İnsan Hakları Günü'ne, ülkesini bölgesel bir güç olarak görürken basın özgürlüğüyle ilgili sorunları topyekün reddeden bir Başbakanla girmek ne kadar acı!
Basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili eleştirilere bir başka değil, 500 satan yerel gazetelere "hakaret" veya kişilik hakları saldırı"dan bu kadar rahat dava açan ve daha düne kadar memleketin sayılı karikatüristlerinin mahkemelerde süründüren Recep Tayip Erdoğan kızıyor.
İnsaf desem?
Anladık, kuyruğu dik tutmaya çalışıyor ancak bari fikir sahibi olduğu konularda ve bulaşmadığı meselelerde atıp tutsun bari. İnsaf demek istiyorum.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ziyaretinde, "Ülkemde basın özgürlüğü o kadar ileri ki, Cumhurbaşkanı, Başbakan, "bizi, ailelerimizi yerden yere vurmaya kadar her türlü hürriyetleri var. "O denli hakaretler yapılıyor. Hakaretlere basın özgürlüğü diyorsak bir şey diyemem. Ben eleştirilere karşı değilim" demiş..
Baştan sona gurur ve alınganlık...
"Kesilen vergi cezasına gelince, sanırım birileri gelip burada bizi burada şikayet ediyor, burada kulisler olduğu anlaşılıyor. Bu konu, Maliye Bakanlığı'nın bir vergi noktasındaki sıkıntıyla alakalı. Maliyenin çalışmalarına benim müdahale yetkim yok. Yakalarsa Maliye gereğini yapar. Bu tür lobilerle Türkiye'de basın özgürlüğü sorgulanamaz. Basın Türkiye'de ABD'den çok daha özgürdür."
Evet, Maliyenin kestiği ceza da tam bir tesadüf ya! Buna benzer bir belanın bir taraftan geleceği, birkaç yıl öncesinden, meydanlarda verdiğiniz demeçlerden belli değil miydi? Her demecinizde hedefte bir gazeteci, bir köşe yazarı, kişilik haklarınız ve onurunuz vardı, unuttunuz mu?
Şikayet edenlerden biri: RSF
Türkiye'de gazetecilere açılan davaların haddi hesabı yok. Sadece üç ayda 190 kişi düşüncelerinden mahkemelere çıkıyor; ülke genelinde yayın yasakları getiriliyor;
Sizi suçladıklarında demiyorsunuz, "Yasalarımızı gözden geçireceğiz", "Evet, bazı şeyleri yanlış yaptık"... Savaş müzakereleri yürütmek için gidilen ABD'de insan haklarına dair eleştirilere bu kadar içerlemenizi normal karşılayabilir miyiz?
Başbakanı ABD'de eleştiren kişilerden biri de uluslar arası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü Washington temsilcisi Clothilde Le Coz idi. Le Coz ne demiş ki Başbakan rahatsız olmuş?
Peki yalan mı?
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesiyle ilgili eleştiriler, Adalet Bakanlığı müdahalesiyle azaltıldı ama TCK'nın 305, 288, 318, 299. maddeleri, 5816 Sayılı Atatürk Yasası ve Terörle Mücadele Yasası halen yürürlükte..Yalan mı?
"Baskın Oran, Sevan Nişanyan, Aydın Engin ve Ahmet İnsel gibi aydın ve gazeteciler, aşırı milliyetçi gruplarca tehdit ediliyorlar. Önlem alınmalı" demiş...Çok mu ağırınıza gitti?
"Günlük, Özgür Ortam, Demokratik Açılım ve daha pek çok gazetenin yayını durduruldu" tespiti paylaşılmış. Bu da mı yalan?
"Milliyet muhabiri Nedim Şener 32 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Gazeteci Kemal Göktaş soruşturma geçiriyor" demiş.. Evet, bunlar yaşanıyor.
"İnternet sitelerine yasak getirmek çok basit. 5651 Sayılı Yasaya dayanarak siteler tamamen kapatılabiliyor. Youtube, dailymotion ve google groups siteleri kapatıldı" demiş..Haksızlık mı yapıldı?
Şükredelim, ABD'den daha özgürmüşüz!
Bütün bunlar gündelik yaşamın bir parçası haline gelmişken Başbakan Erdoğan, neden rahatsızlık duyuyor. Bizler üzerimize düşeni yaptık, kendisini kimlerin neden şikayet ettiklerini anlattık.
Şimdi sıra Sayın Başbakan'da.
O da, bizlere Türkiye medyasının neden ABD'den daha özgür olduğunu anlatabilir mi acaba? (EÖ)