Hükümet, bu senede kadın örgütlerini muhatap almayarak Birleşmiş Milletler (BM) Kadının Statüsü Üzerine Komisyon'un (CSW) yıllık toplantısına gidecek resmi heyete girecek temsilcileri kendi belirledi.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nden (KSGM) bir yetkili, heyete girecek temsilcileri toplantının konusuna göre kendilerinin belirlediğini ve bakan Nimet Çubukçu'nun onay verdiğini belirtti.
Kadın örgütleriyse, 2000-2005 arasında olduğu gibi kendi temsilcilerini belirlemek istiyor. Böylece, örgütlerin talepleri ve önerileri komisyon toplantısına kapsamlı biçimde taşınabilir.
Katılan temsilciler
25 Şubat-7 Mart arasında New York'ta yapılacak toplantının ana teması "kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği için kaynak yaratmak".
KSGM'nin bianet'e verdiği bilgiye göre, Türkiye'den katılacak örgüt temsilcileri şöyle:
- Kadın işverenlerin oluşturduğu Kadın Girişimcileri Destekleme Derneği (KAGİDER) başkanı Gülseren Onanç.
- Yoksul kadınlara girişimcilik desteği ve eğitim veren Kadın Emeğini Destekleme Derneği (KEDV) yöneticisi Şengül Akçar.
- İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nden (KAUM) Prof. Dr. Gülay Günlük Şenesen.
KEİG kendi temsilcilerini gönderiyor
Bununla birlikte, kadın örgütleri, emek örgütleri, uzmanlar ve akademisyenleri barındıran Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi'nden (KEİG) bir temsilci heyette yer almıyor.
KEİG'den Serap Güre, bir isim önerdiklerini, cevap gelmediğini, yaptıkları görüşmelerin sonunda "heyetin belirlenmiş olması ve vakit darlığı nedeniyle" olumsuz cevap aldıklarını söyledi.
Güre, girişim adına Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Şemsa Özar ve Avrupa Birliği uzmanı Dr. Selma Acuner'in toplantıya katılacağını belirtti. Fakat resmi heyette yer almamak tartışmalara ve toplantılara etkin bir biçimde katılamamaya yol açıyor.
Çubukçu'nun tavrı
Aslında bu yeni bir sorun değil. STK temsilcileri 2000'den bu yana resmi heyete yer alıyordu. Fakat 2006'da hükümet kadın örgütlerini dışarıda bırakarak kendi belirlediği akademisyenleri heyete aldı.
O dönemde kadınlar bu duruma ortak bir tepki gösterdi. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) iktidara gelmesinin, özellikle de Çubukçu'nun bakanlığa getirilmesinin ardından hükümet kadın örgütleriyle etkin bir iletişim kurmaktan kaçındı.
Çubukçu'nun Türk Ceza Kanunu değişiklikleriyle ilgili politikalarını eleştiren kadın örgütü temsilcilerine dava açılmış;
kadın örgütlerinin taleplerine rağmen Çubukçu uzun süre örgüt temsilcilerine randevu vermemişti.
Güre, kadın istihdamının düştüğü, sosyal güvenlik reformuyla hakların kısıtlandığı bir dönemde bu sorunun daha da yakıcı hale geldiğini belirtti.
"KAGİDER ve KEDV'le ilgili bir sorunumuz yok ama bu örgütlerin temsil yeteneği kısıtlı. İlki işveren kadınların örgütü, ikincisiyse içine kapalı, diğer örgütlerle işbirliği yapmayan, mikro kredi üzerine çalışan bir örgüt. Çubukçu kendine sorun yaratmayacak örgütlerle çalışmayı tercih ediyor."
"Muhafazakarlık hakları geriletiyor"
Geçen yıl heyette yer alan Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı'ndan Pınar İlkkaracan, tüm dünyada kadın hakları konusunda bir gerileme olduğunu söyleyerek, bu gidişle mücadele açısından CDW toplantısının önemli olduğunu belirtti.
"Amerika Birleşik Devletleri, yanına Mısır, Sudan, Pakistan gibi ülkeleri de alarak köktenci, muhafazakar gerekçelerle kadın hakları konusundaki gelişmeleri baltalamaya, varolan kararları geriye götürmeye çalışıyor."
İlkkaracan bir örnek veriyor:
"2005'te konu Pekin +10 değerlendirmesiydi ama iki hafta boyunca kürtaj tartışıldı. Güvenli cinsel ilişki, kadın sağlığı, cinsellik eğitimiyle ilgili her şeye karşı çıktılar. HIV/AIDS, anne sağlığı gibi yüzbinlerce kadının hayatını etkileyen sorunlara önerdikleri çözüm cinsel ilişkiye girilmemesi. Sonunda bunu geçiremediler ama toplantıya katılan beş bin kişi başka bir şey tartışamadı."
Türkiye'nin "Müslüman bir ülke olarak" önemli katkı sunabildiğini vurgulayan İlkkaracan, STK temsilcilerinin heyette yer almasının bu yüzden fark yaratabildiğini ekledi. (EÜ/TK)