*Görsel: pixabay
"Kapanma, arkadaşlar arasında bir şeylerin bağını çözüyor, aralarındaki çekingenliğin bir katmanını alıp götürüyor. Kapanmanın ilk döneminde Zoom'da yapılan hareketli grup görüşmeleri, çevrimiçi uygulamalar üzerinden yapılan ev partileri dışarıda geçirilen bir gecenin baş döndürücülüğünü bize birebir yaşatmaya çalışmış olsa da bu geceleri daha çok özlememize sebep olmaktan başka bir işe yaramadı ve büyük ölçüde gitgide azaldı.
"Fakat şansımız var ki bu görüşmelerin yerini daha samimi, daha açık bir arkadaşlık biçimi aldı. Bir yerlere gitmediğimizde veya konuşmaya değer hiçbir şey yapmadığımızda, yani aslında verecek hiçbir haberimiz olmadığında konuşmanın itiraf dışında gidecek yeri kalmadı."
Gaby Hinsliff İngiltere'nin The Guardian gazetesi için kaleme aldığı yazısında yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınında arkadaşlıkların nasıl değiştiğine ilişkin gözlemlerini kısaca bu sözlerle anlatıyor.
Hinsliff'in de ifade ettiği gibi, salgının getirdiği kapanma ve kısıtlamalar bildiğimiz, alıştığımız anlamıyla sosyal hayatımızın sınırlanmasına sebep oldu. Bu dönemde sosyal hayatımız daha çok bilgisayar ekranıyla veya belli bir mesafeyi korumak şartıyla yakın çevremizdeki insanlarla sınırlı kaldı.
Dahası, eskisi gibi seyahate çıkamıyor, sinemaya, tiyatroya gidemiyor olmamız getirilen sokağa çıkma kısıtlamalarıyla bir araya geldiğinde salgının kendisi, ülkenin hareketli gündemi veya katıldığımız çevrimiçi etkinlikler dışında konuşacak konu bulmakta da zorlanır olduk.
Peki, koronavirüs salgınının arkadaşlıklarımızı olumsuz etkilediğini söyleyebilir miyiz? Yoksa, koronavirüsle geçirdiğimiz bir yılın ardından hâlâ Hinsliff'in ima ettiği kadar iyimser olmak mümkün mü?
Bu sorulara birlikte cevap bulmaya çalışalım...
"Formalite arkadaşlıklar ayıklandı"
Geçen yaz aylarında Londra Üniversitesi Akademisi'nden (UCL) bir grup araştırmacı pandeminin sosyal ve duygusal hayatımızı nasıl etkilediğini ortaya koymak için bir araştırma yaptı.
Hinsliff'in The Guardian'da paylaştığı araştırma sonuçlarına göre, araştırmacıların sorularını yanıtlayan katılımcıların sadece yüzde 22'si korona günlerinde arkadaşlıklarının kötüye gittiğini düşünüyor.
Araştırmaya katılan İngiltereli yurttaşların yarısından çoğu arkadaşlıklarında hiçbir değişiklik olmadığını söylerken katılımcıların yüzde 15'i aslında bu dönemde arkadaşlıklarının geliştiğini ifade ediyor.
Dahası, aynı araştırma ilk kapanma dönemi ile onu izleyen normalleşme dönemini karşılaştırdığında yalnız olduğunu söyleyenlerin oranında kayda değer bir değişiklik olmadığını da ortaya koyuyor.
Bu sonuçları yorumlayan Hinsliff, "Sosyal çevreler küçüldü, ufuklar daraldı, iş yerinde aynı masayı paylaştığımız kişiler ya da sırf çocuklarımız aynı sınıfta okuduğu için tanıdığımız ebeveynler gibi formalite arkadaşlıklar ayıklandı; fakat eğer şanslıysanız, bunlardan geriye kalan 'kemik' arkadaşlıklar daha zengin ve daha derin bir hal aldı" diyor.
Bu dönem arkadaşlıkları "elekten geçirdi"
Mayıs 2020'de Fransa'da yapılan bir araştırmanın ilk sonuçları da aslında Hinsliff'in bu yorumunu destekler nitelikte. Ülkedeki ilk kapanma döneminde 16 bin kişinin katılımıyla yapılan anketin sonuçları bu dönemin, tabiri caizse, arkadaşlıkları bir çeşit "elekten geçirdiğini" gösteriyor.
