesinde “Yargı Reformu Stratejisi” Taslağını bulabilirsiniz. Adalet Bakanlığının www.sgb.adalet.gov.tr adresinde bulunan bu "taslak” herkesin yorum, eleştiri ve katkılarına açık…Bakanlık böylece “katılımcılık ve şeffaflık ilkeleri” çerçevesinde geniş çaplı tartışmalar ve değerlendirmeler yapılmasını amaçlıyor. Bu katkılardan sonra yeniden Taslağı düzenlemeyi hedefliyorlar.
Adalet Bakanlığı tarafından Taslak, Yüksek Mahkemeler ve hukuk fakültelerine ve baro başkanlıklarına gönderilerek görüş ve katkıları istenmiş. Birçok baro ve üniversite ve yüksek mahkeme görüşlerini göndermiş. Düşünceleri okumak olanaklı…
“Yargı Reformu Stratejisi” Taslağı “Giriş” ve on ayrı bölümden oluşuyor. Yürütülen tam üyelik müzakere çalışmaları sürecinde Türkiye ile 23 üncü fasıl kapsamında “Yargı ve Temel Haklar” başlığı altındaki mevzuat tarama müzakeresi sonucu ortaya çıkan “tarama sonu raporu”na göre; Türkiye’nin yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve etkililiğinin güçlendirilmesine yönelik bir “Yargı Reformu Stratejisi”ni Komisyona sunmasının gereği önemle dile getirilmiş. Bu bağlamda, 2007-2013 dönemlerini kapsayan ve AB’ye katılım sürecinde önemli bir belge olan 9 uncu Kalkınma Planı çerçevesinde “Adalet Sisteminin İyileştirilmesi” başlığı altında bir rapor hazırlanmış. Bu Rapordan hareketle Adalet Bakanlığı bünyesinde Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın öncülüğünde 2008-2013 yılları arasını kapsayacak bir “Yargı Reformu Stratejisi” Taslağı hazırlamak için komisyon kurulmuş. İşte aslında 2008 yılı sonunda kabulü gerektiği halde bitirilemeyen, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek mahkemelerin, Türkiye Barolar Birliği, Yarsav gibi kuruluşların tepkisini çeken “Yargı Reformu Stratejisi Taslağı” budur.
Bu Taslağın gazetecileri ilgilendiren dikkat çekici yanlarından birisi “Yargıya Güvenin Arttırılması” başlıklı bölümde yer almaktadır. Taslak metin incelendiğinde bağımsız, tarafsız, saygın ve güvenilir bir yargının, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşullarından biri olduğunda tereddüt bulunmadığı yazılıdır.
“Yargının ve yargı mensuplarının iç tutarlılığı ve saygınlığı ile yargıya olan kamusal güven de yargı erkinin fonksiyonunu gereği gibi yerine getirebilmesi bakımından son derece önemli unsurlardır. Demokratik ve modern bir toplumda, bireysel ve kurumsal olarak yargı sistemine güven duyulması, bu güvenin sürdürülmesi ve artırılması esastır. Bu noktada asıl sorumluluk ise öncelikle yargının kendisine düşmektedir. Bu çerçevede, hâkimlik makamına, bütün kişi, kurum ve kuruluşların yanı sıra ve bunlardan da önce olmak üzere, bu makamı temsil eden kişilerin saygı göstermesi ve bu makamda bulunmanın onurunu hissedip bu onura uygun tavır ve davranışlar içerisinde bulunmaları vazgeçilemez bir zorunluluktur.”
Yargıtay Başkanlar Kurulu 21.05.2008 tarihli Bildirisinde özellikle bu bölümü çok sert biçimde eleştirmiştir. Adalet Bakanı bu eleştiriyi “birazcık siyasi amaçlı” bulmuş ve anımsarsanız Yargıtay’a saygı duymasına rağmen bu eleştiriyi “dam üstünde saksağan” olarak nitelendirmişti…
Strateji Taslağına göre “toplum nezdinde yargıya güveni etkileyen unsurları belirlemek” amacıyla Ar- Ge çalışmaları yapılması hedeflenmiş. Bu konuda araştırma ve incelemeler yapılması için TÜBİTAK ile “Yargının Toplum Nezdinde Güvenilirlik ve Saygınlığını Sağlayan ve Etkileyen Unsurların Araştırılması” başlıklı ortak bir proje yürütülmesi amacıyla hazırlık çalışmaları başlatılmış…
Birinci soru: Acaba TÜBİTAK ile bu proje gerçekleşti mi? Proje tamamlandı mı?
