Festivalin uzun metrajlı belgeseller yarışmasında ödül İran’dan Firuze Khosrovani’nin ailesiyle ilgili gayet şahsi Radiograph of a family başlıklı filmine münasip görüldü.
2020 yapımı, Norveç-İran-İsviçre ortak yapımı 82 dakikalık eser aynı zamanda arşiv malzemesini en yaratıcı şekilde kullananlara verilen ödülü de kaptı. Humeyni öncesinde başlayan ebeveynin aşk hikayesi, İsviçre’de eğitim almış babayla dinine fazlasıyla bağlı annesinin arasında gittikçe derinleşen uçurumu belgeliyor.
İkisinin apayrı dünyalarının içinde adeta sıkışıp kalan filmin yönetmeni Firuze, fedakâr babasının sevdiği kadının katı seçimleri yüzünden nasıl içine kapanıp erken yaşta vefat ettiğini zarif bir sinema diliyle aktarıyor.
Aynı klasmanda Vitaly Mansky Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecindeki meşhur liderine eğilen Gorbachev. Heaven belgeseliyle en iyi yönetmen ödülüne layık görüldü.
En iyi montaj ödülünün sahibi ise Hong Kong’taki protestoları ayrıntılarıyla belgeleyen film kolektifi Hong Kong Documentary Filmmakers imzalı Inside the red brick wall oldu.
Nemesis vakası
Festivalin en iyi sinematografi ödülü, bu yılki IDFA’da şimdiye kadar izlediğim en çarpıcı belgesel Nemesis’e verildi. Thomas Imbach imzalı, 2020 İsviçre yapımı 131 dakikalık muhteşem seyirlik uzun süresine rağmen asla sıkmıyor, dahası yok mu? dedirtiyor.
Zürih kentindeki tarihî garın yük vagonlarına tahsis edilmiş kısmı yönetmenimizin balkonundan gayet elverişli bir biçimde görülmektedir. Daha önce olduğu gibi Imbach manzarayı layıkıyla kullanıp görsel şölene seyirciyi cömertçe dahil ediyor.
Bazı mekânları sanatçılar tarafından değerlendirilen garın yıkılarak yeni bir binaya dönüşme sürecine yıllar süren bir takiple şahit oluyoruz. Bu arada ülkenin konforunu bozanların “yabancılar” olduğuna vakıf oluyor, yeni binanın ne yazık ki bir emniyet müdürlüğü ve hapishane olacağını öğreniyoruz.
Kâh geniş açının ferahlığı, kâh zumla yaklaştırılmış görüntülerin ayrıntıları gayet doyurucu bir Zürih atmosferi solumamıza imkân tanıyor. Birilerini gözetlediğimiz hissine kapılmamak ne mümkün; hararetle öpüşen bir çift, paydos anlarında gevşeyince el şakalarını ileriye götürmeye meyilli bazı erkek işçiler… Fakat hinliğiyle bizi mütemadiyen gülümseten Imbach’ın gözlemci olduğu kadar ironik ruhunu takdir etmemek de olmaz.
Eski binaların acılı yıkım sürecinden sonra bomboş arazide gidip gelen damperli kamyonlar, kepçeler, vinçler ve daha bir sürü inşaat makinesi, bilhassa hızlı çekim maharetiyle küçük ve gülünç canavarlara dönüşüyor. Muhtelif ses efekti yerinde bazı müzikal dokunuşlarla harmanlanıp ortamın kaotik enerjisinin coşkulu bir koreografiye evrilmesi sağlanıyor; gerekli görüldüğünde görüntüler geriye sardırılıp çılgınca bir dansın öforisine dönüştürülüyor.
Trajikomik bir mizansenle karşı karşıya olduğumuz kesin; Imbach şahsi dünyasının dışında bizimle esasen düzene yönelik derin eleştirisini paylaşıyor ve unutulmaz bir tecrübe yaşatıyor.
Gelecek vadeden yönetmenler
First Appearance yarışmasında IDFA jürisinin ödülü, hem Suriye hem de Ukrayna savaşında mağdur olan bir aileye eğilmiş This rain will never stop başlıklı belgesele verildi.