12 araştırmacının gerçekleştirdiği "Kapanmada yaşam" çalışmasının ilk sonuçlarına göre, kapanma döneminde insanlar bazı arkadaşlık ilişkilerine öncelik verip bu ilişkileri artan bir özen, destek ve iletişimle güçlendirme yoluna gidiyor. Bunun yanında, başka arkadaşlıklar ise birdenbire sonlanabiliyor ya da doğrudan doğruya zarar görebiliyor.
Katılımcılar da zaten kapanma döneminin kişisel ilişkilerini ciddi anlamda test ettiğini ve bazen de dönüştürdüğünü ifade ediyor. Bu dönemde bazı yeni arkadaşlıklar kurulurken bazılarıyla iletişim kesiliyor.
Diğer bir deyişle, korona günleri bazı arkadaşlıkları bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde hayatımızdan çıkarırken bazı arkadaşlıklar daha da önem kazanıyor, hatta daha da derinleşip daha samimi bir hal alıyor.
Peki, hangi arkadaşlıklar biterken hangileri güçleniyor?
"Başkalarını riske atan arkadaşlar istemiyorum"
Bu soruya cevap vermek için önce nispeten uç diyebileceğimiz örneklere, doğrudan doğruya bitirme kararı alınan arkadaşlıklara bakalım.
Londralı gazeteci Sirin Kale'in The Guardian için kaleme aldığı yazıda da belirttiği üzere, arkadaşlarının salgını yeterince ciddiye almadığını görmek, kısıtlamalara uymadıklarına şahit olmak pek çok insan için arkadaşlıklarını bitirmek için yeterli sebep olabiliyor.
Koronavirüs yüzünden geçen haziran ayında hastanede tedavi görmek zorunda kalan 18 yaşındaki üniversite öğrencisi Ellen Page tam da bu sebeple arkadaşlıklarına son verenlerden biri.
Hastanede kaldığı dört gün boyunca çocukluk arkadaşları Page'e sevgi dolu mesajlar atıp geçmiş olsun dileklerini iletiyor. Fakat aynı arkadaşlar bundan sadece birkaç ay sonra salgın kısıtlamalarını delmeye, kuralları çiğnemenin çok da sorun olmayacağını, çünkü zaten ölen insanların oranının çok düşük olduğunu söyleyen tweet'ler atmaya başlıyor.
Page başta bu mesajları ciddiye almamaya çalışsa da arkadaşlarının yılbaşında, yani İngiltere'de sıkı kısıtlamaların halen yürürlükte olduğu dönemde parti verip sosyal medyada fotoğraf paylaştığını görünce bu durum onun için bardağı taşıran son damla oluyor.
Fotoğrafları hatırlayan Page, "Hepsi ailelerin evinde bir araya gelmişti, tek bir evde üç ev dolusu insan vardı. Sonra akşam oldu ve başka insanlar da geldi. Sanki pandemi diye bir şey yok gibiydi" diyor.
Bu olaydan sonra ise arkadaşlarıyla doğrudan doğruya yüzleşmese de onları sosyal medyada ya takip etmeyi bırakıyor ya da sessize alıyor.
Ancak, onlarla yüzleşmemesi arkadaşlıklarının bitmediği anlamına gelmiyor: "Ne tür ahlaki değerlere sahip olduklarını gördüm. Başkalarının hayatını riske atan insanlarla arkadaş olmak istemiyorum."
Komplo teorilerine inanan bir arkadaş mı?
Tabii bir de koronavirüs salgınının varlığını reddeden, komplo teorilerine inanmaya teşne arkadaşlar var. 47 yaşındaki Edward Farrow 30 yılı aşkın arkadaşlığını sırf bu sebeple bitirmek zorunda kalanlardan.
Okul yıllarından beri tanışan Farrow ve arkadaşı yetişkinliğe kadar benzer yollardan geçiyor. İkisinin de Londra'da yaşadığı yıllarda düzenli olarak buluşuyor, birlikte bir şeyler içiyorlar. Farrow şehirden ayrıldıktan sonra da internet üzerinden iletişim kurmaya devam ediyorlar.
