Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, eşi Rakel Dink ile birlikte ilk Ermenistan seyahatini 2002’de yapmıştı.
Bu seyahatini “geniş toplum”a aktarmak için Cumhuriyet Dergi’ye yazan Dink, Ermenistan’ı tanıtmaya başlamadan önce yazısına şu cümlelerle başlıyordu:
“Pasaport cebimde ya, yine havalardayım. Elli yaşıma değin sakıncalı olarak nitelenip yurtdışına bırakılmamanın acısını çıkarmaya niyetliyim. Eşim Rakel’e de gün doğdu. Gayrı bizi tutana aşk olsun. Birlikte ilk yurtdışı yolculuğumuzdayız… Rotamız da elbet, her Ermeni için artık neredeyse hac farizası sayılan Ermenistan.”
Dink, yazısında “Bir millet düşünün ki asırlara sığmayan rüyasını ille de bağımsız bir vatan arzusunu oluştursun, bir millet düşünün ki ümitleri artık neredeyse tükenmişken mucize gerçekleşsin ve bağımsız bir devlete sahip olabilsin” diye anlatıyor Ermenistan’ı.
Hemen ardındansa 8 milyon nüfusunun yarısından çok daha fazlasının, diasporada olduğu acı gerçeğini vurguluyor. Nedeni ise yine kendi deyimiyle “bir parça ekmek”…
Bugün de Ermenistan ekonomik açıdan en güçlü ülkelerden biri değil. Adı da bu özelliği ile anılmıyor zaten. Bir yanında petrol zengini ama Karabağ krizi nedeniyle sınırda sürekli düşük yoğunluklu çatışmalar yaşadığı Azerbaycan, diğer yanında Dink’in deyimiyle arasında “1915 metre derinlikte bir kuyu” bulunan Türkiye varken aksini düşünmek de zor. Çünkü kapılar kapalı. Çünkü bu küçük, yer altı zenginliği olmayan ülkenin dünyaya tek açılabileceği rota Gürcistan ve İran üzerinden. Tüm bunlara rağmen Hrant Dink ve eşi Rakel Dink’in ilk ziyaretlerinden bugüne Ermenistan çok değişti. Hem de çok.
Ermenistan hala ekonomik başarılarla anılmasa da, geçen yıl yapılan gösteriler onun ismini uluslararası haber ajanslarında geçirdi.
Yönetime karşı meydanları dolduran gençlerin talepleri kimse için şaşırtıcı da, ilk de değildi. Çünkü son yıllarda dünyanın dört bir yanında böyle eylemler oldu. Ve evet çoğu, Arap Baharı’ndaki gibi hala bilançosu hesap edilememiş büyük hüsranlar ile sonuçlandı.
Ermenistan ise hem ülkenin, hem de bu tip eylemlerin kaderini değiştirdi. Dink’in yazısında dizginleri elinde tuttuğunu söylediği, “ülkenin gerçek hakimi Milli Savunma Bakanı” diye andığı Serj Sarkisyan artık iktidarda değil mesela. En azından şimdilik manzara bu.
Dink yazısında sürekli diasporaya giden Ermeni gençlerinden söz etse de, bu ulus devlete son yıllarda “dışarıdan” daha doğrusu bugünkü sınırları dışından gelen çok oldu. Tıpkı Ermeni Soykırımı sonrasında Batı Ermenistan’ın yetimlerinin, soykırımdan sağ kurtulanların bugünkü Ermenistan sınırları içinde kendilerine güvenli bir “yuva”, bir “vatan” bulduğu gibi, Suriyeli Ermeniler de ülkelerindeki savaş döneminde bu toprakları “güvenli liman” ve hatta “ana kucağı” olarak gördü.
Hrant Dink maalesef bu değişimleri göremedi. Kendisinin 2002’de kaleme aldığı Ermenistan tanıtım yazısında bir Ermenistanlı yaşlı kadınla sohbetinde gülümseyerek sohbet eden Rakel Dink’i ise Türkiye, yıllar sonra, 2007’de eşinin öldürülmesinin ardından hem “bir çocuktan katil yaratan zihniyete” meydan okuyan, hem de bir o kadar metanetli ve “gördüğü kardeşini sevmeyen, görmediği Tanrı’yı sevemez” diyecek kadar sevgi ve iman dolu konuşmalarıyla tanıdı.
