Hip Hop: Baskıya ve sindirmeye karşı verilen sanatsal tepki.
The Dictionary of Hip Hop Terminology
Yıllardır konuştuğum her insanın Hip Hop hakkında bir fikir sahibi olduğunu görüyorum. Bu kültürü sevenler veya, en azından, takdir edenler dışında duyduğum eleştiriler, şarkıların aşırı şiddete teşvik ettiği, cinsiyetçi tavırlarının tahammül sınırlarını zorladığı ve müzikal olarak fazla basit oldukları yönünde oluyor. Şikâyetçi insana hangi şarkıyı cinsiyetçi bulduğunu sorduğumda hiçbir zaman, Lil Wayne’in Love Me şarkısı gibi, somut bir cevap alamadım. İnanıyorum ki, argümanlarını destekleyecek bir örnek bulmak adına beş şarkı dinleseler bu kültürün tahmin ettiklerinden çok daha ciddi meselelerle ilgilendiğini ve kimi şarkıların içerdiği şiddetin sebeplerini farkedeceklerdir.
26 Nisan’da YouTube üzerinden Sat5 isimli, bir Alman televizyon kanalı olmayan biri tarafından, yayımlanan “Yalnızım Atam” https://www.youtube.com/watch?v=ktscEVVrL_c adlı rap şarkı, Hip Hop kültürünün ne olmadığını anlatmak için bence ideal bir örnek. Sonradan polis olduğu anlaşılan ve açığa alındığı duyurulan Sat5’in şarkısının her hecesine sinmiş ırkçılık, tepeden bakma ve hatta soykırıma teşvik, Hip Hop’un bitirmeye çalıştığı zihniyetin ta kendisidir.
Şarkıyı incelemeden önce Hip Hop kültürü hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum. Her şeyden önce Hip Hop bir müzik türü değil, bir hayat tarzıdır. Hip Hop kültürünün önde gelen isimlerinden, rap şarkıcısı KRS-One'ın ifadesiyle Rap dinlenir ama Hip Hop yaşanır.
1970’lerin sonuna doğru New York Bronx’ta gerçekleşen blok partilerinde, DJ Kool Herc tarafından temelleri atılmıştır.
Öncelikle James Brown gibi soul müzik sanatçılarının parçalarındaki davul atakları arka arkaya çalınarak ritmik müzik altyapısı oluşturulmuş (kültürdeki adı Deejayin’ veya Turntablism; DJ’lik), hemen ardından bu müziğe eşlik edecek şarkı söyleme tarzı, rap, geliştirilmiştir (Emceein’; MC’lik). Hızla büyümekte olan tarza eşlik eden kendine has bir dans türü olan breakdance (Breakin’) ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak yazıdan daha eski olan graffiti sanatı da Hip Hop kültürünün temsilcileri tarafından sahiplenilip geliştirilmiştir.
Yukarıda saydığım dört temel element dışında, vücutla müzik yapmak (Beatboxin’), sokak modası, sokak jargonu, sokak bilinci ve sokak girişimciliği Hip Hop kültürünü oluşturan maddelerdir. Bu kültürün başlamasıyla birlikte Amerika’da azınlıkta olan gençlerin arasında, devlet desteğiyle süregelen kanlı çete savaşları bir ölçüde yerini rap ve dans savaşlarına bırakmıştır, gençlere öfkelerini sanat yoluyla aktarabilecekleri bir zemin sunmuştur.
Günümüze bakacak olursak, Hip Hop kültürünün birleştirici özelliğinin tartışılacak bir tarafı kalmamıştır.
2001 yılında ünlü şarkıcı KRS-One önderliğinde Zulu Nation ve Temple of Hip Hop tarafından hazırlanan Hip Hop Barış Bildirgesi UNESCO tarafından kabul edilmiştir ve Birleşmiş Milletler Hip Hop’ı bir kültür olarak kabul etmiştir.
Şarkılarda, sanatçıların açıklamalarında ve duvar yazılarında bahsedilen tek şey insanların var olma hakkıdır ve bunun hiçbir güç tarafından engellenmemeyeceğidir. Hip Hop bu hakkımız konusunda kendisini söz sahibi sanan herkesin ve her şeyin karşısındadır ve bunları tamamen bitirene kadar başka bir şey söylemeyecektir.
Bu bilgiler ışığında Sat5’in rap’ine bakacak olursak, Diyarbakır Sur duvarlarına yazılan “Türksen övün, değilsen itaat et” yazısı ne kadar Banksy’nin sanatına benziyorsa, bu şarkı da o kadar Hip Hop. “Herkes Ermeni, herkes kalpazan,” “Alt sokakta Misyonerler her adım kapan,” “Rum’a aç limanı, siyonizm planı” ve, tabii ki, “Eğer değişmezse kafalara sık lan” gibi “önermeler,” doğrudan hakim kuvvetin ağzından, bu kuvvetin bir uygulayıcısı tarafından sarf edilmektedir. Kendisi gibi düşünmeyeni yok etmek bu kültürün içerisinde asla yer almaz. Bu konu Hip Hop Barış Bildirgesi’nin ikinci maddesinde net bir şekilde ifade edilmiştir:
Hip Hop Kültürü hiçbir önyargı ve ayrımcılığa yer bırakmadan, hayatın onuruna ve kutsallığına saygı duyar. Hiphopçular hayatın doğal gelişiminin engellenmesi veya değiştirilmesi konusunda, bireysel kararlarının üstünde, net bir tavır sergilerler.
