Fotoğraf: AA
Kitap paketi kargodan elime ulaşıp da kapağına dokunarak her zamanki gibi rastgele bir sayfasını açtığım an fark ettim ki bugün depremin 12. günü ve bu zaman dilimi içinde elime hiç kitap almadığım gibi, tek sayfa da okuma yapmamışım! Halbuki her gün kitap okuyan biri olduğumu en azından kendim biliyorum.
Rastgele açtığım sayfada alt alta yazılı dizelerde şöyle diyordu yazar;
“Kelebekler de uçuşmuştu Allah var
Yanık yürek kokuyor artık
Hangi hikâyede kaybolduysan
‘Kalemimin ucunu değdirmeden
Islandığın yağmurların karasına’
Bulana dek yazarım sana
Hançerin ayraç olacak
Affedilmiş ve unutulmuş
Sayfaların arasına…”*
Aktardığım kitap Selahattin Demirtaş’ın son kitabı Dad’dan. Kitabı okuduktan sonra ayrıca yazacağım.
Maraş’ı, Adıyaman’ı, Hatay’ı çok büyük ölçüde vuran ve onbir ili de derinden darbeleyen 6 Şubat 2023 depreminde evet binalar kartondan oyuncak kuleler misali sanki birer fiski vuruşla yıkılıp olduğu yere çöktü, göçtü. Resmî rakamlara göre an itibariyle 38 bin insan ölmüş. Ben sadece tanıdığım üçünü anlatacağım size; Dilek, Mihemed ve Şahabettin…
Zîlan Tîgrîs, Şahabettin Ay, Mihemedê Nenyasî
Üçü de benim şehrim Diyarbekir’den. Şahabettin Ay şehrin yanı başında bir bazalt taş ocağında şehre kimliğini veren bazalt taşı çıkarıp üreten, istediğiniz ölçülerde şekillendiren bir taş işletmesi sahibiydi.
Suriçinde 15 ay önce restorasyonuna başladığımız kadim bir taş mekânın bazalt taş ihtiyacı için önce taş ocağını ziyaret etmiş sonra da kapısını çalıp taş talebimizi kendisine iletmiştik. Hem taşı piyasadan daha uygun fiyata vermeyi kabul etmiş. Hem de imece ile işi yaptığımızı öğrenince bir miktar da taş bağışı yapmıştı. Bu güzel ve duyarlı insanı henüz kırklı yaşlarında Diyar Galeria’nın deprem enkazında yitirdik.
Şehirle, bölgeyle ve biraz da musikiyle ilgili olanlar onu sanatçı adı Zîlan Tîgrîs olarak bilip tanır. Asıl adı Dilek Küçüker’di. Sonradan bölgesel egemen etnik kimliğe sığınmış Kürt (Kurmanc ve Zaza) ana babadan olma Müslümanlaşmış bir Ermeniydi Zîlan Tîgrîs.
Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Arapça, İbranice, Farsça, Rumca gibi on dilde şarkı türkü söylerdi. Hatta bir programının adını da “On dil bir nefes” koymuştu. O da yok artık, sustu…
Ve bir dengbêj, Mihemedê Nenyasî, Mehmet Tanrıverdi. Dengbêjleri bilirsiniz, sözlü anlatıcılardır onlar. Tarih yazıcılığının söze, kelama dair aktarıcılığı. Şehrin kadim mekânlarından Mala Dengbêja’nın söz-kelam ustalarından. O da yok artık, deprem enkazı altından ölüsü çıktı. Kilam ve sitran sustu!
Gittiler işte, bir daha dönmemecesine. Şahabettin Ay restore ettiğimiz mekânın taşlarında yaşayacak.
Sanki Tanpınar’dan bir alıntı ile diyecek ki;
“Rahatını bozduk zavallı bir taşın,
Eşyanın uykusundan uyandırdık,
Varlığın çarkına takıldı hiç yere…”
Zîlan Tîgrîs’le Mihemedê Nenyasî ses, nefes ve kilam var oldukça hançerelerinden çıkan şarkıları, ezgileriyle hep yaşayacaklar.
Öyle bir deprem yaşadık ki; bir meyve ağacının esnek gövdesine kenetlenen mekanik silkeleyicinin bütün meyveleri dallarından düşürünceye kadar yaptığı gibi! Devasa bir güç girdi binaların altına ve olanca hırsıyla dipten gelen bir dalga misali salladı da salladı hepimizi! Hayatlarımızın sanki bize ait olmadığını, belki de irademiz dışında rehin alındığını bir kez daha her birimize hatırlatırcasına!
Şimdi yara sıcak, acı olanca acıtıcılığıyla henüz orta yerde! Ama biliyoruz ki; hayatımızın sahiden bize ait olduğunu hissettiğimiz ve sahiplendiğimiz gün, en iyi günümüz olacak…
*Dad, Selahattin Demirtaş, öykü, dipnot, Ankara 2023
(ŞD/AS)