O yazıda, Cumhuriyet Dergi’nin küçük de olsa yer verdiği fakat okuyucunun büyük aşklarını görebileceği bir kare, Eçmiadzin’in hemen önünde Hrant Dink’in kolunu Rakel Dink’in omzuna atarak verdiği poz ve altındaki not “İlk ziyaretten bir anı: Rakel ve Hrant Dink…” geçmişte kaldı. Hrant Dink’in bıraktığı miras ise hepimizin omuzlarında...
Aradan yıllar geçti. 2012 yılında, Agos’ta o dönem genel yayın yönetmeni olan Rober Koptaş’ın desteği ve güveniyle gazeteye katkı sunmaya çalıştım, yaklaşık üç yıl da devam etti.
Ermenistan’a ilk gidişim de bu dönemlerdeydi, soykırımın 100. yıldönümüne bir kala, 2014’ü buldu. İlk gidişimde Dink’in anlattığına daha yakın, Sovyet etkisinin daha güçlü hissedildiği bir Ermenistan ile karşılaşmıştım. En azından öyle hissetmiştim.
2016’da, ikinci ve üçüncü gidişimde, bu kez yalnız değildim, arkadaşım Leda Kargıcı vardı yanımda. Bu kez Ermenistan değişmişti bence. Nedeni ise ziyaret nedenim -daha sonra Aras Yayıncılık’tan Halepsizler adıyla kitabı çıkacak olan- Halepli Ermenilerdi. Onların da aralarında oldukları Suriyeli Ermeniler ülkeyi hayli değiştirmiş, epey de geliştirmişlerdi.
Bu çalışma ile birlikte Ermenistan’ı tanıtan bir rehber de hazırlamak istedim. Çünkü Dink’in dediği gibi Ermenistan “her Ermeni için artık neredeyse hac farizası” sayılıyordu.
Peki ya Ermeni olmayan Türkiyeliler diye sormak istedim. Bunun için epey karaladım ama bugüne kadar yayımlamak nasip olmadı. Kısmet, sevgili Aline Ozinian’ın proje yöneticiliğini yaptığı, “Ermenistan-Türkiye Normalleşme Süreci Destek Programı” kapsamında, Avrupa Birliği ve İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın desteği ile hazırladığı “Ermenistan Rehberi”ne, Halepli Ermeniler ile ilgili yazmakmış.
Rehber önemli bir kaynak. Öncelikle Türkçede ilk. Türkiyelileri, pek çoğunun ana dili Türkçe ile “Gelin, görün, tanışın” diye Ermenistan’a çağırıyor. “Merhaba” derken hemen bir kapıyı da aralayıveriyor:
“Ermenistan Rehberi web sitesini ziyaret ettiğinize göre, anlaşılan o ki Ermenistan’ı ziyaret etmek gibi bir niyetiniz var! Kim bilir, belki de uzun süredir Ermenistan’a doğru yola çıkmayı düşünüyor, kafanızdaki sorulara cevaplar bulamıyor, emin olamıyor ve bu geziyi durmadan erteliyordunuz. Sizin ve aklınızda yer eden soruların varlığından haberdarız! Ekibimiz, Ermenistan’a seyahate çıkmak konusunda kararsız olanlara fikir vermeye, zaten karar verenlerin işini kolaylaştırmaya çalışıyor.”
E-rehber olarak da indirilebilen rehber yolculuğa karar veriş anından itibaren okuyucusuna yardım ediyor. Mesela bileti aldıktan sonra vize sorununun nasıl aşılacağı, Ermenistan’a indikten sonra ülke içi ulaşımın, konaklamanın püf noktalarını sunuyor.
