İkisi de kendi türünde klasik, iki büyük siyasal devrim tanıdık. Bunlardan biri burjuva idi, öteki proleter. Biri Temmuz devrimiydi, (1789-Fransa) öteki Ekim (1917 Rusya). Bu iki devrim aşılamadı. Aşılamazdı zaten, çünkü klasik olan aşılamaz. Aşılamaz olduğu için klasiktir. Can Yücel'in deyişiyle klasik olan, aşmak için değil, savaşmak içindir. Kenarından geçilip ilerlenir.
Bugün hala "Fransız Devrimi" burjuva sınıfın, bir daha aynı düzeye çıkamadığı tek tarihi referansıdır. Ekim Devrimi de işçi ve emekçiler için tek tarihi referans olmak gerekirken, son yirmi yıla gelinceye kadar öyle iken, artık değildir. Böyle olduğu için de işçi ve emekçilerin hali bellidir. Klasik olan, bir daha tekrar edilemeyeceği için klasiktir. Ekim Devrimi de bir daha asla tekrar edilemeyecektir.
Ama sorun yaratan bu değildir. Sorun yaratan, işçi ve emekçi dünyasının kendi klasiği ile ilişki kuramayışıdır. Bu ilişkiyi ne edip edip kurmak gerekir, yoksa sonuç "büyük felaket" olacaktır. Ekim Devrimi bir "Rus Devrimi" olarak bilinir, bu yanlıştır. Ekim Devrimi'ni yaratan düşünceye de, içinde Rus anarşist düşünce kaynaklarını barındırdığı varsayımıyla "Rus Marksizmi" denilmiştir, bu da yanlıştır.
Ekim Devrimi, iddiası evrensel olduğu için değil, evrensel bir sınıf temeli bulunduğu ve ona dayandığı için evrenseldir. Düşüncesi de Marks'ın kurduğu Marksizmdir. Ekim Devrimi Marksizmin klasiğidir.
Akıl almaz bir dangalaklık, Ekim Devrimi'ne "erken devrim" (prematüre) demiştir. Hiç bir devrim "erken" olamaz. Her devrim "kendi zamanında" gerçekleşir. Aksi halde, Avrupa ortaçağından geriye giderek bulduğumuz Atina antik uygarlığına da "bin yıl erken" dememiz gerekirdi. Ekim Devrimi'ne "siyasal devrim" dememiz, "toplumsal devrim" olmadığını anlatmak için değildir.
Ekim Devrimi'ni sonraki türevlerinden ayıran, örneğin Doğu Avrupadaki devrimlerinden ayıran özelliği bir hükümet veya iktidar değişikliği olmanın çok ötesinde, yeni bir devlet ve yeni bir demokrasi tipi olmasıdır. Bu nedenle "siyasal devrim-sosyal devrim" ikilemini ortaya çıkaran değil, çözen bir devrimdir. Çünkü Ekim Devrimi, bir "parti"nin "devlet iktidarını ele geçirme"si biçimini içermez.
Gerçek şöyledir: Bolşevik parti seçimle oluşan yeni bir devlet biçimi olan Sovyet'te iktidar olduktan sonra tarihen hükmünü bitirmiş olan öteki Rus devletine Smolni'deki bu değişikliği tebliğ etmek için Kışlık Saray'a habercilerini göndermiştir. Ekim Devrimi mantığı çok sade bir devrimdir. Toplumda olup da toplumdan sayılmayanların, hakiki anlamda "baldırı çıplak"ların devrimidir. Tek çaresi devrim yapmak olanların devrimidir. Mucize gibi görülmesi, temelindeki mucizevi cesaret nedeniyledir.
Bugün işçi ve emekçi sınıflar dünyasının en büyük sorunu Ekim Devrimi'ni unutmuş olmasıdır. Bu öylesine kritiktir ki, aynı zamanda "insanlık soru-nu"dur da. Buna sebep, Ekim Devrimi'ni izleyen sosyalist "kuruluş pratiği"nin uğradığı tarihi yenilginin algılanış şeklidir. Bu pratiğin Marksizmi tükettiği düşünülmüştür. Doksan yıl sonra bugün, Ekim Devrimi ile yeniden ilişki kurmak, güç ama aynı zamanda bugünü anlamak için zorunludur da.
Bizim ya da emek dünyasına ait sınıfların bugün Ekim Devrimi'ni hatırlamaları hiçbir şey ifade etmez, önemli olanı, Ekim Devrimi'nin bize ve emek dünyasına ne hatırlattığıdır. Tekrar edilemez bir devrim tekrar etmek için hatırlanmaz. Aşılamaz bir devrim aşmak için hatırlanmaz. Asıl ihtiyaç Ekim Devrimi'nin kırbacınadır. (HH/TK)
* Hüseyin Hasançebi'nin yazısı, Ekmek ve Özgürlük dergisinin Kasım 2009 sayısında yayımlandı.