Sonra, koronavirüs salgını hayatlarına giriyor ve arkadaşı Farrow'a dönüp onu nasıl "hayal kırıklığına" uğrattığından, bu "propagandaya" nasıl inandığını anlamadığından dem vurmaya başlıyor. Farrow ve arkadaşının dostlukları için sonun başlangıcı da böyle geliyor.
Arkadaşının insanları maskelerini çıkarıp gruplar halinde bir araya gelmeye çağıran bir tweet'i paylaştığını gören Farrow sonunda çareyi arkadaşını sosyal medyadan engellemekte buluyor:
"Onu engellemek benim için hiç kolay bir karar olmadı. Ama kanıtlarla desteklenmeyen son derece tehlikeli şeyler paylaşıyordu."
"Saygınızı kaybettiyseniz geri dönüşü zordur"
Psikoterapist Holly Roberts'a göre, Covid-19'un bu kadar anlaşmazlık yaratmasının ardında "ahlakî" bir konu olması yatıyor.
Roberts, "İnsanlar başkalarıyla takılıp virüsü yayıyorsa bu zararlıdır. İnsanlar için arkadaşlarının böyle davrandığını kabullenmek zor olabilir. Birine olan saygınızı kaybederseniz geri dönüşü zordur" diyor.
Çoğu durumda ise arkadaşlıklar bu kadar doğrudan doğruya alınan kararlarla radikal bir biçimde değil, pandemi şartlarında yeni normalimizin doğal akışı içinde hayatımızdan çıkıyor gibi görünüyor.
Araştırmacılar Emilie Vrain, Louise Ryan ve Michel Grossetti'nin Fransa'da yapılan "Kapanmada yaşam" araştırmasına atıfla söylediği üzere, kapanma süreci her ne kadar ömrümüzle kıyaslandığında kısa bir süre olsa da ilişkilerimizde köklü değişiklikler yapmışa benziyor.
Buna göre, çoğu insan korona günlerinde herkesten önce ailesine ve yakın arkadaşlarına yönelip onların sağlığı ve iyiliğiyle ilgileniyor, en yakınındakilere duygusal açıdan destek olup onlara maddi-manevi yardımda bulunuyor. Bunun karşılığında da benzer bir destek ve yardım görüyor.
Hal böyle olunca, aile ve yakın arkadaşlarla olan iletişim ve bağlar güçlenirken iş arkadaşları veya çeşitli etkinliklerden tanınan kişilerle olan yüzeysel diyebileceğimiz ilişkiler bir kenara bırakılabiliyor.
"Yakın çevremiz artık hiç olmadığı kadar yakın"
ABD'nin The Washington Post gazetesinde Lisa Bonos imzasıyla yayınlanan "Pandemi hangi arkadaşlıkların hayatımızda tutmaya değer olduğunu gösteriyor" makalesi de benzer bir noktaya dikkati çekiyor.
Bonos korona günlerinde arkadaşlarımıza ve arkadaşlık kavramına olan bakışımızın nasıl değiştiğini kısaca şu sözlerle anlatıyor:
"Nasıl evden çalışma her çalışanın haftanın beş günü ofise gidip çalışmasının gerekli olmadığını gösterdiyse, bir zamanlar onlarca arkadaşı olsun diye uğraşan bazı insanlar da fiziksel ve duygusal anlamda en yakınlarıyla olmanın kendilerini daha iyi hissettirdiğini fark ediyor.
"Dokuz ay gibi uzun bir süre boyunca olağanüstü hâl şartlarında yaşadıktan sonra en yakın arkadaşlarımızın kim olduğu, yürüyüşe, konuşmaya ya da yardıma ihtiyacımız olduğunda kimi arayabileceğimiz açık. Çoğu kişi için bu yakın çevre artık hiç olmadığı kadar yakın.
"Kapanma dönemi öylesine arkadaşlıklara ya da altı ayda bir kere bir şeyler içmek için bir araya gelinen tanıdıklara pek yer bırakmıyor.
"Sosyal medya bizi yüzlerce hatta binlerce 'arkadaşımız' olduğuna inandırıyor, fakat bu insanların çoğu bir sırrınızı paylaşabileceğiniz ya da güveneceğiniz kişiler değil: Her biri Instagram hesabınızda bir kare, 'beğenebileceğiniz' bir Facebook paylaşımı veya eskiden tanıdığınız biri...
