Diyarbakır geçen yıla oranla biraz daha erken gelen cehennem sıcağıyla kavruluyor. Gerçi her sene aynı şeyi söylüyorlar ama bu kıyaslamadan vazgeçsek iyi olacak.
“Burası yaz aylarında çekilmez oluyor. İmkanı olan serin yere kaçsın!” işte, bu kadar net. Hatta bana kalsa üç ay boyunca şehrin kapılarını kilitleyip giriş çıkışlar yasaklansa fena olmaz sanki. Yasak mı dedim, ne diyorum ben ya? Neyse benim devreler yanmış, bakmayın siz bana. Sıcaktan enerjimiz düşmüş, güç bela adliyeden çıkarak, bir an önce klimalı bir ortama girme arzusundayız. Randevulaştığımız saatte gittiğimiz Ofis semtindeki büronun bulunduğu binadan içeri giriyoruz.
Elindeki kamera çantasıyla merdiven basamaklarını koşar adım atlayarak inerken karşılaşıyoruz onunla. Işıl ışıl gözleriyle bakıp, mahcup bir ifadeyle, “Siz yukarı çıkın. Koşuyolu’nda bir basın açıklamasına yetişmem lazım” diyor heyecanla. Çok değil, bir saat önce görülen duruşmasında 15 yıla kadar hapis cezası istenen o değilmiş gibi. Onun yüksek enerjisiyle ataletimizden sıyrılıyoruz. Heyecanını görünce ürküyoruz bir an. Malum ona heyecan pek yaramıyor. Sırf heyecanlı olduğu için cezaevine girmişliği var çünkü.
Hatırladınız elbette. Beritan Canözer’den söz ediyoruz. 24 yaşındaki Canözer’in adını; 2015’te Sur’daki yasak devam ederken duymuştuk. Kapatılan JİNHA’da muhabirlik yaparken yasağı protesto için yapılan yürüyüşü gazeteci olarak takip ettiği sırada yayına bağlandığında “heyecanlı” olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. Hakkında tutuklama kararı çıkartılarak, 123 gün cezaevinde kaldıktan sonra beraat eden Canözer için bu dava son olmadı. 4 yıllık muhabirlik yaşamında onlarca kez emniyete çağrılarak ifadesi alındı ve hakkında davalar açıldı.
Sur olaylarında tutuklanan 4 kişinin Beritan aleyhine verdiği ifadeler gerekçe gösterilerek, örgüt üyeliği iddiasıyla geçtiğimiz yıl hakkında bir dava daha açıldı. 20 Mart’taki ilk duruşmasında tutuklu sanıklardan Baran Aslan ve Mehmet Salih Ateş ifadelerini işkence altında zorla verdiklerini belirterek, geri çekti. Ancak Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen ikinci duruşmada tanıklardan Canan Ceylan ifadesini yineledi. Savcı, Canözer’in 7 buçuk yıldan 15 yıla kadar cezalandırılmasını istedi. Duruşma 16 Ekim tarihine ertelendi.
Kan ter içinde haberden dönen Beritan’la konuşuyoruz bu durumu. Beritan duruşmalarında mahkeme heyetini sadece gazetecilik faaliyetinde bulunduğunu ikna etmeye çalışmaktan yorulduğunu söylüyor.
“Canan Ceylan ismindeki tanık üzerime ifade vererek, beni tanıdığını, Jinnews’te muhabir olduğumu, devleti karalayan, örgüt üyeliğini meşrulaştırdığıma yönelik haberler yaptığım şeklinde ifade vermiş.. Ben duruşmada yaptığım haberlerin arkasında durduğumu, hiçbirinde hiçbir şekilde suç teşkil edecek bir faaliyette bulunmadığımı söyledim.
