Hindistan gazeteciliğinin –ulusal politikaya odaklı, oldukça seçkinci ve kent merkezli- güçlü geleneği yıllar içinde değişime uğradı. Artık günümüzde haberlerin yerelleşmesi ve metalaşması söz konusu.
Yerelleşme, illa ki haberlerin önemsizleşmesi sıradanlaşması değil şüphesiz. Metalaşma ise gazeteciliğin siyasetsizleştirilmesi olduğu kadar, eskiden marjinalize edilen grupların güçlenmesi olarak da algılanabilir.
1980’lerde Hindistan iş dünyası büyüyen kentli orta sınıfıyla adeta ipnotize olmuştu. Gazeteler daha geniş bir Pazar potansiyelini öngördüler, basın Hindistan’da büyük bir nüfus için ticari kazanç kaynağı olduğu fark edilen ilk kurumdu. Yeni medya ekonomisinde geniş Hint nüfusu ve onun sosyal, ekonomik ve siyasi yaşamı önem kazanmaya başladı çünkü burası artık para kazanılacak bölgeydi.
1980 ve 1990’lara kadar Hindistan’da yayımlanan İngilizce gazeteler, çoğunlukla ulusal meseleler ile ilgili olup, seçkin basını biçimlendirmenin yanı sıra, tiraj, teknoloji, ve kazanç bakımından oldukça egemen durumdaydılar. Ancak Hintçe gazeteler gerek sayıları gerekse de yerel baskı ve tirajları ile büyük bir hamle yaptılar.
Günümüzde Hindistan’da gazeteler artık daha önce okunmadıkları kadar okunuyorlar. Yüksek tirajlı gazetelerde politik sorunların gerek yerel gerek bölgesel olarak yoğun olarak ele alındığı görülüyor.
Hindistan’da siyasetin merkezini Yeni Delhi’den bölgesel merkezlere taşımasının anadilde basının güçlenmeye başladığı zamana denk düşmesi rastlantısal değil. Bölgesel politika kendi kamusal alanını kendi yarattı demek yanlış bir tespit olmaz.
Hindistan’daki medya ve demokrasi bağlamında düşünecek olursak anadilde yayın yapan basın çok iyi karşılanmadı. İngilizce basın gelişen dünyada bir model olarak algılanırken, nüfusun büyük bir bölümünün okuyamadığı bu gazeteleri siyasi, mesleki ve etik açıdan sorunlu bulundular. Hintçe gazeteler ise aksine Hindu milliyetçi hareketinin akıl almaz desteği ile karşılaştılar.
Stockholm Üniversitesi Sosyal Antropoloji bölümünden araştırmacı Per Stahlberg’in 1990’ların ikinci yarısında Hindistan’da yapmış olduğu ilk gazetecilik etnografik çalışmasına* aslında klasik bir antropolojik monografi demek daha doğru zira gazetecilerin günlük gazetecilik pratiklerini kültürel küreselleşme, modernite ve siyasi imgelem ile ilişkilendirmeye çalışarak onların günlük gerçeklerini daha iyi anlamak üzerine odaklanmış bir araştırma.
Araştırmacı, Lucknow’daki gazeteciler ile iş ve iş sonrası saatlerinde katılımcı gözlem ve derinlemesine görüşmeler yöntemi ile çalışmasını tamamlamış. Araştırma yeri olarak Lucknow’u seçmesinin nedeni, bu kentte Kuzey Hindistan’ın en önemli bölgesel günlük gazeteleri ile bu gazetelerin yerel baskılarının basılması.
Buranın yayımcılık tarihinin ilk başladığı yer olması ve İngilizce dilindeki yayınların bolluğu ile ün yapması da başka iki neden. Ayrıca Lucknow’un Uttar Pradesh eyaletinin başkenti olması nedeniyle burada siyasi habercilik oldukça yoğun bir biçimde yapılıyor. Bağımsızlıktan bu yana ülkenin siyasi seçkinlerinin boy gösterdiği bir yer.
Uttar Pradesh’ten sekiz başbakan seçilmiş. Gazeteciler Lucknow’un siyasi gücü temsil ettiğini düşünüyorlar. İki dilde yayımlanan gazetelerde çalışan gazeteciler adeta ayrı dünyalarda çalışıyorlar. Farklı arka planlardan geldikleri için de kariyer yolları pek kesişmiyor. Farklı gazetecilik geleneklerine sahipler, farklı okuyucu kitlelerine yazıyorlar.
Toplumsal cinsiyet
Hintçe gazete olan Dainik Jagran’ın tüm muhabirleri erkek. Bir kaç editör yardımcısı kadın var. Halbuki İngilizce yayımlanan “Pioneer”, “Hindustan Times” ve “The Times of India” gibi gazetelerde sayıca çok olan kadınlar editoryal departmanları da dolduruyorlar.
