Geniş spektrumlu Amsterdam Uluslararası Belgesel Festivali yarışmalı ve yarışmasız bölümleriyle sinemaseverleri olduğu kadar, muhtelif organizasyonlar sayesinde belgesel endüstrisini de tekrar ihya edecek gibi görünüyor.
IDFA’daki Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI jürisi bu sene Carolin Weidner, Irina Trocan ve Senem Aytaç’tan oluşuyor. Film eletirmeni, editör ve küratör olarak tanınan Aytaç 2004 yılından beri Altyazı dergisindeki çalışmalarıyla sinema dünyasına katkıda bulunmaya devam ediyor. Türkiye’deki sansür ve sanatsal hürriyet odaklandığı esas mevzular.
Şiddete geçit yok !
Etkinliğin Kısa Belgeseller bölümünde yarışan filmler arasında Şirin Bahar Demirel imzalı "Zarafet ve Şiddet Arasında (Between delicate and violent)" 2023 Türkiye yapımı 15 dakikalık bir belgesel.
IDFA’nın kataloğunda bulunan malumattan yola çıkarsak, sanatçıların beyinde değil de bedende bulunup resim, heykel veya çizim yaparken aktive ettikleri bilgiye “el hafızası” dediklerini öğreniyoruz.
Demirel bu hususu irdelerken ailesinin fertlerini ön plana çıkarıyor, dedesinin elleriyle resim yapıp zarif bir çay fincanına bağlılığını hatırlarken aynı ellerin nasıl şiddete başvurabildiğini anlamaya çalışıyor.
Aile içi şiddet ve nesilden nesle aktarılmış travmalar, hafızanın derin dehlizlerinden adeta gün yüzüne çıkıyor.
Demirel kurmacayla flört ederken arşiv malzemesinden ve animasyondan da yararlanıp görsel açıdan zengin bir sinema eseriyle bizi karşı karşıya getiriyor.
Açık havada basket
Mustafa Uzuner imzalı "La cancha (The court)" IDFA’nın Envision bölümünde yarışıyor. Şeklen daha cüretkâr, gerçekle irtibatı farklı bir açıdan gerçekleşip belgesel sanatının sınırlarını genişleten filmlerin yer aldığı bölümde 2023 Kanada yapımı 54 dakikalık belgesel şansını deneyecek.
Montreal’deki bir açık hava basketbol sahasında dört sene boyunca çekim yapmış olan Uzuner filmini bir yerin, insan hikâyelerinin, oyunların, hatta gökyüzünün bir günlüğü olarak betimliyor.
Filme asla bildiğimiz anlamda bir spor belgeseli olarak bakmak mümkün değil. Zafer veya mağlubiyetlerin filmin dokusunda herhangi bir önemi yok.
Sahanın telle çevrili sınırlarının içinde yaşananlar mekânı adeta bir tapınağa dönüştürüyor ve dışarıdaki hayatın bir süreliğine de olsa unutulmasına imkân tanıyor. Filmin kahramanlarına yakından bakan yönetmenin tatlı yaz akşamlarının atmosferini layıkıyla yakaladığı söylenebilir.
Rüzgar Erkoçlar hakkında
IDFA’nın Okul Programı Bölümünde yer alan filmlerden biri Burcu Melekoğlu ve Vuslat Karan imzalı Mavi kimlik (Blue ID).
Rüzgar Erkoçlar’ın cinsiyet değişimine ve Türkiye’deki abartılı tepkilere yer veren belgeselin festivalin eğitim fonksiyonu olan bölümünde yer alması manidar. Ne de olsa IDFA’da her yıl 10 bin civarında lise ve üniversite öğrencisi bu bölümdeki filmleri izliyor. Gösterimlerin ardından tartışmalar yapılıyor ve sınıflarda kullanılmak üzere dijital öğretim malzemesi tahsis ediliyor. Eğitim kurumlarıyla ortaklaşa hazırlanan program yeni perspektiflerin oluşmasına, vatandaşlık ve medya bilincinin artırılmasına katkıda bulunuyor.
"Mavi Kimlik" belgeseli aracılığıyla Türkiye’deki homofobi ve transfobi bir kez daha teşhir edilirken medyanın yangına nasıl kürekle gittiği de teferruatıyla ortaya çıkıyor. Örselenme, aşağılanma ve bitmez tükenmez bekleme süresine rağmen belgeselin kahramanı amacına sonunda ulaşıyor, fakat ahlakçılığa soyunmuş güruhların sebep olduğu travmaların silinmesi epeyce zor!
Festivallerin gözdeleri
IDFA’nın Best of Fests bölümünde yer alan filmler geçtiğimiz aylarda başka festivallerde sivrilmiş belgesellerden bir demet.
Tunus’ta düğünlere neşe katmakla kalmayıp adeta tüm koreografilerini şekillendiren müzisyen kadınlar hakkındaki "Machtat" Sonia Ben Slama’nın elinden çıkma, zarif olduğu kadar eğlenceli ve düşündürücü bir belgesel.
Müslüman bir ülkede kadınların, yükselişteki gericilere rağmen geleneksel rollerini dirayetle sürdürmeleri Türkiye’de kadınları eve hapsetmeye endeksli zihniyetin ne kadar fuzuli olduğunu bir kez daha ispatlıyor.
Estonya’da ormanın ortasındaki masalsı saunada kadınların birbiriyle paylaştıkları anıları da aslında kadınların tüm dünyada karşı cinsin fertleri tarafından nasıl hırpalandığını kanıtlayan cinsten.
Estetik açıdan saunanın tüm imkânlarını layıkıyla kullanan Anna Hints Smoke sauna sisterhood" adlı belgeseliyle yalnız yabancı erkeklerin değil, aile fertlerinin de ataerkil düzenin kötücül temsilcileri haline gelebildiğini gözümüze sokuyor.
Gürcistan coğrafyasında doğanın ve tarihî yapıların rant uğruna nasıl harcandığını "Magic mountain" adlı belgeselde ayrıntılarıyla izliyoruz.
Mariam Chachia ile Nik Voigt’un imzasını taşıyan belgesel Türkiye’nin sınırlarına yakın şifalı merkez Abastumani’nin başına gelenleri şiirsel olduğu kadar insancıl bir tavırla ortaya çıkarırken megaloman Bidzina İvanişvili gibi doyumsuz iş adamlarının ipliğini de pazara çıkarıyor. Darısı başımıza !
(MT/EMK)
IDFA’nın programına dahil olan filmler hakkında teferruatlı malumata ilgili haberler kısmından ve buradan https://festival.idfa.nl/en/ ulaşabilirsiniz.