Rehbere katkı sunan ekip de geniş ve herkes kendi uzmanlığı, ilgi alanı ya da Ermenistan’ın en çok kendisinde iz bıraktığı yerden ülkeyi anlatıyor. Akademisyen Burak Onaran “Haş: Hem Tanıdık, Hem Yabancı” ile Ermenistan’ın ünlü yemeğini tavsiye ediyor, fotoğrafçı-gazeteci Cem Balkan, “Hani Ermenistan’daki Müslüman eserleri?” diye soranlara cevap niteliğinde bir yazıyla Kafkasların en büyük mescidi Gök Mescit’i tanıtıyor, akademisyen Cengiz Aktar ise “Bir Gününüzü Paracanov Müzesi’nde” geçirin tavsiyesinde bulunuyor. Bununla sınırlı değil kitabın içeriği. Yapımcı Çiğdem Mater, Hrant Dink’ten aldığı tavsiyeyle Ermenistan’a gidildiğinde “görülmeden dönülmemesi gereken” Ararat’ın eteğinde Khor Virap”ı, gazeteci-yazar Emine Uçak Erdoğan “Yakınımızdaki Ülke: Ermenistan” ile yeni başlayanlara bu ülkedeki önerilerini, akademisyen Erol Köroğlu ise “zor yolu” tercih ederek yaptığı “Yeşil pasaportlu bir turist ve Dilijanlı Taksici” hatırasını okurla paylaşıyor.
Aras Yayıncılık’tan çıkan üç Zabel Yesayan novellasının çevirisini yapan akademisyen Mehmet Fatih Uslu “Ermenice Memleketimin Dillerinden Biriydi” diyerek Ermenistan’ın başkentinde geçirdiği üç ayı paylaşıyor. Araştırmacı M. Ragıp Zık Ermenistan’ın köylerini anlatıyor. Akademisyen ve sinema eleştirmeni Melis Behlil “Bir Sinefilin Gözünden Yerevan”ı aktarıyor. Türkiye’de “Küçük Oteller Kitabı”nın yazarının usta kaleminden, dilbilimci, yazar Sevan Nişanyan’ın “Ermenistan’ın En Güzel Manastırları ve Küçük Otelleri” yazısı rehberin en önemli yazılarından biri olarak öne çıkıyor. Gazeteci Vildan Ay “Yerevan'da Fıstık Ezmesi ve Elma Dilimleri…” yazısı ile Paris ve Londra’nınkilerle yarışabilecek Yerevan kafelerini tanıtıyor, gezi yazarı Yaprak Gürdal “Ermenistan’a gitmek, uzaktaki bir dosta sarılmak gibi” derken ziyaret ettiği yerlerin uzun bir tanıtımını okuyucu ile paylaşıyor. Agos Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan’ın ise yokuşsuz “düz” yapısı ile Diyarbakır Suriçi’ne benzettiği Ermenistan’ın başkentine dair tek tavsiyesi oluyor: “Yerevan’da kaybolun”
“Türkiyeliler Anlattı” bölümünde söz elbet, bu rehberin var olmasını sağlayan isim, projenin yöneticisi, siyasi analist Alin Ozinian’a da geliyor. Ozinian, bir yazısında Yerevan’ın en güleryüzlü, en mutluluk saçan çiçeksi Vartan’ı, ikinci yazısında her Ermenistan’a giden turistin muhakkak ziyaret ettiği hediyelik eşya ve sahaf alanı Vernisaj’ın bilinmeyen bir köşesini, mahpus sanatını konu alıyor ve son olarak “Antep-Halep-İstanbul-Yerevan: Garo’nun Aşırı Güzel Hikayesi”ni anlatıyor.
Bu son yazısında da soykırımdan bugüne uzanan Ermeni tarihine şu notu düşüyor:
“Bir halkın yaptığı hep mi yağmalanır? Bir halk hep mi sıfırdan başlar. Hep mi kaybeder insan? Üç nesil neden aynı şehirde, yuvasında yaşayamaz, neden hep terk eder bin bir zorlukla inşa ettiğini ve yine yollara dökülür? Halepliler ile sohbet ederken, bu sitemlerimi usulca ortaya attığımda aldığım cevap hep aynı: Canımızı, çocuklarımızı kurtardık, yeter bize…”
Kapağını ve tasarımını Lora Baytar’ın yaptığı, Ümit Kıvanç’ın da fotoğrafları ile destek verdiği bu rehber, Cumhuriyet Dergi’de geniş topluma seslenmeye çalışan Hrant Dink’in o ilk seyahatinin de izini sürüyor ve Ermenistan için olduğu kadar Türkiye için de önemli bir ilk, “iki yakın halk, iki uzak komşu”nun birbirini tanıması için önemli bir adım. (SK/EKN)
* Ermenistan rehberini e-kitap olarak okumak için tıklayın