Yönetmen Alina Gorlova 2020 Ukrayna, Latvia, Almanya ve Katar ortak yapımı 102 dakikalık filminde seyirciyi Süleyman ailesinin fertlerinin peşinde hem coğrafi, hem de duygusal olarak savuruyor. Filmin esas kahramanı Lazgin’in babası Suriyeli Kürt, annesi Ukraynalıdır; ailenin tüm fertleri gibi genç adamın savaştan kaçıp mümkün olan en huzurlu ortamı ararken hırpalanışına şahit oluyoruz. Siyah-beyaz görüntüler seyirciyi kasvetli bir dünyaya taşıyor, görülesi film bir türlü bitmeyecek gibi görünen savaş döngüsünü mutlaka lanetlememiz gerektiğini hatırlatıyor.
Aynı klasmandaki filmleri değerlendiren FIPRESCI jürisi ise Irak savaşlarının mağdurlarına odaklanan The fifth story’yi ödüle layık gördü. 2020 yılı Katar- Irak ortak yapımı 90 dakikalık filmin yönetmeni Ahmed Abd görüntüsüyle de dahil olduğu şiirsel anlatısında unutulmaz portreleri yakalayıp ölümsüzleştiriyor.
Onyıllar boyunca barışa susamış bir toplumda hayatta kalmayı başaranlar silinmez izler, travmalar ve kabuslarla iç içe yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Arşiv görüntüleri, film kahramanlarının hikayeleriyle ustaca birleşiyor, zarif kurgu ve sinematografi belgeseli savaş karşıtı estetik bir manifestoya dönüştürüyor.
Çocukken savaşın vahşetine fazlasıyla yakından şahit olmuş genç bir çoban, şimdiye kadar en az dört savaşın içinde kalıp terk edilmiş bir tren istasyonunun deposunda toplumdan uzak yaşamaya çalışan “aksi” adam, IŞİD’e karşı savaşırken tanık olduğu, radikal İslamcıların gaddarlığını unutmaya çalışan Kürt bir kadın direnişçi…
The fifth story seyirciyi zarafetle tefekküre sürükleyen, 33.IDFA’nın en çarpıcı filmlerinden biri.
Diğer ödüller
Moğolistan’da intihar vakalarının artışı hakkındaki The wheel adlı eser orta metrajlı belgeseller klasmanında ödül kazandı. 2020 Moğolistan yapımı 52 dakikalık filmin yönetmeni Nomin Lkhagvasuren son otuz yılda bilhassa gençleri intihara sürükleyen sebepleri kurcalarken coğrafyanın sunduğu estetik doneleri layıkıyla kullanıyor, yatık ışığı sonuna kadar değerlendiriyor.
Portreler geçidi seyircinin içine işliyor, ülkedeki fakirlik ve sefaletin içinden çıkılmaz durumunun bu acılı manzaraya katkısı sorgulanıyor. Vaziyetin müsebbibi geleneksel hayat biçimlerinin unutulmaya yüz tutması mıdır?
Kısa metrajlı belgeseller yarışmasında ödülü El Salvador’un bir hapishanesine eğilen Unforgivable aldı. 2020 El Salvador yapımı 36 dakikalık Marlén Viñayo imzalı filmin kahramanı Geovanny eşcinsellerin tutulduğu bölümden seyircilere seslenirken hapishanedeki ayrımcılığa bilhassa dikkat çekiyor. Evanjelist Hıristiyanların etkisi altına girmiş mahkumlar büyük çoğunluğu oluşturulduğundan cezaevinde dinin etkisi fazlasıyla hissedilmektedir ve hemcinslerine ilgi duyanların hayatını iyice zorlaştırmaktadır. Kalabalık hapishanenin boğucu atmosferi her şeye rağmen birbirine şefkat göstermekte olan LGBTQ+ bireylerin duygularına mani olamamaktadır.
Hollanda yapımı en iyi belgesel ödülüne layık görülen Dealing with death başlıklı film ülkenin çok kültürlü olma iddiasına ayna tutuyor. 2020 yılı Hollanda yapımı 74 dakikalık Paul Sin Nam Righter imzalı belgesel cenaze işleriyle ilgilenmesi için kurulmak istenen büyük bir kuruma odaklanırken memleketin bürokrasisi yüzünden yılan hikayesine dönüşebilen inşaat sektörüne de eğiliyor.
Projenin başındaki idealist Anita tüm dinlerden insan topluluklarına seslenme ülküsünü taşıyan ortak cenaze işleri merkezindeki görevinden uzaklaşıyor ve coğrafyada yaşayan çeşitli kültürlerin temsilcileri için şahsen en iyisini bilme iddiasının saçma olduğuna karar veriyor. (MT/EMK)