Ama yine de erkek meslektaşlarının onlara karşı fazlası ile korumacı davranmalarından ve hatta onları bazı görevlere göndermekten imtina etmelerinden şikayetçiler. Aslında bu durumun bazı kadın gazetecilerin işine de geldiğini ve bundan yararlandıklarını söyleyen bazı kadın meslektaşları da yok değil.
Serbest gazetecilerin çoğunu “Pioneer” ve “Times of India”da kadınlar oluşturuyor. Kadınlar öncelikle İngilizce dil eğitimini iyi alıyorlar, az para karşılığında çok güzel yazıyorlar ve evlenmeyi beklerken de gazetecilik yapıyorlar.
Bu genç kadınların bazıları da evlenseler bile gazetecilik sararsa yapmaya devam ediyorlar. Erkekler ise ancak iş bulamadıkları ve yapabilecekleri daha iyi bir iş bulmadıkları zaman yazıyorlar.
Bir kadın gazeteci görüşmede şöyle diyor: “Eğitimini tamamlamış bir kadının eğitim sektöründe -tercihan da bir kız okulunda- çalışmasının çok iyi olduğuna inanır benim ebeveynlerim. Böylelikle sabah bir rickshaw’a (çekçek) atlayıp oldukça korunmalı olan kadın dolu bir ortamda çalışıp eve güvenli ve mutlu bir biçimde dönmüş oluyorsunuz. O iş yerinde de evliliğe hazır bir hale geliyorsunuz. Bir gazete muhabirinin çalışma şartlarının bu anlattıklarım ile yakından uzaktan ilgisi yok”.
Din
Dainik Jagran’ın yazı işlerinde çalışan gazetecilerin hepsi-politik büroda çalışan bir Sünni politik muhabir dışında- Hindu dinine mensup. Ama yine de sabah tapınaktan alnında renkli tika ile, bileğinde kutsal bilezikler ve her bir parmağına takılı yüzüklerle ofise gelen, tütsüler yakan gazeteciler yok, dini pratiklerini iş yerlerine taşımıyorlar.
Seküler-laik olmanın Hindistan’da belirli bir siyasi ve tarihi vurgusu var. BJP (Bharatiya Janata Party - Hindistan Halkın Partisi) RSS (Rashtriya Swayamsevak Sangh - Milliyetçi Gönüllüler Örgütü) ve VHP (Vishva Hindu Parishad - Dünya Hindu Konseyi) gibi Hindu milliyetçi fikir ve kuruluşlara sempati duyanlar hiçbir dini simge kullanmasalar bile laik kelimesini kullanmaktan imtina ediyorlar. Diğer yandan, gazetenin en seküler gazetecilerden biri Himalayalar’da bulunan Gangotri’ye sessiz sedasız bir biçimde hacca gidiyor.
İngilizce yayınlarda çalışan muhabirler din kimliği konusuna gelince çok daha az homojenler ama aynı zamanda şaşırtıcı olarak kadrolarında Müslüman gazetecileri de görmek mümkün.
Kast
Nüfusun yalnızca yüzde 5'ini oluşturmalarına rağmen Brahminler, Hindu dilindeki gazeteciliği egemenlikleri altında bulunduruyorlar. Diğer eğitim gerektiren meslekler arasında gazetecilikte Brahmin kastının varlığı çok güçlü.
Hindistan nüfusunun yüzde17'sini oluşturan en düşük kast sınıfında bulunan Untouchables-Dokunulmazlar/Dalitler, Lucknow gazetecileri arasında en az temsil edilen grup.
Robin Jeffrey adlı araştırmacı on yıl boyunca 20 kasabada 250 gazeteci ile yaptığı görüşmelerde anaakım yayınlarda -Dainik Jagran gazetesi dışında- çalışan tek bir Dalit ile tanışmamış. O gazeteci de yerel büroda çalışıyor ve Dalitler ile ilgili hiçbir haber yapmadığı gibi sabah toplantılarında Dalitlerle ilgili bir konu konuşulduğu zaman hiç kimse dönüp de fikrini sormuyor.
Müslüman muhabirler Müslüman topluluğu ile ilgili konularda “otorite” olarak kabul edilmelerine rağmen Dalit gazeteciler ne yazık ki dikkate alınmıyorlar.
Nasıl ki toplumda Brahmin din adamları tercih ediliyor aynı şekilde Brahmin gazeteciler de gözde. Geleneksel ideolojiye göre Brahmin olma durumu üst statüsü öğretisi ile ilgili bir şey. Gazetecilik, eğitimlilerin entelektüel mesleği olduğu için Brahminler için en uygun meslek olarak kabul ediliyor.
Kanıksanmış bir inanışa göre; Brahmanın bilgisi sır olarak saklanmaktan ziyade, kuramsal olarak yayılmalı çevresine. Gazetecilerin davranışlarından da alt kasttan mı geliyorlar yoksa Brahminler sınıfına ait rahatlıkla anlaşılabiliyor. Kast kimliğinden aldığı rahatlık duygusuyla öz-güveni son derece yüksek davranıyor. Kast, modern bağlamda düzenleme ve kuralların oluşturduğu bir sistemden çok zihinsel bir fenomen.
