Bundan 15 yıl önce, daha sonra laikliğe karşı eylemleri nedeniyle kapatılan Refah Partisi'nin gücünün tepesinde olduğu günlerde açılan "iftar çadırları", bugün sosyal ve kültürel hayatın parçası haline geldi.
O gelenekten çıkarak iktidara gelen başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iftar yemeklerini diplomasi, sosyal ilişkiler ve siyasi meşruiyet aracı olarak normalleştirdi. Artık, ibadet kabahati gizlemek için kullanılıyor.
"Geleneğin ihyası"
Bireyin gelenekle bağını koparan, zamanın hızlanarak aktığı modern şehirlerin ortasında kurulan bir "çadır"da toplanarak yemek yemek, bilinemeyecek kadar eski zamanlara gönderme yaparak mistik bir bulutla etrafı çevirse de, "iftar çadırları"nın geçmişi çok uzun değil.
İlk çadırları 1994'te dönemin İstanbul belediye başkanı Erdoğan ve Ankara belediye başkanı Melih Gökçek açtı. Amaç, o yıl mesai saatine yakın olduğu için insanların eve gitmeden oruçlarını açabileceği yerler kurulmasıydı. Bunun için Eminönü ve Güven Park seçilmişti.
Öte yandan bu çadırların mucidi, aynı yıl Üsküdar belediye başkanı olan Yılmaz Bayat ve "ilahiyat kökenli dört kişilik bir ekipti". Bayat "Yer darlığından dolayı iftar için çadır kuralım fikri ortaya atılınca, Üsküdar Meydanı'na tek direkli 1100 metrekarelik çadır kurdurduk. İlk gün 1500 kişiye iftar vermiştik. En son 15 bin kişiye kadar çıktı bu sayı..." diye anlatıyor.
Bayat'ın belirttiği amaçsa, Erdoğan ve Gökçek'inkinden daha gerçeğe uygun gözüküyor: "Geleneğin yeniden ihyası..."
Böyle de oldu. İftar çadırları evine yetişemeyen oruçlular ve yoksullarla kısıtlı kalmadı, herkesimden insan, çoluk çocuk bedava yemek için çadır önündeki kuyruğa katıldı. Bu başarı ertesi yıldan itibaren Türkiye'nin dört bir yanında belediyelerin çadır kurmasına yol açtı; en büyük çadırı kurmak bir prestij meselesi haline geldi.
Halk iftar çadırlarına dolarken, 1995 seçimlerinde iktidar ortağı olan Refah Partisi de iftarı üst siyaset araçları arasına soktu. Başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan'ın 1997'de başbakanlık konutunda tarikat liderlerine verdiği iftar yemeği ve konuta lüks arabaların içindeki uzun sakallı,i sarıklı erkeklerin resimleri, ertesi yıl 28 Şubat'ta yapılacak askeri darbeyle birlikte "irtica geliyor"un vesikası olarak tarihe kazındı.
İftar politikaları
Aradan geçen zamanda çok şey değişti ve hiçbir şey değişmedi. Askeri darbenin yarattığı kesintinin ardından, zamanla siyasi iftar yemekleri de iftar çadırları gibi vazgeçilmez hale geldi.
Yıllar sonra, AKP hakkında açılan kapatma davasında da savcı, parti teşkilatlarının açtığı iftar çadırlarını "laikliğe karşı eylemler" arasında saydı. Bu defa parti kapatılmadı; dava sonunda Anayasa Mahkemesi altıya beş oyla partinin kapatılmaması fakat hazine yardımının kısmen kesilmesine karar vermişti.
Şimdi, belediye başkanlığından başbakanlığa yükselen Erdoğan, Muhammed karikatürleri yüzünden posta koyduğu NATO genel sekreteri Rasmussen'le "İslam'a saygısını göstermesi için" iftar yemeğinde buluşuyor. Gecekonduya gidiyor, Kürt açılımını polislerle tartışıyor, bunların hepsi iftarda oluyor. Cumhurbaşkanı Ramazan ayı boyunca farklı toplumsal kesimlere iftar yemekleri veriyor. Bakanlar, iftarda halkın sorunlarını dinliyor. Sorunlar iftarda çözülüyor.
Çadırdan çıkmak için
Hürriyet'in haberine göre, bu yıl Ramazan yardımları yarı yarıya azalmış durumda, sponsor desteğiyle kurulan belediye iftar çadırları da küçüldü. Bu yıl İstanbul'da 52 bin, Ankara'da 11 bin kişilik iftar çadırı kuruldu. İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği başkanı Engin Güner'e göre, iftar yemeği kişi başı 3,5 ila 6,5 TL'ye mal oluyor.
Bazı belediyeler çadırın yerine mobil araçlardan yemek dağıtıyor, yoksul ailelerin evlerine gıda paketleri götürülüyor. Tüm Türkiye'de her gün yaklaşık 150 bin kişiye yemek verilecek. Öte yandan, Türkiye İstatistik Kurumu'nun en son 2006 verilerine göre 539 bin kişi açlık, 12 milyon 930 bin kişi de yoksulluk sınırının altında.
AKP'nin sosyal hakları, kömür, yiyecek, nakit yardımı gibi bir tür sadaka sistemiyle ikame etmeye çalışması uzun zamandır eleştiriliyor. İktidarın eşitsizlikleri derinleştiren iktisadi politikalarıyla beslenen sermayenin sponsorluğunda kurulan iftar çadırları, çadıra girenlerin amacından bağımsız olarak taşıdığı kesin İslami göndermelerle, muhafazakar siyasetin toplumsal alana müdahalesinin en etkin ve açık örneklerinden biri. Herkesin, yılda 12 ay, günde üç öğün karnını doyurabildiği, karnını doyurabilmek için çadıra girmek zorunda kalmadığı bir cumhuriyet, ancak çadıra girenlerin sokak orucunu bozup sırça köşklerde yapılan iftarları bozmasıyla gelebilecek.(EÜ)