Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) kısaca ''Büyükşehir Belediye Yasası'' denen ''13 İlde Büyükşehir Belediyesi Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'' adıyla yeni bir yasa geçti, 81 ilin 16'sını kapsayan "büyükşehir" uygulaması bu yasayla 29 ile çıkarıldı. Hem de büyükşehirler il sınırlarına kadar genişletilip, kapsam ve yapısı değiştirilerek.
Artık bu 29 vilayetin il genel meclisi olmayacak ve onun yerine bu illerin büyükşehir belediye meclisleri kır ve kentiyle il içindeki tüm yerleşim birimlerinde yaşayanların meclisi olmuş olacak.
Böylece seçilen belediye başkanı da kentin değil, tüm ilin belediye başkanı oluyor. Bu da, önümüzdeki yerel yönetim seçimlerinde tüm Türkiye'deki kayıtlı seçmenlerin yaklaşık yüzde dörtte üçünün yaşadıkları iller için bir belediye başkanı ve de belediye meclisi seçerek yerinden yönetime doğru adım atmış olacağını gösteriyor.
Gösteriyor ama, burada yanıtı bilinmeyen önemli birkaç da soru var.
İlk soru, ülkeyi yöneten iktidar ya da iktidarların büyükşehir belediye başkanı olarak seçilecek 29 yerel yönetim liderlerinin her birine aynı anlayış ve mesafeyle yaklaşabilip, yaklaşamayacakları sorusu?
Örneğin İzmir'le İstanbul'a, ya da Eskişehir'le Kayseri'ye veya Diyarbakır'la Erzurum'a iktidarın aynı standart ölçütlerle yaklaşması için alınması gereken kararlar alınmış ve benimsenmesi gereken demokratik yaklaşım bu yasaya yansımış mıdır?
Bu durumda elbette bir de ikinci soru geliyor akla; yönetim bilimcilerin çıkan ve çıkacak olan yasa, yönetmelik ve talimatları ayrıntılarıyla inceleyerek yanıt verebilecekleri (önemli bir kısmı da yaşanılarak görülecek), merkezi yönetimle yerinden yönetim birimlerinin aynı ya da farklı anlayışları temsil etmesi durumunda ortaya çıkabilecek sorunların aşılabilme yöntemleri nelerdir ve bunların yazılı kurallara yansıma düzeyi nedir?
Yukarıdaki soruların yanıtlarını hem zamana, hem de yönetim ve siyaset bilimcilere bırakalım ama, seçim stratejisi açısından meclisten geçen yeni büyükşehir yasasının yerel yönetim seçimlerine etkisi üzerinde kimi değerlendirmelerde bulunmak şimdiden mümkün.
En azından, meclisten geçen yasanın yerel yönetim seçimlerinde iktidara büyükşehir belediye başkanlığı olarak yapacağı katkının düzeyi geçmiş seçimlerin sonuçlarından hareketle söylenebilir.
2009 yerel yönetim seçimlerinde 16 büyükşehir belediyesinden 10'unu, 13 il merkezi belediyesinden de altısını kazanmış olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) büyükşehir sınırları il sınırlarına dayanınca 16'ya 13 olarak gerçekleşen belediye başkanlığı kazanım dengesini 20'ye 9'a yükseltmiş oluyor.
Demek ki büyükşehir belediyesi sınırları il merkezinin kent sınırlarından ilin diğer illerle olan sınırlarına taşındığında, yani büyükşehirleri kent ve kırı kapsayacak şekilde bütün il haline getirince, AKP daha önce kazanamadığı beş ilin daha büyükşehir belediye başkanlığını kazanırken, birini de yitirmiş oluyor.
Bu iller de, kazandığı Adana / Eskişehir / Balıkesir / Manisa / Şanlıurfa ve kaybettiği Mardin şeklinde karşımıza çıkıyor.
AKP'nin yeni yasaya göre belediye başkanlığı kazanacağı beş ilin üçünde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), birinde de Demokratik Sol Parti (DSP), birinde de bağımsız belediye başkanı seçimi yitirirken, Mardin'de ise AKP yeni sınırlardan ötürü kayba uğruyor.
