Yeni sezon, yeni oyunlarla tam hız başladı ve yetişmek kolay değil. Sezonun ilk oyun yazısı olsa da aslında ben de epeyce oyun izleme fırsatı buldum. Yeni sezon önceki sezonları aratmayacak üretkenlik ve yetenekle dolu olarak bizleri bekliyor.
Oyun Atölyesi tarafından sahnelenen, “Kral Lear” William Shakespeare tarafından yazılmış, Muharrem Özcan tarafından yönetilmiş. Oyuncuları Haluk Bilginer, Berfu Öngören, Hare Sürel, Nazlı Bulum, Arif Pişkin, Deniz Celiloğlu, Kaan Turgut, Onur Özaydın, Sertan Müsellim, Efe Tunçer, Hüseyin Sevimli.
Dürüstlük sınavı
Çocukken, sanırım ortaokul (evet, o zamanlar ortaokul denirdi; şimdinin 4+4+4’ün ikinci 4’ü) başlarında, ilk okuduğum tiyatro oyunudur Kral Lear. İlk Shakespeare’im Kral Lear olunca tragedyalardan tragedya beğenmek de çok kolay olmuyor elbette. Benim için her zaman özel bir yeri olmuştur.
Hikâyeyi bilenlerimiz vardır; yaşlı İngiltere Kralı Lear ömrünün son günlerinde tahtını üç kızı arasında paylaştırıp, huzur dolu günler geçirmek, bu paylaşımı yapmadan önce de kızlarından kendisine olan sevgisini anlatmasını ister. Büyük kızı Goneril, babasına olan sevgisini anlatmaya kelimelerin yetmeyeceğini, dünyada hiç kimsenin bir başkasını onun babasını sevdiği gibi sevemeyeceğini uzun uzun anlatır ve ülkenin 1/3’üne sahip olur. Ortanca kız Regan, ablasına katıldığını, kendisine tercüman olduğunu ancak eksik kaldığını söyleyerek babasına olan sevgisinin nasıl daha da büyük olduğunu anlatır ve o da ülkenin 1/3’üne sahip olur. Söz ortanca kız Cordelia’ya gelince o, babasını bir babanın sevilmesi gerektiğinden ne az ne de fazla sevdiğini, ablaları gibi yapmayıp dürüst olduğunu söyler. En çok küçük kızını seven Lear, bir öfke nöbetine kapılır, Cordelia’ya tek bir kuruş, bir avuç bile toprak parçası vermez, onun payını diğer iki kızı arasında pay eder. Cordelia’yı istemeye gelen taliplerine, beş parasız ve babasının lanetini edinmiş kızını isteyip istemediklerini sorar, Fransa Kralı Cordelia’yı hala istemektedir. Lear kızını beş parasız ve babasının nefretine uğramış halde Fransız Kralı’na verir.
Ardından 100 kişilik mahiyeti ile her ay birinin evinde olmak üzere iki kızı arasında yaşamaya başlar. Ancak ona taptıklarını söyleyen iki kızının söyledikleri ve davranışları aynı olmayacaktır.
Lear’ın mahiyetindeki Kent Kontu ülkeyi kızları arasında pay ederken yaşanan olaylara dayanamayıp müdahale eder ve Lear tarafından sürgün edilir. Buna karşın kralının yanından ayrılmayıp, ona farklı bir kimlikle hizmet etmeye devam eder.
Lear’ın hikâyesinin paralelinde de mahiyetindeki Gloucester Kontu’nun biri meşru diğeri gayrı meşru olan iki oğlu arasındaki ihanet-sadakat ilişkisini görürüz. Gayrı meşru oğul Edmund, meşru oğul Edgar’a karşı babasını doldurup, Edgar’ın, babasının nefreti ile kaçak olmasına neden olur. Ardından da babasının Lear’a olan sadakatini, Regan’ın kocası Cornwall Dükü’ne ispiyonlayarak babası Gloucester’in gözlerinin oyulmasına neden olur.
Her iki trajedinin sonu çok da farklı olmaz.
İhanetin sonuçları
Lear ve Gloucester’in, ihanete uğramış iki baba olarak, başlangıçtaki sert/katı baba imajları oyun ilerledikçe tamamen değişir. Oyunun başındaki haşmetli, güçlü, yer yer vahşi ve katı baba/hükümdar Lear karakteri, oyun ilerledikçe, kızlarının ve damatlarının ihanetini yaşaması sonucu aklını, belleğini yitirdikçe daha insani, doğruları ayırt eden bir hale gelir. Aynı şekilde Gloucester’in de gözlerini yitirdikten sonra oğullarıyla ilgili gerçekleri daha net olarak görmesi gibi.
Onlara bağlı çocuklarını geç olsa da anlamalarına karşın, her ikisinin de sonu aynı olur.
