Yazının daha en başında, sona bırakmadan söyleyeyim. Geçmişinde şiir ve şairlik olan. Bir de hâla şiirde ısrar edip düz yazıya da (öykü, deneme, roman) meyleden edebiyat tutkunlarının yazdıkları itiraf edeyim bir başka oluyor. Daha kıvrak, daha zarif ve sanki daha kelime seçici cümle kurucu kelamla donatılı oluyor…
Ahmet Çakmak bu kumaştan bir şair-yazar. Bakın yine şairliğini başa çektim.
İki yıl kadar önce kadim memleketin suru-bedeniyle müsemma adından alıntı Ben u Sen meyhanesinin müdavimlerini masa masa kodlayarak "Ben u Sen" kitabını bir kurgu metni içinde gerçeklikle harmanlayarak yazıp yayınlatmıştı Ahmet.
Bu kez, sanki ben u sen’de bıraktığı yerden süredurarak Diyarbakır’la İstanbul arasında gidip gidip gelerek Kuyruklu Hikayeler’i* yazmış.
Bir nefeste okunan bir kitap oldu.
Eh insan hikayelerin asli kahramanlarını tanıyınca bir anda edebi metnin kahramanları haline dönüşüp öte yakaya göçmüş olsalar bile yanımızda yöremizde yaşadıklarını adeta var sayıyor.
21 öykü
Ahmet Çakmak, "Kuyruklu Hikâyeler"’de anlatadurduğu her bir şahsiyetin mekânla ve iştigal ettiği dünyasıyla birlikte yer yer ironi de yaparak okuru adeta hikâyenin bir şekilde içine çekiyor.
Ve hemen her bir hikâyede yazar da kendisini yer yer ti’ye alarak ey okur bakın ben de buradayım ha, sakın fark etmeden geçmeyin demeye getiriyor.
"Kuyruklu Hikayeler"deki yaşamın içinden kahramanlar aslında bir anlamıyla rollerini oynayıp sahneden ebediyen çekilip bir daha da görünme şansları olmayan önceki zamanların kahramanları!
Bugünlerin sosyal medya dünyasının “çakma kahramanları”, düzmece tiplerine inatlar sanki!
Mekânsız kahraman, kahramansız mekân olamayacağın metinleri olmuş Kuyruklu Hikâyeler.
Şehrin plakası ile özdeş sanki rakam olarak da bilinçli seçilmiş 21 öykü var kitapta.
Bir İstanbullu Orhan var romansı hayat, Alparslan namı diğer Şafi var, Yüzü Yanık Recep var, Çaycı İbo var, Tekel bayii Selam bey! Ve mekânlar…
Kuyruklu Hikâyeler’de elbette kentin hikâyesi ile namdar mekânlarının, iradeleri dışında tıpkı kahramanları gibi önemsizleştirmeden anlatılarak felakete kurban gidişlerinin değinip geçilerek vurgusu da var.
İki büyük şehir; ikisi de metropol. Biri Diyarbakır, öbürü İstanbul. Birinden diğerine hep hayal edilip gidilen! Sonra gidilenden bir şekilde geri dönülen ve dönenlerin hikâyeleri!
Yazarın kendisi de öyle, tanıyor ve biliyorum. Şehrinden epey bir zaman kopup sonra geri dönüşün iki şehir üzerinden kendisi de bizzat o mekânların o yitik şahsiyetlerle hemhalken metinle sahnede yerlerini almaları.
Bir anlamda hikâyeleri her an her gün rutine dönenlere; zaman yelinin bir üfürüğü ile bugüne seyri alem eden öyküler.
Özetle "Kuyruklu Hikâyeleri" okuyun, seversiniz. Eğer okumadıysanız Ben u Sen’le birlikte ama…
(ŞD/EMK)
*Ahmet Çakmak, Kuyruklu Hikâyeler, Everest YAYINLARI 2022 İstanbul.
Not: 4 Kasım 2022 cuma saat 16.00’da İzmir Kitap fFarı'nda /“Bir kenti anlatmak, konuşmak”
Söyleşi & İmza: Şeyhmus Diken / Ahmet Çakmak…