Bu ilin belediye başkanlığını ise Demokratik Toplum Partisi (DTP) kazanıyor.
Aşağıdaki tablo, yeni 29 Büyükşehir ili için, 2009 yerel yönetim seçimlerinin belediye başkanlığı ve il genel meclisi seçimi, 2011 genel Milletvekili Seçimi istatistiklerinden yararlanılarak hazırlandı.
Tablodaki birinci parti, söz konusu seçimle ilişkili olarak büyükşehir belediye başkanlığını kazanabilecek partiyi gösterirken, oy oranları sütunlarında ise birinci partinin kayıtlı seçmenden aldığı oy düzeyini vermektedir.
Tabloda koyulaştırılmış satır ve/ya da hücreler AKP dışı partilerin belediye başkanlığı veya oy oranlarını gösteriyor.
Oy oranları sütununda görülen ilk oran bir önceki sütunda adı verilen partinin oy oranını, ikinci oran ise söz konusu seçimlerde kayıtlı seçmen içinden geçerli oy kullanan seçmenlerin düzeyini gösteriyor.
Tabloda kullanılan tüm oy oranları kayıtlı seçmen bazıyla hesaplanmış oy oranlarıdır. Tabloda yer alan ilk 16 il yeni çıkan yasada önce de büyükşehir kapsamındaki iller olup, izleyen 13 il ise yeni büyükşehir kapsamına alınan illerdir.
Tablonun en altında yer alan 29 il toplamı satırlarında bu illerde belediye başkanlığı kazanmış partilerin 29 ilde aldıkları toplam oyların kayıtlı seçmene göre oransal dağılımları verilmektedir.
2009 yerel yönetim seçimlerinde AKP 29 ilin il merkezi ya da büyükşehir sınırları içinde aldığı oy, kayıtlı seçmenlerin yüzde 33,9'u iken, il genelinde bu oran yüzde 31,5'e düşüyor.
Hem de merkezlerde oy kullanan oranı yüzde 80,2 iken il genelinde yüzde 82,9'a yükselmesine karşılık. 2011 seçimlerine gelindiğinde AKP bu illerde kayıtlı seçmen bazıyla oy oranını yüzde 41,5'e taşırken, seçimde söz konusu illerde geçerli oy kullanma oranı da yüzde 85,6 olarak gerçekleşmiş. Yani 2011'de hem seçime katılım artmış, hem de AKP'nin oyları.
Büyükşehir kapsamına alınan 29 il açısından 2009 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oylarına bakılacak olursa. kent merkezlerinden kırlara da yayıldıkça seçime katılımın artmasına karşın CHP'nin oy oranında düşüş gözleniyor.
Ancak 2011 seçimlerinde geçerli oy kullanan seçmen oranındaki artış kadar bir yükselme CHP oylarına da yansımış. Ama bu yansıma yine de CHP'nin yeni büyükşehir belediyeleri yasasından olumsuz yönde etkilenmesinin önünü kesemiyor.
Yeni yasa MHP'yi olumsuz yönde etkilerken, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ise bundan olumlu yönde etkilenecek gibi görünüyor.
Sonuç olarak AKP, yerel yönetim seçimleri öncesi ve de 2009, 2011 seçim sonuçlarına göre bir taş ile birkaç kuş vurma çabasındaymış izlenimini veriyor.
Bu izlenim; bir yandan büyükşehir belediye başkanlıklarıyla MHP'nin ilişkisini keserken, CHP'yi de kırsal oy kıskacına sokup, AKP'nin kazanabileceği büyükşehir sayısını arttırmak şeklinde bir ifadeyi ortaya çıkarıyor.
Ama aynı zamanda görüntüsel olarak BDP'nin ağzına çalınan bir parmak bal da var ortada. Bu bir parmak balın gerçek olması, olabilmesi için yeni çıkan büyükşehir yasasının yerinden yönetim anlayışı doğrultusunda içerikler taşıması ve AKP'nin demokratikleşerek tek adam yönetiminden uzaklaşmasıyla olanaklı.
Ki bu da; Erdoğan'ın mevcut söylem ve uygulamalarıyla deveyi (sadece bir hendekten değil) hendeklerden atlatmaktan da zor görünüyor. (ST/BA)