"Plak şirketlerinin duymanızı istemediği müzik" (The music the record companies don’t want you to hear) sloganı, Henry Cow’un 1978’de öncülüğünü yaptığı Rock in Opposition (RIO) hareketinin yönelimini açıkça hissettirir. Ticari bir eleştiri olmanın ötesinde, müzik endüstrisinin dayattığı estetik ve ideolojik sınırlar sorgulanır. Henry Cow, Virgin Records ile sözleşme imzaladıktan kısa süre sonra, müziklerinin ticari hedeflerle çelişmesi nedeniyle yollarını ayırmak zorunda kalmış, bu da grubun müzik endüstrisinin baskılarına karşı politik bir tavır geliştirmesine yol açmıştı.
Grubun politik ve deneysel anlayışı, RIO hareketinin öncesinde çıkan eserlerinde de kendini gösterir. 1975’te yayınlanan In Praise of Learning albüm, bilhassa “War” şarkısıyla bakışını ortaya koyar. Tekrar eden “War” haykırışları, savaşı eylem olmanın ötesine taşıyarak, kapitalist sistemin sürekli yeniden ürettiği yapısal bir mekanizma olduğunu hissettirir. Sözlere baktığımızda çatışmaların ulus devletler arası bir mesele olmaktan ziyade, emek ve sermaye arasındaki çelişkilerin yansıması olduğunu anlarız. Parçanın disonansları, keskin ritim değişiklikleri ve karmaşık armonik yapısı şiddeti doğrudan hissettirir; burada politik olan, estetik bir deneyimle bütünleşir. “War”, Henry Cow’un müzik ve düşünce alanında inşa ettiği düşüncenin somut bir ifadesidir.
'Sahnede politik bir beden ifadesi'
“War"u biraz açarsak, şarkının dönemin progresif ve avangart rock anlayışının sınırlarını zorlayan bir deneyim sunduğunu söylemek yanlış olmaz. Savaşın kaotik ve öngörülemez doğasını müzik aracılığıyla hissettiren şarkı, Dagmar Krause’un keskin ve dramatik vokaliyle teatral bir atmosfer kazanıyor; sözlerdeki politik ifade, sesin türlü biçimleriyle güçleniyor. Krause’un mizacı sert, yer yer kabare geleneğini çağrıştıran vokal tavrı, şarkıyı bir müzikal deney olmaktan çıkarıp doğrudan politik bir beden ifadesine dönüştürüyor. Bu yönüyle Krause, erkek egemen progresif rock sahnesinde hem estetik hem de politik bir kırılmayı da temsil ediyor. Krause’un vokali savaşın yıkıcılığını, kapitalizmin baskısını ve patriyarkanın tahakkümünü sahnede politik bir beden ifadesi kazandırır.
Öte yandan şarkıda minimalist ve deneysel müzik akımlarının etkilerini de görmek mümkün: 1970’lerin Avrupa avangart sahnesinde popüler olan, örneğin Univers Zero’un 1313 albümündeki karanlık ve düzensiz ritimlerin, Art Bears’ın deneysel şarkı yapılarının ya da Faust şarkılarındaki mekanik tınıların Henry Cow’da yeniden biçimlenip yorumlandığı hissediliyor. Altyapıda rock ve caz ritimleri serbest doğaçlamayla birleşir, bas ve gitar poliritmik yapılarla desteklenir; harmonik disonanslar ve ton dışı geçişler parçanın dramatik gerilimini yükseltir. Synth ve tuşlular minimal motiflerle ritmi desteklerken, tekrarlayan gitar ve bas motifleri ani aksanlarla parçanın dramaturjik yapısını güçlendirir. Müziği doğrudan politik bir araca dönüştüren grup, gerek kolektif üretim anlayışı gerekse RIO hareketindeki öncülüğüyle toplumsal eleştiriyi alternatif sahnede görünür kılıyor. Kısacası Henry Cow’un çağdaşlarının deneysel sınırlarını takip ederken, sistem eleştirisini merkezine almasıyla özgün bir konum elde ettiğini söyleyebiliriz.
RIO: Alternatif avangard sahne
Henry Cow’un “War” ile inşa ettiği politik tabanlı müzik anlayışı, birkaç yıl sonra daha geniş ve etkili bir sahne kazandı. 1978’de Londra’daki New London Theatre’da gerçekleşen RIO konseri, Henry Cow’un organizatörlüğünde şekillendi ve Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen deneysel toplulukları bir araya getirerek sınırları zorlayan kolektif bir sahne yarattı. İtalya’dan Stormy Six, işçi hareketleri ve sosyalist gruplarla kurduğu doğrudan ilişkilerle konserlerinde gündelik mücadeleyi müzikle birleştirirken; İsveç’ten Samla Mammas Manna, mizahi ve müzikteki yapısal ‘sürprizleri’ bozup politik eleştiriyi eğlenceli bir deneyime dönüştürdü. Belçika’dan Univers Zero, karanlık avangart geleneğiyle endüstriyel ve gotik tınılar üzerinden toplumun sert ve çarpık yönlerini sahneye taşırken; Fransa’dan Etron Fou Leloublan, tiyatro ve kabare mirasından beslenen sahnesinde dramatik performanslarla sistem eleştirisini doğrudan görselleştirdi. Sistem dışı düşünmeyi ve politik sanatı deneyimleme olanağı sunan RIO, dinleyiciyi alternatif bir sahne ve üretim ağıyla buluşturdu. Henry Cow’un öncülüğünde müzik, estetik bir üretim olmaktan çıkar; protesto biçimi, iletişim aracı ve karşı-kültür pratiğine dönüştü.
Sonuç itibarıyla Henry Cow, çağdaş progresif ve avangart rock gruplarından kendine özgü bir duruş sergileyerek ayrışır. King Crimson, Van der Graaf Generator ve Magma çoğunlukla teknik virtüözite, karmaşık ölçüler ve yoğun sahne performanslarıyla öne çıkarken, Henry Cow’da bu yapılar politik söylemle buluşur. Grup için müzik, estetik sınırları zorlamanın ötesinde, kapitalizmin kültürel kodlarını açığa çıkarmanın ve alternatif bir toplumsal tahayyül kurmanın da aracıdır. Bu nedenle “War” gibi parçalar ya da Rock in Opposition gibi hareketleri salt müzikal deneyler olarak değil, politik örgütlenmenin bir parçası olarak görmeli.
(BG/AB)