"Korona günlerinin bize öğrettiği pek çok dersin yanında yaş ve artan sorumluluklarla birlikte bir şeyi daha böylelikle öğrenmiş olduk: Bazı arkadaşlıklar bu süreci atlatamayacak ve bu hiç sorun değil."
"Konuşa konuşa yürümek meğer bir terapiymiş"
Peki, bu noktada en başa dönecek olursak, salgının kendisi dışında konuşacak konu bulmakta zorlandığımız bu günlerde yakın arkadaş çevremizle daha çok ne hakkında konuşmayı tercih ediyoruz?
Arkadaşlık uzmanı Shasta Nelson'a göre, hayatımızda daha az arkadaş ile daha derin ilişkiler kurmayı seçtiğimiz bu dönemde arkadaşlarımızla konuştuğumuz konular da bir o kadar derinleşiyor.
Nelson, "Pandemi bize hayatımızda olup biten zor şeyleri utanmadan konuşma konusunda toplu bir izin verdi" diyor.
Bu yazının girişinde korona günlerinde arkadaşlığa ilişkin görüşlerini okuduğumuz Hinsliff'in söyledikleri de aslında bu tespiti doğrular nitelikte.
Hinsliff'e göre, Covid-19 salgını her ne kadar arkadaşlarımızla aramıza fiziksel bir mesafe koymuş olsa da ilginç bir şekilde belli bir arkadaşlık türüne de özellikle uygunmuş gibi görünüyor: Birlikte bir şeyler yapmaktan ziyade özelimizi paylaşmaya dayanan arkadaşlıklar.
"Bu kış evliliklerin gerçek durumu, çocuklar ve kariyerler hakkında dürüst konuşmaların kışı oldu" diyen Hinsliff koronavirüs ile geçirdiğimiz kış ayları boyunca kendi içimizde çözemediğimiz öfke, heyecan ve acılarımızı konuştuğumuzu, geçirdiğimiz bu korkunç senenin su yüzüne çıkardığı eski hislerimizi arkadaşlarımızla birlikte ele aldığımızı söylüyor.
Dahası, yine Hinsliff'e göre, bu konuşmaları yaparken eskiden olduğu gibi aynı anda başka işlerle uğraşırken arkadaşlarımıza kısa mesajlar göndermek yerine onlara doğrudan telefon ediyoruz ya da salgın önlemleri elverdiğince birlikte yürüyüşlere çıkarak sohbet ediyoruz.
"Bu kapanma dönemine kadar yürüyüp konuşmanın bir çeşit terapi olduğunu fark etmemiştim" diyor Hinsliff de işte tam bu yüzden.
Gerçekten de arkadaşlarımızla yaptığımız bu samimi sohbetler kapanmanın getirdiği stresle baş edebilmemizin veya yalnız yaşıyorsak yalnızlığımızı bir süreliğine de olsa unutabilmemizin bir yolu oluyor.
"Unutmayın, pandemi bir gün bitecek"
Peki, pandemi bir gün bittiğinde... O zaman ne olacak?
Pandeminin bir gün bitebilecek olması çoğumuz için maalesef hâlâ uzak bir ihtimalmiş gibi görünse de psikiyatrist Holly Roberts korona günlerinde arkadaşlıklarımız ile ilgili karar alırken Covid-19'un bir gün sadece uzak bir anı olacağını hatırlamamız gerektiğini söylüyor.
"Bir an durup düşünün ve o kişiyle en başta neden arkadaş olduğunuzu hatırlayın" diyor ve ekliyor: "Şu an herkesin duyguları çok yoğun. Ama belki de birkaç ay sonra, biraz daha pozitif hissettiğiniz ve kapanmanın bu kadar sıkı olmadığı bir dönemde o ilişkiyi yeniden kurabileceksiniz."
O zaman belki de yapabileceğimiz en doğru şey, yeni normalimiz olarak kabul ettiğimiz bu olağanüstü şartların bir gün geride kalacağını aklımızın bir köşesinde tutmaya çalışmak ve arkadaşlıklarımız ile ilgili karar alırken bunu da göz önünde bulundurmaktır... (SD/AÖ)