Biraz Sumela'dan bahsedelim. Sumela aslında Trabzon'un yalnız manastırlar vadisindeki birkaç dini yapıdan biri. Ama en görkemlisi ve günümüze kadar gelebilmiş olanı. Ayrıca turistik açıdan da en çok ziyaret edileni. Sumela haricinde vadide Kuştul, Vazelon gibi manastırlar da bulunuyor. Sumela, Zigana dağlarının bir tepesinin amacına yapışmış bir manastır harabesidir. Halkın Meryem Ana dediği Sumela manastırının yapımıyla ilgili rivayetler muhteliftir.
Bunlardan, evvelce Rum ahalisi arasında yaygın ve Trabzon hakkındaki Rumca kitaplarda tekrarlanan kuruluş efsanesine göre manastırın esası, Theodosius devrinde kurulmuş ve 6. yüzyılda İmparator Lustinianos devrinde kumandan Belisarios tarafından yeniden yapılmıştı. Ancak bu rivayeti yabancı uzmanlar da kabul etmemiş.
Kimileri de "Buranın başlıca gelir kaynağı olan bir Meryem Ana resminin eskiliğine ve mucizeler yarattığına halkı inandırmak böylece onun değerini büyütmek için uydurulduğu kolayca sezilen bir efsane" olarak değerlendirilen şu rivayeti gösteriyor:
"İsa'nın Havarilerinden Lukas tarafından yapılmış, Lukas'ın terekesinden Atina'ya geçmiş fakat Theodosius devrinde, 4. yüzyılda resim kendiliğinden buradan ayrılmak istemiş, bir gün melekler tarafından gökte uçurularak Trabzon dağlarındaki bu kovuğa getirilip bir taşın üzerine bırakılmıştır. Tam bu sıralarda Atina'dan Trabzon'a gelen Barnabas ve Sophronios adlarında iki keşiş de bu ücra dağın ıssız yamacında bu resmi bulmuşlardır."
Bu tip yapım rivayetlerinin Hıristiyanların gayreti ile yaratıldığı ve zorla kabul ettirildiği de dile getiriliyor. Ben de başlığa iki keşişi alarak kandırılmış mı oluyorum, bilmiyorum ama esasında beni bu manastırın nasıl yapıldığı değil, neden restorasyon adı altında mahvedildiği ilgilendiriyor.
Anı olarak mı kalsın?
Neticede Meryem (Panaghia) adına kurulan bu manastır, Grekçe Sumela adının esasını, kara, siyah, karanlık anlamlarına gelen Melas kelimesinden alıyor. Manastırın kurulduğu dağın koyu renkli taşları bunda etkili olabilir. Sumela Manastırı, bu adı ile tarihte ancak Trabzon Komnenos'ları döneminde ortaya çıkmış.
İçinde misafirhanelerin, ibadethanelerin, Hıristiyanlığa ait ikonaların tasvir edildiği kartal yuvasını andıran yapıya her sene yerli ve yabancı çok sayıda turist ziyarette bulunuyor. Ancak bölgede genellikle öteki dinlere ait yapılarda gösterilen özensizlik ve umursamazlık, bu çok popüler manastırın da canına okuyor. Basında bazı haberlerde yer almıştır, 40 milyon dolar harcana restorasyon (!) çalışmalarında bugüne kadar ne yapılmıştır, anlamak mümkün değil.
Ortaokuldayken Trabzon'da gezmeye gittiğim Sumela'da geçen sene de gittiğim de pek değişen bir şey olmadığını, bazı bölümlerin betonarmeye gömüldüğünü, bazı bölümlerin kaldırım taşlarıyla döşendiğini görmek üzücüydü. İkonaların bakımsızlığı, rutubete karşı önlem alınmayışı, bazı bölgelere girişin koruma adına yasaklanması düşündürücü. Dünyanın hiçbir yerinde, herhalde restoratörler daha iyi bilir, böyle bir uygulama görülmemiştir.
Üstelik, 1960'lı yılların ortalarında çalınan freskler, fresklerin üzerine yazılan kalp içinde isimler ve daha bir sürü rezalet. Turizm adına bu ülkede birçok kişi hamle yapılmasından yana ama söz konusu tarihi eserleri korumaya gelince, özellikle de öteki dinlere ait yapılarda bu korumdan eser göremiyoruz.
Eski Turizm Bakanı, Ermeniler'den miras Ani Harabeleri'ne "Anı" demeyi tercih ediyordu. Sanırım, ötekinden kalan "anı" olarak kalsın zihniyeti hep baki kalacak.(UB/EÜ)