“Toprağım ile dünyaya geldim, savaş toprağımı elimden aldı. Toprak benim alın yazım, yaşamım, ölümüm idi. Tekrar bir parça toprağımız olup onu işlemeye başlamadığımız sürece, yerinden olmuş kişi olmaya devam edeceğiz” (Bailliet, 2000). Orta doğunun sancılı topraklarında yerinden olan yüzbinlerce insanın acılı öyküsünü özetliyor bu satırlar.
Yine “herkesin hiç kimse olduğu” (E. Galeano) bir dönem. Bosnalı bir mültecinin ifadesiyle: “kendimi hiç kimse, hiçbir şey gibi hissettim yıllarca. Günün ya da gecenin bir vaktinde üzerime basabilirler, beni aşağılayabilirler, ya da öldürebilirlerdi”. Şimdi de Suriye’den, Rojava’dan, Şengal’den, Musul’dan göçe zorlanan Ortadoğu halkları göç yollarında. Son haftalarda IŞİD’in Ezidilere yönelik olarak yürüttüğü katliamdan kaçan on binlerce insan sığınacak toprak aramakta...
6-7 Eylül 2014 tarihlerinde Diyarbakır Tabip Odası Türk Tabipleri Birliği’nin Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri kursuna ev sahipliği yaptı. Adıyaman, Ağrı, Batman, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Urfa’dan yaşanan insanlık dramının en yakın tanıkları olan ve göçmenlere gönüllü sağlık hizmeti sunan sağlık emekçileri, hekimler kursa katıldılar.
Kursun eğiticileri 5 Eylül günü Diyarbakır’da Büyükşehir Belediyesinin koordinasyonuyla ve ilçe belediyelerinin de katkılarıyla hizmet veren iki göçmen kampını ziyaret etti. Bunlardan biri Sümerpark’ın içindeki belediyenin sosyal tesislerinde oluşturulmuş görece daha az sayıda kişiye hizmet sunan bir birimdi. Betonarme bir binanın içinde tavandan tabana asılmış büyük perdelerle yaratılmış dikdörtgen bölmelerin ailelere tahsis edildiği bir yerdi burası. Yalın ama akıllıca düzenlenmiş. Yere kilimler döşenmiş, her bölmede sünger yataklar var. Ortam iklimlendirilmiş, yemek günde üç öğün hazırlanıp sunuluyor. Gönüllü sağlık emekçileri sağlık hizmetlerini sunmaya çalışıyorlar. Göçmenlerde büyük bir kaygı egemen, belgeleri olsa da kısa sürede geri dönmeleri gerekli ama kalanlar güvenliğin sağlanmadığını bildirmekte.
Diğer kamp Fidanlık adı verilen ve aslında bir mesire yeri iken göçmenlerin barınacakları bir geçici yerleşim yerine dönüştürülmüş olan bir yerdi. Buradaki göçmenler Diyarbakır’a daha sonra ulaşan, diğer gruba kıyasla daha yoksul toplum kesimlerinden kişiler. Çoğunlukla belgeleri de yok. Beklenmedik biçimde çok insanın ulaşması nedeniyle hazırlıksız yakalanılmış.
Belediye hızla çadır sipariş vermiş. Ziyaret ettiğimizde çadırların bir kısmı kurulmuş, diğer kısmı zemin düzenlemesinin ardından kurulmaya çalışılıyordu. Hummalı bir faaliyet egemendi alana. Çadırlar arası mesafenin darlığı hem özel yaşamın mahremiyeti, hem de yangın riski açısından oldukça sıkıntılı. Alanın küçüklüğü ve göçmenlerin sayıca çok olması bir an önce barınak oluşturmayı öncelese de, bu denli özveri ile verilen hizmetin bir yangınla heba olmaması da çok önemli. Öte yandan bir mesire yeri olmasından kaynaklanan avantajları hizmet için çok iyi değerlendirilmiş, restoran sağlık birimine dönüştürülmüş, Eczacı Odasının ilaç sağlayan bir birimi de içine yerleştirilmiş. Oyun ve egzersiz aletlerini çocuklar hemen keşfetmişler.
Bölgede son dönemde Irak’tan gelen 27 bin civarında göçmen olduğu belirtiliyor. Göçmenlerin sayısı her an artabilir. Göçmenleri karşılayan bölge Türkiye’nin İnsani Gelişim İndeksi açısından sıralamada en geride olan illerini barındırıyor. Ezidilerin ülkemize giriş yaptıkları ve ilk soluk aldıkları Şırnak İnsani Gelişim İndeksi açısından 73. sırada. Ama tarladaki domatesten, evdeki bulgura yüreklerini açıyorlar gelenlere. Türkiye’nin en yoksul bölgesi; gerek bireysel gerekse yerel yönetimler aracılığıyla kurumsal olarak büyük bir yürek zenginliği ile Ezidi göçmenlere yaşam alanı sağlamaya, yaralarını sarmaya çalışıyor.
Coğrafi açıdan zorunlu, insani açıdan gönüllü olarak harcanan bu çabanın devletin olanaklarına ve katkısına gereksinimi var. Kızılay’ın geçici yerleşim yeri kurma ve hizmet sunma konusundaki donanımına, deneyimlerine gereksinim var. Göçmenlerin sağlık gereksinimleri gönüllü sağlık emekçilerinin emeğinin ve yardımlarla sağlanan ilaçların çok ötesinde bir boyuta sahip. Çocukların eğitiminden, kadınların güvenliğine, kronik hastaların bakımından, yaşlıların gereksinimlerine, erkeklerin çaresizliğine dek uzanan bir yelpazede sahip çıkılması gerekiyor. Devletin topraklarına konuk ettiği insanlara el uzatması gerekiyor. Şimdi Ortadoğu halklarıyla dayanışma zamanı. (FAT/HK)