Ama bu merkeze yapılan başvurular ve gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda yazılan, Temmuz 2007-2008’deki bir yıllık döneme ilişkin yaşanan hak ihlâlleri raporundan, rapor bana ulaştığı zaman haberim oldu.
Ağustos 2008’de yayınlanan rapor çok önemli bir belge ve PYD’nin kendi çalışma tarzına ve anlayışına uygun “mükemmel” denecek bir çalışma niteliğinde. Dernek yöneticilerinin ve emeği geçenlerin akıllarına, ellerine, yüreklerine sağlık.
Bu ülkede hem HIV/AIDS’liler hem de ayrımcılığa uğrayan ve çeşitli hak ihlâlleri yaşayan tüm kesimlerin haklarına ancak böyle çalışmalarla daha çok ulaşabileceğini düşünüyorum.
* * *
Raporda bu dönemde PYDM'den hizmet alanların doğrudan bildirdiği ve medya haberlerine yansıyan toplam 51 adet hak ihlâli yer alıyor. Bu hak ihlâlleri şu konuları içeriyor:
* Sağlık hizmetlerinde yaşanan ihlâller. Bunlar arasında bazen ölümle sonlanan, HIV/AIDS statüsünde olup tedaviyi reddetmek, kişinin bilgisi ve rızası olmadan test yaptırmak, HIV testinin sonucunu almayı reddetmek, karantina, gizlilik ilkesinin ihlâli, bireylerin isimlerini kendi rızaları olmadan aile ve medya gibi üçüncü kişi ve kurumlarla paylaşmak gibi hak ihlâlleri bulunuyor.
* HIV pozitif olması yüzünden kişilerin işten çıkarılması gibi “çalışma hakkı” ihlâlleri
* Fuhuş ve erkek erkeğe cinsel ilişkinin suç olarak görülmesi gibi “adalet/hukuk süreçleriyle” ilgili ihlâller,
* HIV/AIDS statüsündeki öğrencilerin yok sayılması şeklindeki “eğitim hakkı” ihlâlleri,
* Toplum tarafından reddedilme, aile ve arkadaşlar tarafından kötü muamele görme gibi “sosyal çevreden kaynaklanan” ayrımcılık şeklindeki hak ihlâlleri.
Bunların arasında ayrıca medyanın yol açtığı hak ihlâlleri (%14) de var. Raporda bu konu şöyle yer alıyor: “Bilgilerin gizliliği, mahremiyet haklarının korunmaması ve kişiyi deşifre eden, yanlış mesajlar içeren haberler yoluyla medyanın ihlâline uğrayan HIV ile yaşayan sayısı 9’dur.”
* * *
Medya yalnızca HIV/AIDS’lilere yönelik olarak değil, kendisi ve çalışanları dahil pek çok kişi, kesim, grup ve sınıf hakkında hemen her gün “hak ihlâlleri”ne yol açan çeşitli yayınlar yapıyor.
Bunları bu hakları bilen ve onun ihlâl olduğunu anlayanlar görebiliyor ancak. Bir çok medya çalışanı dahil, medyanın izleyicisi olan büyük toplum kesimleri bu hakların da ihlâllerin de farkında değil. Onlarla ilgili mevcut başvuru mekanizmaları işletilmesi bir yana açıkça sergilenmiyor bile.
Oysa “insan haklarına dayalı ve gerçekten demokratik” bir toplum haline gelmenin belki de tek yolu bu.
Medyanın hem kendisinin hak ihlâllerine neden olmaması, hem de toplumda yaşanan tüm hak ihlâllerini olduğu sırada sergilemesi bir görev, üstelik de zorunlu bir görev.
Bu yazıların yer aldığı “Bizim Gazete”de medyaya yönelik hak ihlâlleri uzunca bir süredir, periyodik olarak hazırlanan raporlarla sergileniyor. PYD’nin hazırladığı rapor gibi raporların tüm yayın organlarında yer bulması, topluma daha çok ulaşması en başta bu hak ihlâllerine maruz kalanlar olmak üzere bence tüm toplumun bir gereksinimi.(MS/EÜ)