Sanırım yazıya Yılmaz Güney’in en sevdiğim sözlerinden biri ile başlamak isabetli olacak. Şöyle demişti: “Arkadaşlar! Dışarda bir şeyler oluyor farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?”
Amed’te de bir şeyler oluyor. Surların tam dibinde, Dicle’nin geçtiği verimli toprakların tam ortasında bir şeyler oluyor. Hevsel’de bir eylem var. Duymayanlar, görmeyenler var hala! Ama bir şeyler oluyor arkadaşlar. Ve bu kaçacağımız, kendimizi ayrı tutacağımız bir eylem değil.
Peki, tam olarak olup biten ne? Nedir hevsel, ne oluyor orada?
Tüm mesele Şubat ayı sonunda ortaya çıkan ağaç kıyım fotoları ile başladı. Dicle Universitesi ve Amed’in tam ortasında yer alan Hevsel bahçelerindeki ağaçlar hunharca kesilmişti. Çok geçmeden harekete geçildi ve kıyımın korkunç boyutları ortaya çıktı. Binlerce ağaç kesilmişti.
Kim, neden kesmişti o ağaçları?
Ağaçları kıyıma uğratan ve Hevsel’e alenen tecavüz eden bizatihi Dicle Üniversitesi idi. Üniversite yönetimi, D.Bakır Orman İşletme Müdürlüğü izni ile 10 bin adet ağacın kesilip alanın mesire alanına dönüştürülmesi kararı aldı. Bunu yaparken de yangın riskini azaltıp müdahale olanağı yaratmak istediklerini belirtmişler.
Çok geçmeden ilk çark eden açıklama geldi yine üniversiteden. Bu sefer açıklamayı yapan rektör Jale Saraç idi ve dalga geçer gibi şöyle diyordu: “Kestiğimiz ağaçlar sadece yabanıl otlardır. Kestiğimiz ağaçlar bataklık ıslahına önlemdir”…
Sayın rektör bu açıklamaları yaparken Hevsel’in içinde yapılan temizlik sırasında onlarca boş serum şişeleri ve ilaç atığı bulundu. Hepsi belgelendi. Üniversite boş durmamış çöp alanı olarak da kullanmış. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali açıklamalarına şunları da ekliyordu Jale Hanım: “Komplo var ortada. Basit bir olayı büyütüyorsunuz. Gezi’yi yaratmak istiyorsunuz” dedi. O bu suçlamaları yaparken başka bir gerçek daha ortaya çıktı. Kesilen ağaçlar ihale ile fırıncılara satılmıştı. 500 ton ağaç çoktan satılmıştı bile.
Hevsel gündemleşmeden önce Yeşil Amed yapılmış, Hevsel’in yapı rezerv alanı ilan edilmesinin asla kabul edilmeyeceği ilan edilmişti. Gençliğin bu talana karşı Hevsel’e düzenlediği yürüyüş sonrası oraya yerleşmesi 2.haftaya girdi. Çadırlar kuruldu, etraf düzenlendi. Kesilen ağaçlardan kalanlar toplandı. Şuan nöbet sistemi ile her gece devam ediyor kalmalar.
Hevsel’de şuan durum nedir? Nasıl bir ortama sahip?
Hevsel’de inşa edilen ilk şey komünal yaşamdır. Onlarca çadır kurulu. Amed’te örgütlenmesi bulunan sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilere ait çadırlarda bulunmaktadır.
Ortak yaşam alanında yer alan bazı çadırlar şunlar: Ekoloji çadırı, Mahsum Karaoğlan kütüphanesi, Jineoloji çadırı ve mutfak çadırı. Ateşin yanına da kurulmuş büyük bir çay alanı var. Kütüphane kitap bağışlarını almaya devam ediyor. Mutfak yine desteğe açık. Ekoloji çadırı ise sunum ve tartışmalar için de kullanılıyor. Ayrıca geceleri belli bir saatten sonra ateş etrafında toplu tartışmalar, forum mantığı ile yapılıyor.
Her gece nöbet tutuluyor. Nöbet sadece geceleri etrafta değil, gündüz mutfak ve kütüphane içinde geçerli. Hevsel’e her gün onlarca kurum ve şahıs ziyarette bulunuyor. Bu ziyaretler çokça renklilik içeriyor. Şiir dinletisi de var, müzik dinletisi de var, dünyanın farklı alanlarından şahıs-kurum ziyaretleri de var. Sönmeyen ateş etrafında bolca halay var. Çevre bilinci var.
Yemek dışarıdan karşılanıyor. Alanda kurulan jeneratör yardımı ile aydınlanma sağlanırken kurulmuş iki lavabo da bulunuyor.
Hevsel direnişi sürerken Diyarbakır valiliği açıklama yaptı. Açıklama ayrıca yazılı olarak iletildi BDP’ye. Tüm talepleri kabul ettiklerini, Hevsel’de herhangi bir kıyıma izin vermeyeceklerini belirttiler. Valiliğin amacı bu direnişi pasifize etmek ama Hevsel bir ekoloji sorunu olmaktan öte, kimlik-kültür-tarih üçgeninde tartışılan ve ileriye taşınan bir sürece çoktan evirilmiş durumunda.
Hevsel direnişinin en önemli özelliği Kürdistan’da ekoloji ile ilgili belki de ilk ciddi başkaldırış ve kararlılık gösteren eylem olmasıdır. Hesap soruluyor. Gençlik bunun hesabını sorarken yanlarında görmek istediği “profilleri” halen tam olarak görmüş, desteklerini almış değil. Unutmamak lazım ki şuan Hevsel’de olup bitenler, Amed’in aynı zamanda siyasi geleceğine dair de sağlam bir sınavdır. Bu bağlamda herkesin üzerine fazlası ile görev düşüyor. Olası provokasyon ve saldırılara karşı daha çok birlik olunmalı ve daha çok kişi oraya akın etmelidir.
Eylem yerinin az şehir dışında olması sorun edilmemeli. Ulaşım çok rahat yapılabiliyor. Dicle Üniversitesi'ne giden köprüyü geçince ilk sağa döndüğünüzde alanı göreceksiniz. Ayrıca sadece ziyaret edip, alandan hemen ayrılmamalı, tartışmalara da katılmalı, sözünü söylemelidir kişi.
Hevsel’de kalmalı ve doğal yaşam ile ilgili bir deneyim yaşanmalıdır. Mesele ağacı da aşıp özerklik ile eklemlenmiş ontolojik bir boyuta çoktan varmış durumda. Bu önemli bir fırsattır.
Hevsel, Amed’teki tüm arkadaşların desteğini ve katkısını, katılımını bekliyor. Eylem Newroz’a kadar o alanda sürecek ve ondan sonra gidişatına tekrar karar verilecek. Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar ve ağaçlar tekrar kesilebilir. Buna hayır demek bizim elimizde. (ÖA/HK)