Taslakta; “Yargının, medya ve halkla ilişkilerinin geliştirilmesi” başlıklı bir bölüm bulunuyor. Bu bölümde “Yargısal faaliyetlerin nihaî amacı olan adaletin sağlanması için gerekli ortam ve şartlar ile basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı arasında bir denge kurulması gerekmektedir. Ancak bazen ulusal ve uluslar arası düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesinde sorunlar yaşanmakta ve bu durum adaletin sağlanması amacı, yargının saygınlığının korunması gereği ve haber verme-alma haklarının kullanımı zarar görmektedir. Yasal düzenlemelere karşın medya ve yargı ilişkilerindeki sorunların aşılamıyor olması, sorunların köklerine ilişkin bir araştırma yapılmasını ve çözüme ilişkin olanakların geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle sorunun bir Ar-Ge çalışmasına konu edilmesinde zorunluluk görülmüştür.”
Taslak kamu hizmetinin bir parçası olan yargısal işlemler konusunda da toplumun bilgilenme ve haber alma hakkı bulunduğu, bu nedenle hakkın kullanımı sırasında, yargısal konularda ve yargısal faaliyetin tarafları konusunda özenli davranmak bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir.
İşte tam da bu kapsamda, “Yargı-medya ilişkileri konusunda TÜBİTAK tarafından “Medya ve Yargı İlişkileri” başlıklı bir projenin hazırlık çalışmaları devam etmektedir. Bakanlık olarak bu projeye destek verilmektedir. Ayrıca bu projeden çıkan sonuçların hayata geçirilmesi ve medya ile ilişkilerin dünya uygulamasına paralel şekilde yürütülmesi yönünde çaba gösterilecektir.” denilmiş. Ayrıca Adalet Bakanlığı tarafından İsveç Ulusal Mahkemeler İdaresi ile yapılan ikili işbirliği çerçevesinde, yargı-medya ilişkileri konusunda İsveç ve özellikle Hollanda tecrübesinin ülkemize aktarılması yolunda çalışmalar yapılacak(mış)…
İkinci soru: TÜBİTAK tarafından “Medya ve Yargı İlişkileri” başlıklı proje ne aşamadadır? Kimler ve hangi gerekçeyle, hangi konularda ve acaba medya ve yargı ilişkilerini nasıl düzenlemeye çalışmaktadır? Sonuç nedir?
Aslında iki sorudan çıkan sonuç şudur: Yargının toplum nezdinde “güvenilirlik ve saygınlığını sağlayan ve etkileyen unsurların” araştırılması ile “yargı ve medya ilişkileri”, kamuoyunun bilmediği projeler olarak gerçekleştirilmek üzere; TÜBİTAK’ın kamuoyu tarafından bilinen “güvenilir, saygın ve bilimsel ilişkilerinin”(!) sansürüne terkedilmiştir.
Projeler var ama biz ayakta uyuyoruz…Yargının güvenirliği ve saygınlığı bir yana, ama “yargı ve medya ilişkileri” bakımından sansüre kapak olacağız haberimiz yok… (Fİ/EÜ)
FİKRET İLKİZ'den
İki Soru ve Sansüre Kapak
Yargının toplum nezdinde “güvenilirlik ve saygınlığını sağlayan ve etkileyen unsurların” araştırılması ile “yargı ve medya ilişkileri”, kamuoyunun bilmediği projeler olarak gerçekleştirilmek üzere; TÜBİTAK’ın kamuoyu tarafından bilinen “güvenilir, saygın ve bilimsel ilişkilerinin”(!) sansürüne terkedilmiştir.
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
ilgili haberler
diğer yazıları