Kürtler, hakikaten ne yapmaya çalışıyor? Eminim birçoğunuz, bütün bu olan bitenlere karşın hâlâ anlamış değilsiniz? Ortalık kanrevan içinde. Asalım, keselim, köklerine kibrit suyu dökelim esip gürlemelerinin gırla gittiği bir dönemde Kürtler ne yapmaya gayret ediyor!
Paylaşayım istedim…
Diyarbekir’in iki dilli, ama çarpık ya da çatal olmayan dilli bir yayınevi var. 2004 yılının güzünde, amiyane tabiriyle Donkişot’ça, yayıncılığa başlamış bir yayınevi, Lis. Üç yıl içinde 51 kitap yayınlamış ki; "benimben" diyen yayınevleri için bile kolay rakam değil. En az üçte ikisi Kürtçe, geri kalanları da Kürtçe-Türkçe olarak iki dilli ve birkaçı da Türkçe kitaplar.
Lis Yayınevi, yakın zamanda Ekim ayı içinde İstanbul İsveç Başkonsolosluğu'nun da desteğiyle “Mor Mühürler” başlığı altında beş Türk kadın yazarın (belki bu yazarları beş Türkçe yazan kadın yazar diye telaffuz etmeli) seçme öykülerini iki dilli olarak yayınladı:
Leyla Erbil (Üç Başlı Ejderha-Ejdehayê Se Serî), Oya Baydar (Madrid’te Ölmek-Mirina Li Madrîdê), Müge İplikçi (Yeni Kent Dedikoduları-Gelaciyên Bajarê Nû), Jaklin Çelik (İstasyonda Başlayan Hayat-Jîyana Li İstesyonê Destpê Dike)
Sema Kaygusuz ( Üşüyen-Efsirî) *
Her biri son yıllarda da adından sıkça söz ettiren Türkçe edebiyat dünyasının önemli beş kadın yazarı. Sıkı ve hassas bir inceleme ve tarama, okuma sürecinin paylaşımı ve ürünü olan iki dilli beş kitap, ortaya çıkan. Yazarlardan kimisinin kendi yazdığı ana dilinin dışında ilk olarak başka bir dile, Kürtçeye çevrilişine de vesile olan önemli bir iş.
Niye?
Diyarbekir’in Lis Yayınevi böylesine önemli bir çıkışı yine böylesine hassas gündemli bir dönemde yapıyor da, bu iş neye tekabül ediyor diye bir soru, pekâlâ orta yere sorulabilir.
Soralım o halde, niye?
Yanıtı kanımca çok net ve hazır: Kürtler kendi yaşadıkları Mezopotamya coğrafyasının dışında da Anadolu toprakları üzerinde yaşayan eski bir kavim. Çok sık kullanılagelen tarifi ve tabiriyle de 900 yıldır yine Anadolu coğrafyasının üzerinde yaşayan Türklerle mekânsal birlikteliğe yoldaş.
Kapış(tır)ma tehlikesine karşı hemhal olmak...
Bir dolu paylaşılan, kapışılan, hemdert olunan da, hemhal olunan da var bu birliktelikte. Şimdilerde bir “kapış(tır)ma” tehlikesi ile karşı karşıya iki toplum. Kimileri, kimilerini “Cumhuriyete sahip çıkmak adına” sokaklara dökerek işi etnik kırdırma ve kırılmaya sebebiyet verebilecek boyutlara taşımaya, taşıtmaya pek de istekli gibi.
Bu oyuna göründüğü kadarıyla Kürtler gelmemekte kararlılar. Umuyor ve diliyorum ki; aklıselim egemen olur da, bu sokağa dökülme ve adına “demokratik tepki” denildiği halde pek de demokratik olmayan ve market yağmalamaktan tutun parti tabelaları indirtmek ve tahrip etmeye varıncaya kadar bir dolu saldırganlık içeren taşkın eylemlere dur deme gayretine girilir.
Bu “dur deme” gayretlerinin ilk ipuçları da doğrusu yok değil, var. Basının olanca “kan telaşı”na karşın, kimi duyarlı kalemler bu etnik kırılma noktalarına kalem basıyorlar. Kimi siyasal kesimler de buna dikkat çekiyor. Ama yetersiz…
İşte sözün bu noktasında, tam da TÜYAP Kitap Fuarının son gününde istedim ki; kültürlerin harmanlandığı bir yeni dille, adeta kaybolmaya yüz tutan ve yitik bir dille, kitabın edebi ve edepli diliyle, kırılmaya edeple karşı durmak adına ses olan çokdillilik ve çokkültürlülükle ses vereyim. İşte Lis Yayınlarının taaa Diyarbekir’den, halkanın hem en güçlü, hem de neredeyse pamuk ipliğiyle bağlı olduğu noktasından ses vermesine ses olmanın tam da vaktidir, diyeyim dedim.
Birbirimizi çoğaltalım...
“İki dil buluşuyor” adını koymuş Mor Mühürler dizisine beş kadın yazarın seçme öykülerinden oluşan ikidilli, Kürtçe-Türkçe beş kitabına Lis. İyi bir iş yapmış Lis Yayınevi bu kanrevan ortamında. Lis Yayınevinin Mor Mühürler Dizisi, kadın hikâyelerinin yine kadınlarca dillendirilmesinin sebebi olmuş. Anlatımın (Türkçe) ve Çevirinin (Kürtçe) diller arasındaki etik ve estetik ilişki ile söylem açısından dillerin karşılıklı olarak birbirlerini itmesi ve olumsuzlaması yerine, birbirlerini desteklemesi ve çoğaltmasına ortam hazırlamaya da katkı sunması açısından kayda değer bir iş olmuş.
Beş kitabı beş kadın yazardan çeviren Dilawer Zeraq ile Lal Laleş, okumalarıma göre Kürtçe çeviride hem teknik olarak hem de nitelik olarak çıtayı yükseltmenin de ayrımını, yaptıkları bu işte ortaya koymuşlar.
Kanımca yapılması gereken bu çalışmaya has ya da değil. Bu ve buna benzer işlerin bir vesileyle sadece kitap yayınlamak boyutuyla kalmaması, bir vesileyle tanıtım, dağıtım ve sunum faktörlerini de kullanarak önce bölgede sonra da her tarafta adresine, okuruna ulaştırılarak bir tartışma ve paylaşma çabasını örgütlemenin de uğraşına girmek gerek…
Belki de asıl şimdi beş kadın yazardan biri olan Oya Baydar’ın yine yeni çıkan "Kayıp Söz" romanında ifade ettiği gibi; “Bir söz arıyordum, bir ses duydum. Bir çığlığın peşine takılıp uzaklara gittim. Duyduğum sesin, şiddetten doğan acının sesi olduğunu bilmiyordum öğrendim. O sesi izledim, sözü buldum. Söyleyecek bir sözüm var artık. Dilinizi öğreneceğim. Okuyacağım…”**
Ne dersiniz iki dilden birini zorla öğrettiklerinizin dilini öğrenmek çok mu zor… Belki de ilk adresi Lis Yayınlarının yaptığı ikidilli (Kürtçe-Türkçe) kitaplarda gizli…(ŞD/NZ)
* Lis Yayınları-Weşanên Lîs. Mohrên Mor-Mor Mühürler. Ekim-Gelawej 2007. Diyarbekir. Telefon: 90 412. 228 97 76 www.wesanenlis.com , e-mail: [email protected]
** Oya Baydar. Kayıp Söz, Can Sanat Yayınları, Ekim 2007, İstanbul