Hrant Dink'in öldürülmesi ve onu izleyen gelişmeler Türk toplumunun boğazına takılmış bir yumruk gibi. AİHM'de yapılan savunmadan duyulan toplumsal rahatsızlığın temelinde de bu var.
Hükümetin savunma yapmaması ya da yaptığı savunmayı geri çekmesi olanağı her zaman var. Ama, bu pratikte hiçbir sonuç doğurmaz. Dava görülmeye devam eder ve karara bağlanır. Kararda, sadece davacının görüşleri esas alınır.
Bu nedenle, savunmanın geri çekilip çekilemeyeceği yanlış bir tartışma. Hükümet savunmadan rahatsız ise tek yanlı bir beyanla Sözleşme'yi ihlal ettiğini kabul ederek davayı sona erdirebilir.
Hrant Dink ile ilgili olarak AİHM'de iki başvuru var.
Biri Hrant Dink'in ölümünden önce yaptığı, TCK 301'den mahkûmiyetine ilişkin düşünce özgürlüğü başvurusu. Öteki, Hrant Dink'in ölümünden sonra yakınları tarafından yapılan yaşam hakkı başvurusu.
AİHM bu iki başvuruyu birleştirmiş.
Başvurularla ilgili olarak hükümetin verdiği görüşlere baktığımızda, ilk göze çarpan ön itirazlara (davacıların 'mağdur' niteliği taşımadığı, her iki davada da iç yargı yolunun tüketilmediği gibi) çok ağırlık verildiği, bu yoldan davaların reddinin sağlanmaya çalışıldığı.
Oysa, AİHM'nin hükümetten görüş isterken sorduğu soruların tümü davaların esasına ilişkin. Bu da, AİHM'nin ilk incelemede, davaların kabul edilebilirliği açısından bir sorun görmediğini gösteriyor.
Birinci başvuruyla ilgili olarak AİHM'nin hükümete sorduğu sorulardan, davayı TCK 301'in AİHM standartlarına uygunluğu ve devletin düşünce özgürlüğünü korumak konusundaki pozitif yükümlülüğü açılarından incelemek istediği ortaya çıkıyor.
AİHM, TCK 301'in AİHM standartlarına uymadığına karar verirse, Hrant Dink'in ifadesinin içeriğine girmeden ihlal bulacak.
Hükümetin savunmasında, eski İnsan Hakları Komisyonu'nun Kuhnen / Almanya (1988) kararına gönderme yapması talihsizlik olmuş. İki dava arasında benzerlik yok.
Kuhnen davasında ırkçılığa dayanan bir nefret söylemi var. Kuhnen, Almanya'da Nazi rejimini yeniden kurmak istiyor. Komisyon, bu davada Kuhnen'in söyleminin, Sözleşme'deki hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik davranışları yasaklayan 17 maddeye aykırı buldu. Arkasından, 17 maddeye aykırı söylemlerin, düşünce özgürlüğüne ilişkin 10 maddenin korumasından yararlanamayacağını belirtti.
Hrant Dink'in dava konusu olan yazısında, Sözleşme'deki hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir yanı yok. Yazının bütünü okununca, halkı tahrik etmek, kamu düzenini bozmak gibi bir sonuç çıkarmak olanaksız.
AİHM, yazının içeriğine girerse, bu ifadeleri kamuoyunu ilgilendiren bir konudaki 'değer hükmü' olarak nitelemesi ve mahkûmiyet kararının Sözleşme'nin 10 maddesini ihlal ettiği sonucuna varması olasılığı yüksek.
Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili başvuruda, AİHM'nin inceleme konusu önce, devletin vatandaşlarını, yaşama yönelik tehditlere karşı korumak için gereken önlemleri alma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği olacak.
Bu yükümlülük, devletin bildiği ya da bilmesi gereken tehditler için söz konusu. AİHM 2. Dairesi'nin olayı özetleyen raporunu okuduğunuzda, ilgili makamların Hrant Dink'e suikast yapılacağını bildiklerini, ancak önlem almadıklarını açıkca görüyorsunuz. Örneğin, Hrant Dink'in öldürüleceği, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nce İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bildirilmiş olmasına karşın hiçbir koruma önlemi alınmamış.
AİHM'in inceleyeceği ikinci konu, suikastten sonra etkili bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği. AİHM'in olayı özetleyen raporu soruşturmada büyük boşluklar olduğunu gösteriyor. AİHM, yaşam hakkı ile ilgili davalarda, etkili bir soruşturma yapılmamışsa, iç yargı yolunun tüketilmesi gerekmediği görüşünde. Soruşturmanın yetersizliğinin yargılamayı da etkilemesi kaçınılmaz.
Bu veriler çerçevesinde, AİHM'nin yaşam hakkına ilişkin 2 maddenin de ihlal edildiği sonucuna ulaşması beklenebilir.
AİHM'deki davalar, Hrant Dink'in öldürülmesinde ihmali olanlar üstündeki koruma perdesinin kalkmasına ve hepsinden önemlisi bir toplumsal muhasebe yapmamıza yol açarsa, gerçek amacına ulaşmış olacak. (RT/TK)
* Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen'in yazısı 23 Ağustos 2010'da, Milliyet'te yayımlandı.