Soytarının rolü
Kitaptan çok az değişiklik yapılmış bir uyarlama Oyun Atölyesi’nin Kral Lear’ı. İzleyicilerin kimisinin karışık bulmasına karşın benim açımdan oyundaki tek soytarı yerine neredeyse Lear hariç herkesin bazı sahnelerde kırmızı başlıklarıyla soytarıları da oynaması, oyuna ayrı bir tat katmış. Soytarıların hikâyelerdeki kimsenin söyleyemediklerini söyleyen karakterler olduğunu da unutmadan elbette. Daha iki kızıyla henüz çok büyük sorun yaşamamışken soytarının Lear’a söylediklerinde olduğu gibi.
“…..
Soytarı
Kulağını aç, amca:
Varını yoğunu herkese dağıtma,
Bildiğinin hepsini dökme ortaya,
Sahip olduğunun tümünü kaptırma,
Bir ata sahipsen yaya yürüyüp yorulma,
Sana her söylenene inanma,
kazandığın parayı tek zara yatırma,
İçkiyle kadına kulak asma,
Kendi evinde kal, avere olma dışarda
Böylece bire yirmi alırsın,
Sonunda sen kazanırsın
…” *
Etkileyici kadro
William Shakespeare, yazdığı oyunları en çok sahnelenen oyun yazarı olarak ölümsüzlüğünü sürdürüyor, zira sezonun başında olmamıza rağmen Kral Lear benim bile izlediğim ikinci Shakespeare uyarlaması oyun. Diğeri Kadıköy Emek Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Cadı Avı” oldu. William Shakespeare’in “Venüs ile Adonis” adlı şiirinden uyarlanan oyun benim için sezonun izlenmesi gerekenleri arasında yerini aldı.
Oyunun yönetmen Muharrem Özcan’ı daha önceki birçok yönetmenlik deneyiminden biliyoruz, sadece geçen yıl Oyun Atölyesi’nde sahnelenen “Kundakçı” ve “Woyzeck” bile başarısının kanıtı.
Oyunculuklara gelince, Haluk Bilginer için çok fazla bir şey demeye gerek yok. Ancak izlerken Haluk Bilginer’in ne kadar güncelliğini hep koruyacak da olsa, ne kadar klasiklerin yeri ayrı olsa da, daha güncel bir oyun yerine 400 yıldan daha eski bir oyun olan Kral Lear’ı, kendisinin özellikle de bu yaşları için yazılmış bir oyun olduğunu düşündüğü için seçtiğini düşündüm. Zira hakikaten izlerken ben de öyle olduğunu gördüm. Çok doğru bir seçim olmuş.
Berfu Öngören’i geçen yıl DOT’un oyunu “Şafakta Buluş Benimle” de izlemiş ve kendisini çok yetenekli bulmuştum. Burada da rolünün hakkını verdiğini düşünüyorum.
Arif Pişkin’i Gloucester rolünde, Goneril’in hain ve dalkavuk hizmetlisi Oswald’da Hüseyin Sevimli, Kent Kontu’nda Deniz Celiloğlu, Edgar ve Fransa Kralı’nda Onur Özaydın çok iyiler ancak Gloucester’in “piç” ve hain oğlu Edmund’da Kaan Turgut’u özellikle sergilediği etkileyici performans nedeniyle belirtmem gerek. Son olarak Efe Tuncer’i geçen sezon B Planı oyunu “İstila”da çok başarılı bulmuştum, burada da Lear’a sonuna dek bağlı kalmayı başarabilen, Goneril’in kocası Albany Dükü’nde beğendim.
Son olarak oyundaki dekoru çok beğendim. Çok sade olmasına karşın etkileyici kullanım sonucu fırtına sahnesinin de hakkını çok iyi vermesine de neden olmuş.
Kral Lear’a bilet bulmak epey zor ancak çaba sarf etmek için çok fazla neden var. (BY/HK)
* Kral Lear, Özdemir Nutku çevirisi
Orijinal Adı: King Lear
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Haluk Bilginer
Yöneten: Muharrem Özcan
Sahne Tasarımı: Özlem Karabay
Müzik: Tolga Çebi
Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
Hareket Düzeni: Orçun Okurgan
Dövüş Koreografisi: Tamer Serkan Subaşı
Afiş Tasarımı: Ethem Onur Bilgiç
Yönetmen Asistanları: Timuçin Başgül, Mithat Ozan Küren, Gözde Demirtaş
Sahne Tasarımı Asistanı: Pınar Demir
Oynayanlar
Lear: Haluk Bilginer
Goneril/Soytarı: Berfu Öngören
Regan/Soytarı: Hare Sürel
Cordelia/Soytarı: Nazlı Bulum
Gloucester Kontu/Soytarı: Arif Pişkin
Kent Kontu: Deniz Celiloğlu
Edmund/Burgonya Dükü/Soytarı/Hizmetli: Kaan Turgut
Edgar/Fransa Kralı/Soytarı: Onur Özaydın
Cornwall Dükü/Soytarı/Hizmetli: Sertan Müsellim
Albany Dükü/Soytarı/Hizmetli: Efe Tunçer
Oswald/Hizmetli: Hüseyin Sevimli