Mutlu babalar, huzursuz babalar, sevimli, şefkatli, sevgi dolu, komik babalar, sinirli, konuşkan, sevgisini gösteremeyen babalar. Adını dahi anmak istemediğimiz babalar...
Babalar türlü, çeşitli.
Yazar ve çizer Soosh, babasıyla her zaman şefkatli ve sevgi dolu bir ilişkinin özlemini duymuş. "Sevgisini nasıl göstereceğini bilmiyordu, bu yüzden çoğu zaman mesafeli ve soğuktu" diyor Huffington Post'a verdiği bir röportajında.
Belki de bu yüzden kocaman ve şefkatli bir baba figürü yaratıyor "Babam Yanımdayken"de.
Kızlarıyla birlikte başka babaları gözlemleyen Soosh, "Sanırım bende eksik olan ve çok istediğim şeyi çizdim" diyor.
"Babam Yanımdayken" küçük bir kız çocuğuyla babasının ilişkisine odaklanıyor.
2016 yılında yaptığı baba-kız çizimleriyle önce sosyal medyada dikkati çekiyor Soosh. Bu baba-kız resimlerini hayatının zor bir döneminde, kendini kaybolmuş hissettiği bir dönemde çizmeye başlıyor: "Zihnimde bu baba, yani her şeyi mümkün kılabilen, kocaman, nazik ve sevgi dolu koruyucu bir figür olarak canlandı."
Çalışmalarına sıcaklık ve yumuşaklık katmak için genellikle suluboyayı tercih eden Soosh'un çizimlerinde çocuklar ve aile ilişkileri ana esin kaynağı.
"Babam Yanımdayken" Soosh'un 2017'de çıkardığı ilk resimli kitabı. Redhouse Kidz'in Cemre Ömürsuyu Seyis'in Türkçesiyle okurla buluşturduğu kitap, bu hayali baba gibi babaların daha da çoğalması ümidi veriyor insana.
Biraz da babaların aklına bir arada olma fikrini düşürüyor kitap. Her şartta çocuğunuzun yanında olduğunuz sürece ne olduğunun bir önemi yok diyor. Öğretilmiş babalık ve erkeklik rollerini yerle bir ediyor. Sadece kendi doğrularını dikte etmiyor, küçük kızdan da bir şeyler öğreniyor öyküdeki baba.
Az yazılı sayfalarda baba, sayfanın büyük bir kısmını kaplıyor. Zaten önemli bir erk olan baba figürü neden bu kadar baskın diye düşünebilirsiniz ama onu da yazar şöyle açıklıyor:
"Babayı özellikle büyük çizdim. Kızından çok daha büyük, çünkü küçük kız onu böyle görüyor; birçoğumuz kahramanlarımızı ya da ebeveynlerimizi böyle hayal ederiz."
Gerçekten de, çocukken her şey büyük görünmez mi bize? Eskilerden bir mekan, babaannemiz, oyun parkları ya da babamızın elleri...
Zaman geçip siz büyümeye başladığınızda her şey küçülüverir.
Dedik ya babalar türlü, çeşitli... Benim babam da bu sayfalarda anlatılan babanın bazı özelliklerini taşıyordu: Yardım eden, şefkatle sarılan, komik görünmekten çekinmeyen ve güldüren. Bazen sinirli, bazen takipçi, bazen üzerime aşırı düşen... Olduğu gibiydi işte! Ve ne olursa olsun Memo'yla benim hep yanımızdaydı. Onsuz ve zor geçen bir babalar günü daha yaklaşırken, bu kitap düştü önüme.
Kitaplardan okumayı değil de, daha çok kendi uydurduğu, bildiği, deneyimlediği şeylerin öykülerini anlatırdı. İyi bir hikâye anlatıcısıydı babam.
Yeteri kadar iyi bir babanız varsa aslında, "Birlikte olduğunuz sürece ne yaptığınızın çok da önemi yoktur."
"Babam Yanımdayken"i tüm babaların okuması ümidiyle...
Babasını özleyenlere ve bu sayfaların da editörü olan, Lorin'in babası Sedat Yılmaz'a selamla...
(AÖ)