Brahmin olmayanlar varna, jati gibi sınıflandırmalarla ailesinin kökeninin ne olduğu, babasının mesleği ile kastının geleneksel mesleğine açıklık getirmek zorunda hissediyor çoğu zaman kendini…
Alt kastlara bağlı olanlar çok daha sessiz, mütevazılar. İngilizce gazetelerde de Brahminler çoğunlukta olmalarına rağmen Hindu dilindeki gazetelere göre daha az egemen durumundalar.
Eğitim
Gazetecilerin çoğu üniversite mezunu, akademik araştırma ile aşinalar. Birkaç istisna dışında, yüksek lisansını bitiren ve doktor programına başlayanlar var.
Dainik Jagran’da çalışan gazetecilerin çoğu sanat, siyaset bilimi, sosyoloji, tarih, Hindu dili, İngilizce veya edebiyat, hukuk, biyoloji, kimya vs. okumuş. Varanasi’deki Benares Hindu Üniversitesi’nin gazetecilik lisans diploması favori diplomalardan biri.
Gazetecilik eğitimi almak önemli bir nitelik olarak kabul edilmiyor bunun temel nedeni, “gazeteci eğitimle sonradan olunmaz, gazeteci doğulur”, anlayışının egemen olması. Ayrıca yetenek sahibi herkesin mesleği pratikle öğrenebileceği görüşü de hakim.
İngilizce gazetelerde çalışan gazeteciler İngilizce eğitimi yapan La Martiniére (Kipling’in Kim adlı romanında yer verdiği) ve St. Francis College gibi saygın okullarda okumuşlar. Ailelerinin büyük bölümü ya asker ya da devlet memuru, koloni günlerinden beri İngilizce konuşuyorlar.
Meslek yaşamları
Genelde gazetecilerin gezgin bir biçimde çalıştıkları aynı iş yerinde çok uzun süre bulunmadıkları dikkat çekiyor. Araştırmacının görüşme yaptığı gazetecilerden biri olan Jai Prakash 22 yıl içerisinde 9 farklı ofiste çalışmış.
Batı Bengal’deki gazeteler Hindistan’ın en iyi ve en saygın gazeteleri olarak kabul edildikleri için gazeteciler ilk işlerini Lucknow’da buldukları takdirde Yeni Delhi’de baskısı olan bir gazetede çalışma imkanlarının artacağını düşünüyorlar.
Diğer yandan, Hintçe gazetelerde çalışanlar ile İngilizce gazetelerde çalışan gazeteciler arasındaki farklılık, yalnız kültürel değil, aynı zamanda dilsel düzlemde de farklılık var. Örneğin İngilizce konuşan bir gazeteci için saygın bir Hindu gazetesinde bile olsa çalışmak kariyerinde gerileme olarak algılanmakta.
Kariyeri boyunca bir gazetecinin aynı gazetenin farklı ofislerine rızası olmadan transfer edilmesi yaygın bir şey ama bu transfer İngilizce gazeteden Hintçe gazeteye neredeyse hiç olmuyor.
İdare ile anlaşmadığı için işten ayrılsa bile editörü ile anlaşamadığı, editörünün karakterinin zor olduğu, ücretin düşük olduğu gibi nedenler öne sürülüyor. Mutsuz olduğu için gönüllü olarak işten ayrılma ile işten atılma arasındaki ayırım oldukça belirsiz, gazeteciler bunu açıkça dillendirmekten çekiniyorlar.
Diğer yandan, İngilizce konuşan elitin kamusal alandaki üstünlüğü artık eskisi kadar prim yapmıyor. İngilizce haber yapan politika muhabirleri zaman zaman siyasetçilerden haber almanın zor olduğunu ifade ediyorlar. Hintçe gazetelerde çalışan gazeteciler hem halka hem de güce daha yakınlar.
Hintçe yayımlanan yerel ve bölgesel gazeteler toplumdaki farklı grupların temsiline önem veriyorlar. Dünyada birçok insanın ilginç bulmayacağı insanlar, yerler ve olaylar hakkında yazıyorlar.
Aslında iki ayrı dildeki kültürel üretimin aynı toplumsal alanlarda birbirleriyle çatıştığı görülmekte. Farklılıklar, çelişkiler, karşıt eğilimler ile beslenen ve yaşamını sürdüren bu yayınlar kültürel standartlaşma tuzağına düşmeden, kültürel çeşitliliği mümkün kılmış oluyorlar. Lucknow’daki gazeteler yerel çeşitliliğin yeniden üretimini gerçekleştirebilme ve toplumda yerel karakteristiklere dikkat çekme konusunda oldukça başarılılar. (Yİ/HK)
Prof.Dr. Yasemin İnceoğlu Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi
* Writing Society through Media:Ethnography of a Hindi Daily, Rawat Publications, 2013.