"İlk ifademde de buna değinmiştim. Yaptığımı iddia ettikleri haberler de yok ortada. Bir haber yaptığımı söylüyorlar ama bu haber hangi haberdir, nerede yayınlanmış belli değil. Benim o süreçte yaptığım toplum yaşam haberleri var. Kadın ve çocukların orada neler yaşadığını, savaştan nasıl etkilendiği üzerine yapılmış haberler var. Fakat bu haberlere bakmamışlar bile. Biz mahkemeye sunduk hatta birkaç örnek de gösterdik ama dikkate almamışlar ki bugün böyle bir ceza isteyebiliyorlar. Avukatımın talebi üzerine de ek süre verildi. 16 Ekim’de tekrar dava görülecek.
"Bu 6. dosyam sanırım. Emniyet ifadelerini hiç saymıyorum bile. Birçok kez emniyette de ifade verdim. Birçoğu hiç mahkemeye yansımadan sonuçlandı. Her seferinde yaptığım iş üzerinden yargılanıyorum. “örgüt üyeliği” diyorlar ama hangi örgüte, hangi partiye üyeyim, bu örgüte üyeyken ne yapmışım? Somut olarak hiçbir delil yok. Eylem faaliyet yürütürken ne yapmışım, slogan mı atmışım, bir mitinge mi katılmışım, yürütücüsü mü olmuşum, hiçbir şey yok. 4 yıldır sürekli yargılanıyorum. Ve her defasında gazeteci olduğuma ilişkin mahkemeyi ikna etmeye çalışıyorum. Bu da bir yerden sonra çok yorucu oluyor.”
"Heyet değişiyor, zihniyet değişmiyor"
Ağır Ceza mahkemelerinin birçoğunda dosyalarının olduğunu söyleyen Canözer, şunları söylüyor:
“Salon değişiyor, heyetler değişiyor ama zihniyet hep aynı. Direkt potansiyel suçlu olarak görüyorlar karşılarına çıktıklarında. Benim gazeteci olmam herkesin kabul ettiği bir şey. Bir türlü mahkeme heyetini buna inandıramıyorum. Mesleğin meşru olduğunu kabul etmiyorlar. Bu da yeterince can sıkıcı bir durum.”
'Amacımız doğruları topluma ulaştırmak'
“Henüz 24yaşındayım bu kadar genç yaşta bu kadar dosyayla mahkeme salonlarında dolaşmak beni bir yerden sonra sıkıyor. Ceza vereceklerse de versinler artık” diyerek gülüyor Beritan. Sonra tekrar asılıyor yüzü. “Ben hiçbir gazetecinin bu şekilde yargılanmasını istemiyorum. Çünkü biz bu ülkede gerçekten sadece mesleğimizi yapmaya çalışıyoruz. Amacımız doğruları bir şekilde topluma ulaştırmak. Büyük bir devlet yargısından bahsediyoruz. Elleri kolları her yere uzanıyor. Gerçekten benim suç işlediğime dair bir delil olsaydı bunca davada mutlaka bir şeyi önüme getirirlerdi. İki davadan ceza aldım. İkisi denetimli serbestlikle sürüyor. Diğerlerinden beraat ettim”
"Kimse heyecanıma engel olamaz"
Heyecanlı olduğu için gözaltına alınış hikayesini hatırlatınca yeniden pembeleşiyor yanakları. “20 yaşındayken heyecanlı olduğum gerekçesiyle cezaevinde kaldım. Normalde de heyecanlı biriyim. İnsan bir korkusundan heyecanlanır, bir de sevdiği işi yaparken. Gazetecilikten korkuyor olsam bu işi yapmazdım. Sevdiğim işi yapıyorum. Kimse heyecanıma engel olamaz” diyor.
Ve bir an önce takip ettiği açıklamanın haberini yapmak için aceleci davrandığını gözlüyoruz. Biz daha kapıdan çıkmadan bilgisayarın başına oturarak heyecanla yeni bir ‘suç’ işlemeye devam ediyor.
Heyecanının her daim sürmesini dileyerek sevdiği işiyle baş başa bırakıyoruz onu. O sadece gazetecilik yapıyor ve unutmamalı ki gazetecilik suç değildir…(BD/EMK)