Bir arkadaşın “Akşam Haydarpaşa’da Orient Expressions, Sabahat Akkiraz ve Aylin Aslım’ın konseri varmış. Gidelim mi?” teklifini hemen kabul ediyorum.
Hem yolumun üzeri, hem Haydarpaşa Garı, hem sanatçılar müthiş. İş çıkışı gidilebilecek en güzel etkinliklerden biri.
Arkadaşın işi uzun sürüp de mesaiye kalacağını öğrenince atlıyorum Karaköy’den vapura, istikamet Haydarpaşa.
Gara yaklaşınca ışıklandırmalarla nasıl da güzelleştiğini düşünüp hayranlıkla izliyoruz Haydarpaşa’yı vapur insanları olarak.
Bu güzelliği yalnız yaşamaya niyetim yok, hemen kuzenleri, ablamı arıyorum; “çabuk gelin!”
Vapurdan inince görüyorum ki bu sıradan bir konser değil, Hürriyet gazetesinin bir buçuk aydır yollarda olan “Hürriyet İnsan Hakları Treni” projesinin etkinliği.
Karşımda, mitinglerden alışık olduğumuz kocaman bariyerler ve güvenlik görevlileri.
Bir an “acaba yanlış mı geldim?” diye düşünüyorum. Çünkü Türk sinemasının da vazgeçilmez mekanı Haydarpaşa’nın merdivenleri ve çevresi bariyerlerle çevrilmiş, içeride şık kadınlar ve erkekler içkilerini yudumluyor.
Hemen yanaşıyorum bariyerlerin başındaki görevlilere; “Girebiliyor muyuz?”. “Davetliler dışında kimseyi alamıyoruz” yanıtıyla karşılaşınca, vapur ve tren insanlarıyla birlikte bariyerlerin arkasında kalan banklardaki yerimi alıp sessizce izlemeye koyuluyorum.
Kimse benim kadar uzun süreli durmuyor, şöyle bir göz ucuyla bakıp yollarına devam ediyorlar.
Sırasıyla Hürriyet gazetesi yöneticileri konuşmaya başlıyor. Önce İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı alıyor sözü.
Sirkeci Garı’ndan hareket ederek Kırklareli’de gezisini tamamlayacak olan trenin, yolculuğu boyunca 35 bin çocuğu atölye çalışmalarına kattığını ve onlara “hak kavramını” öğretmeye çalıştıklarını söylüyor.
1 Temmuz’da “Özgürlük ve Hürriyet hakkımızdır” sloganıyla yola çıktıklarını, 38 il ve 2 ilçede 150 bin kişiyle konuştuklarını belirtiyor.
Muhaliflikse onu da biz yaparız
Sonra Ertuğrul Özkök geçiyor sahneye. Özkök, Türkiye’nin çok önemli iki kurumunun; TCDD ve Hürriyet’in “insan hakları” kavramı etrafında bu projeyle bir araya geldiğini söylüyor ve devam ediyor:
‘İnsan hakları’ deyince, Kürt sorunu ve türban konuları dışında akla bir şey gelmiyor. O yüzden, biz çocuklara daha evlerindeyken insan hakları kavramını anlatmaya çalıştık. Sanırım bunda da bir sonuca ulaştık. Ayrıca bu geziler sırasında bizi eleştirenler, ‘Genç Siviller’ de garlara geldi. Onlara seneye trende bir vagon vermeyi teklif ediyorum. Bize muhalif olanlarla bile aynı garda buluşabileceğimizi gösterdik. Seneye daha kapsamlı bir proje yapacağız.”
Özkök’ün konuşmasında ne kadar çok “insan hakları” kavramını kullandığına şaşarak ve muhaliflere bile ne kadar “hoşgörülü” olduğuna duygulanarak izliyorum konuşmayı.
"İnsan hakları” kavramını dilinden düşürmeyen bir diğer şahsiyet de İstanbul Valisi Muammer Güler oluyor. Vali böyle konuşunca yanımdakilerden biri “Yaşasın 1 Mayıs diye bağırmak istiyorum” diyor, zor tutuyoruz.
“Anadil haktır, sendika haktır”
Tam sıra nihayet konsere geldi diye düşünürken, trende 45 gün boyunca yolculuk edenlerin bir gösteri sunacaklarını öğreniyoruz.
Büyük bir grup ellerinde darbukalarıyla sahnedeki yerini alıyor. Belli ki 45 gün boyunca trende bu gösteriye hazırlanmışlar, ama senkronu henüz tutturamadıklarını belirtmek lazım.
Darbuka eşliğinde soruyor grubun tümü “tren insanı ne demek?”, barikatların arkasında kalan, her gün saatlerce tren yolculuğu yapan “tren insanları” değil de, grubun içinden biri cevap veriyor; “güleryüz” demek. “Gerçek tren insanları” arasında bir gülüşme yayılıyor.
Aynı grup çeşitli kavramlarla “tren insanı”nı tanımladıktan sonra “hak” kavramını tanımlamaya geçiyor ve başlıyorlar hep bir ağızdan bağırmaya “Hürriyet haktır!”.
Konu “Hürriyet İnsan hakları Treni” olunca, bu slogan çok da garip gelmiyor, ancak ardından sıralananlar es geçilecek gibi değil; “Özgürlük haktır”, “Sendika haktır”, “Anadil haktır”.
O sırada Özkök’ün surat ifadesini görmek istiyorum ama başaramıyorum. Sormak istiyorum ısrarla; “Gazetenizde sendikalaşma faaliyeti yürütülse izin verir misiniz?, “Kürtçe anadilde eğitime nasıl bakıyorsunuz?” Ama ne mümkün, karşımda bariyerler..
Sonunda konser başladı. 4 parçalık da olsa Sabahat Akkiraz, Aylin Aslım ve Orient Expressions’ı birlikte denize nazır dinlemek muhteşemdi.
Bariyerlerin içindekiler “insan haklarından” bahsedip içkilerini yudumlarken, bariyer dışındaki “tren ve vapur insanları” halaya durmuştu bile. (SÇ/EZÖ)