Amsterdam 23-27 Temmuz 2018 tarihleri arasında 22. Uluslararası AIDS Konferansına ev sahipliği yaptı.
TIKLAYIN - Amsterdam'da 5 Gün Boyunca HIV/AIDS Tartışılacak
Konferans öncesi etkinlikler ile tam bir haftayı bulan bu devasa organizasyon dünyanın dört bir köşesinden çok farklı alanlarda çalışan 15 bini aşkın delegeyi buluşturdu. Hem önemli ilklerin gerçekleştiği hem de dikkat çekici protestoların olduğu etkinlik basın tarafından da ilgiyle izlendi.
Köprüler Kurmak, Bariyerleri Yıkmak
Bundan 26 yıl önce 8. Uluslararası AIDS Konferansına ev sahipliği yapmış olan Amsterdam AIDS2018’i de büyük bir başarıyla üstlendi. Hem kraliyet ailesinin hem de bakan ve milletvekili düzeyinde hükümetin katılım gösterdiği konferansın havası tüm şehre hakimdi.
Tramvaylardan panolara her yer kırmızı kurdeleler ile giydirilmişti. Konferansın ana teması da ‘Köprüler Kurmak, Bariyerleri Yıkmak’ olarak belirlendi. HIV ile yaşayan bireylere yönelik sağlık sistemi başta olmak üzere tüm sosyal kurumlarda gerçekleşen damgalanma ve ayrımcılık bariyerleri yıkmak gerekliliğine şiddetli bir ihtiyaç doğuruyor. Bu minvalde konferansın teması büyük önem taşıyor.
Pozitif Meşale
Konferansta gerçekleşen en önemli ilklerden birisi olimpiyat geleneğinden esinlenilen Pozitif Meşale’nin yakılmasıydı.
Pozitif Meşaleyi HIV ile yaşayıp tam anlamıyla şifaya kavuşmuş ilk ve tek insan olan Timotht Brown yaktı. HIV ile yaşamaya başladıktan sonra uygun tedavi ile virüsün vücuttaki etkinliği azaltıp taşıyıcılık sıfıra indirilse dahi tam anlamıyla bir kür yahut şifa henüz mümkün değil. İki defa kök hücre nakli gerçekleştirilen Brown’da ise oldukça nadir bir genetik çeşitlilik naklin reddedilmesiyle birlikte (Graft versus host hastalığı) HIV virüsünün vücuttan tamamıyla atılmasını sağlamış. Şimdi hedeflenen şifayı daha fazla insana kavuşturmak ve her iki yılda bir Pozitif Meşaleyi daha fazla insanın taşımasını sağlamak.
HIV kriminalizasyonu
AIDS2018’deki önemli gelişmelerden birisi de ‘Adalet Sistemine Bilimi Getirmek: HIV Kriminalizasyonuna Son’ başlıklı uzman mutabakatının yayınlanmasıydı. Başta Doğu Avrupa ve Orta Asya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde HIV ile yaşayan bireyler ‘kasıtlı’ bir biçimde virüs yayılımına sebep oldukları gerekçesiyle önemli cezalara çarptırılabiliyorlar. Bu algı HIV ile yaşayan bireylerin gizlilik ve özlük haklarına büyük zararlar getirdiği gibi önemli bir damgalanma unsuru da olabiliyor. Tüm bu nedenlerle 46 ülkeden 76 bilim insanının bir araya gelerek hazırladığı; Uluslararası AIDS Cemiyeti ile Birleşmiş Milletler AIDS Departmanı’nın (UNAIDS) da destek verdiği belgenin politik ve yasal savunuculuk alanlarında önemli bir zemin oluşturması hedefleniyor.
Amerika’ya yönelik protestolar
Uluslararası AIDS Cemiyeti tarafından AIDS2020’nin ev sahipliğinin San Francisco, ABD’ye verilmesi Amsterdam’da sürekli olarak protesto edildi. ABD Başkanı Trump’ın yürüttüğü politikaların Doğu ülkelerinde yaşayanlar başta olmak üzere birçok farklı grubun konferansa katılımını engelleyecek olması protestoların temel sebebiydi. Konu hakkında Uluslararası AIDS Cemiyeti tarafından bir açıklama yapılmadı ve bir değişiklik olması beklenmiyor.
Doğu Avrupa ve Orta Asya
Konferansta dikkat çeken bir diğer konu da Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde gerçekleşen HIV ile yaşayan birey sayısındaki artışa olan vurguydu.
HIV ile yaşayan birey sayısının en fazla olduğu Afrika ülkeleri de dahil olmak üzere Dünya’nın birçok kesiminde yeni HIV enfeksiyonu sayıları azalırken Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde tam tersi bir durum gözleniyor. Bu ülkelerde son 10 yılda HIV ile yaşayan birey sayısında yüzde 300 gibi inanılmaz bir artış gerçekleşti.
Türkiye’nin de dahil olduğu bu ülkelerde HIV/AIDS görmezden gelinen ve dikkat çekilmeyen bir konu. Bu durumdan ülkelerin ulusal seviyedeki tutumları kadar uluslararası kuruluşların ilgisizliği de sorumlu tutuluyor. İlerleyen dönemlerde ilginin bu ülkelere kayması yönünde çeşitli uğraşlar verilmekte.
Anahtar gruplar
Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde gerçekleşen görmezden gelme aynı zamanda HIV ile karşılaşma ihtimali fazla olan hedef gruplara yönelik de oluyor. Bu gruplarda homoseksüel erkekler, trans kadınlar, seks işçileri, damar içi madde kullanıcıları vb. yer alıyor. HIV ile yaşayan bireylere yönelik olan damgalanma bu gruplara yönelik olan ayrımcı tavırlarla da birleşince ortaya vahim bir tablo çıkıyor. HIV yayılımının önlenmesi ve tedavi edilmesinde esas hedeflenmesi gereken kişiler bu gruplardaki bireyler olmasına karşın çok çeşitli sebeplerle en fazla zedelenenler yine bu bireyler oluyor. Konferansta yer alan çeşitli oturumlarda ayrı biçimlerde gündeme getirilen bu durum Türkiye için de önemli ve zor bir konu olma niteliğini sürdürüyor.
Daha güçlü mücadele
HIV/AIDS ile mücadele yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü sadece bir enfeksiyon mücadelesi niteliğini taşımıyor. Bunun yanında toplumsal alanda en fazla ayrımcılığa maruz kalan grupların haklarını savunma ve eşitsizliklerle mücadele nosyonu da barındırıyor. HIV/AIDS mücadelesinde yer alan tüm kesimlerin bir araya geldiği konferansın sonunda bu doğrultuda yeni bir motivasyonla daha güçlü bir mücadele çağrısı yapıldı. Aynı çağrının Türkiye’de de hem sivil toplum hem akademi hem de siyasi çevrelerde yankı bulmasını ümit ediyoruz. (AİN/HK)
Not: Konferansa katılımım için Açık Toplum Vakfı ve Pozitif Yaşam Derneği’ne teşekkür ederim.
* Fotoğraf: healthnews.ng