Sağlık hizmetlerinin tek çatı altında sunulması, herkesin hizmete “eşit olarak” ulaşması açısından çağdaş, doğru ve gerekli bir uygulamadır. Ancak bunun her yerin kendi özgün koşullarına göre ve sağlık hizmetinden yararlanan halkın gereksinim ve taleplerine göre şekillenmesi; o hizmetin biçimi ve desteklenmesi bakımından “toplum katılımı”nı sağlayacak şekilde örgütlenmesi de aynı ölçüde çağdaş, doğru ve gereklidir.
Sağlık hizmetini hızla ticarileştiren hükümetin Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) gereğince, şimdi de belediyelerin bünyesindeki, özellikle yoksullara yönelik olarak, çoğu zaman karşılıksız ya da sembolik karşılıklarla hizmet veren belediye sağlık kuruluşlarını Sağlık Bakanlığı (SB) çatısı altına alması gündemde.
Çoğu hükümetle aynı tarafta olmayan belediyeler ve SDP’nin “yoksullar”a hizmet sunmayacağını bilen kesimler Bakanlığa karşı seslerini yükseltti.
Ancak konunun tüm kamuoyuna yansıtılması bakımından, yaygın medya yine kulağının üzerine yattı ve bu uygulamanın getireceği sorunlarla, ardındaki gerçekler konusunda toplumu aydınlatmamakta ısrarlı.
* * *
Yerel yönetimlerin kendi bölgelerinde yaşayanlara yönelik sağlık hizmeti sunmaları aslında yasalar gereği ve zorunlu.
Hükümet kendi elindeki belediyelerde bu hizmeti, en az iki farklı biçimde eskiden beri sürdürüyor. Bunlardan birisi belediyelerin kurduğu ya da kurdurduğu şirketlerin yerine getirdiği sağlık hizmetleri. Bu belediyeler genellikle “hizmetin sunucusu” değil, “hizmet alıcısı” görünümünde ve hizmetin bedelini halkın yerine kendisi ödüyor. Bu model SDP’ye aykırı değil.
İkincisi ise yine çoğu dini kuruluşların bünyesindeki “yardım örgütleri” eliyle sağlık hizmetlerinin sunulması modeli. SDP’nin buna da bir itirazı yok; dahası zaten en alt düzeydeki “yoksullar”a yönelik sağlık hizmetinin bu yolla sunulmasını istiyorlar.
Başka bir deyişle SDP hizmeti “böyle” sunan belediyelere değil, kendisine muhalif olan ve sağlık hizmetini bir “kamusal hizmet gibi veren” belediyelere karşı. Amaç belli: “Toplumun sağlık hizmetini bir ‘kamu hizmeti’ gibi görmesi düşüncesini tümüyle ortadan kaldırmak.”
Açıkçası sağlık hizmetini bu bakışla sunan sağlık ocakları yaklaşımından sonra şimdi de belediyelerin kentsel alanda hizmet sunduğu semt polikliniklerini kapatmak SDP’yla örtüşüyor.
* * *
Ne yapmak gerekiyor?
Öncelikle sağlık hizmetinin nasıl sunulması gerektiği konusunda toplumu doğru biçimde bilgilendirmek, aydınlatmak ve onun kendi yararına olan modeli anlamasını, kavramasını, talep etmesini, sahip çıkmasını ve savunmasını sağlamak.
İkincisi de halen hizmet sunan “semt poliklikleri”ndeki hizmetin öz ve içeriğiyle, toplam hizmet içindeki yerini topluma doğru biçimde yansıtmak, bu yolla sağlanan hizmet büyüklüğünü görünür hale getirmek.
Üçüncü olarak da bu sağlık kurumlarının Sağlık Bakanlığı'na bağlanması konusundaki ısrarların ardındaki gerçek nedenlerini örneklerle, kıyaslayarak ortaya koymak.
Son olarak da bu kurumların Bakanlığa geçtikten sonra olacakları ön görerek, toplumun bu yolla yitireceklerini herkese duyurmak ve bunları ortaya koymak.
Eğer bunlar gerçekleşebilirse, toplum sağlığı ve sağlık hizmetini anlayacağı, bileceği ve talep edeceği için, daha doğru, adil ve etkin bir sağlık hizmeti gerçekleşebilir.
Dolayısıyla “medyanın bu konuda da işi çok fazla!”.
Tabii farkında olana!(MS/EÜ)