Bu madde hiçbir tartışmaya yer bırakmıyor. Bireysel olarak ne düşünürsek düşünelim, bir hayatın doğal gelişimi hakkında asla bir karar mekanizması olamayız.
Rap şarkılarında şiddetin önemli bir yer teşkil ettiği doğrudur. Bu şiddet temel olarak iki şekilde yansıtılır. Birincisi tanık olunan şiddet. Amerika Birleşik Devletleri’nde azınlıklar, özellikle zenciler ve hispanikler, hayat koşullarının asla düzeltilmediği ve hakim ideoloji tarafından sistematik bir şekilde belirli bir yaşa kadar yaşamaları için kurgulanmış mahallelere yerleştirilmişlerdir. Bu mahalleler zengin kesimlerin ayak işlerini görecek insanlar ve savaş halinde asker sağlayabilecekleri merkezler olarak Amerikan ekonomisinde yer alırlar. John Singleton’un 1991 yapımı Boyz n the Hood filminden bir diyalog bu durumu etkileyici bir şekilde ortaya koyar:
Furious Styles: Bu mahallenin her köşesinde neden bir silah dükkanı olduğunu biliyor musun?
Yaşlı adam: Neden?
Furious Styles: Sana neden olduğunu söyleyeyim. Siyah mahallelerinin neredeyse her köşesinde içki dükkanları olmasıyla aynı sebep. Birbirimizi öldürmemizi istiyorlar!
Bu mahallelerden çıkan sanatçıların anlattığı hikâyeler de bu ortamların şiddetini, sebepsiz vahşetini anlatır. Çete savaşlarının ortasında büyümüş bir çocuğun, kendisine geçim kaynağı olarak sadece uyuşturucu satıcılığı sunulmuş bir gencin şarkılarında da elbet bunlar olacaktır. Burda betimlenen şiddet güzel bir şey olarak gösterilmez, bir belgesel niteliğindedir. Bu hikâyelerin birinci ağızdan anlatıldığı rap türüne Gansta Rap denir.
Siyah direnişinin sembollerinden Kara Panterler Partisi’nin, yıllardır kanıtlanamayan bir suç yüzünden idam sırası beklemekte olan, önemli isimlerinden Mumia Abu-Jamal rap müziğinin nasıl bir ortamda oluştuğunu şöyle açıklıyor:
Bu müzik, haklı olarak, kendilerinden öncekilerin kendilerine ihanet ettiğini düşünen bir nesil tarafından icra ediliyor. En iyi ihtimalle okullarda tahammül ediliyorlar, sokaklarda korkuluyorlar ve nihai olarak hapishane cehenneminde sonlanıyorlar. Aç, sevgisiz ve nefret edilerek büyüyorlar. Ve bu psişik yakıtla ateşlenen öfkeleri müziklerinde ve şiirlerinde bahsedilen hastalıklı durumu yaratıyor.
David Foster Wallace ve Mark Costello’nun kaleme aldığı $ignifyning Rapper$ kitabında da bu şarkıların rahatsız edicilklerinin esas kaynağı olarak, punk rock gibi benzer agresiflikte olan müzik türlerinin aksine, rap şarkılarında bahsedilen kişilerin ve olayların tamamen gerçek olması gösterilmiştir. Rap şarkıları durumun ve kişinin adını koyabilirler, sebebi belirli bir öfkeyi yansıtırlar.
Rap şarkılarında sıklıkla görünen başka bir şiddet türü de kökünü Malcolm X’in öğretilerinden alır. Bu, tanık olunan bir şiddet değil, gösterilmesi gereken bir şiddettir. Bir insanın kendisini yok etmek isteyen kişiye veya ideolojiye karşı göstermesi gereken tavırdır. Hip Hop Barış Bildirgesinin 13. maddesinde de bu duruma değinilir:
Hip Hop Kültürü tartışmalarda ilk olarak şiddete başvurmak yerine, barışçıl ve diplomatik stratejelere öncelik verir. Diplomatik pazarlıkların defalarca sonuç vermemesi durumunda başvurulacak en son yol devrimdir.
Polis şiddeti belki rap şarkılarında en çok işlenen konudur, ama her zaman polis namlusunun önündeki insanlar tarafından söylenir. Ice T’nin Cop Killer şarkısı, NWA’in Fuck the Police şarkısı, Public Enemy’nin Fight the Power ve KRS-One’ın Sound of Da Police şarkıları bu durumun sayısız örneklerindendir. Sat5’in yaptığının Amerikan versiyonu, Los Angeles polisinin “Rodney King’i ne güzel öldürdük” diye bir şarkı yapmasıdır, ya da “Polis olarak Ferguson’da destan yazdık.”
Neyse ki Sat5 Türkçe rap’in istatistiğinde yer alacak bir rapçi değil. Gerçek problemleri, haklı öfkeleri müzikleriyle insanlara aktaran Tahribad-ı İsyan gibi gruplar mevcut:
Dün elektrik verdin bugün yıkıldı gecekondu
Tek bi bedduamla anlamazsın gündüz gecen olur
Tokinin eseri burası neresi dememiz
Lan adi köpekler nerede evimiz
Peace! (ÇÖ/EKN)