Bugüne dek binlerce öğrenci yetişirdi. Kendi hocalarından gördüğünün aksine, öğrencileri ve asistanlarıyla kurduğu yakın ilişkilerle tanınıyor, seviliyordu. Mezuniyet törenlerinde en çok alkışlanan hocalardan biriydi.
Öğrencilerinin iletişim bilgilerini saklıyor, yıllar sonra aradıklarında dahi onlara isimleriyle hitap ediyordu. Bilime olduğu kadar sanata da meraklıydı. Çok iyi piyano çalıyordu. İyi bir okurdu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Edebiyat Kolu’ndaydı. Özellikle felsefe kitaplarına büyük ilgi duyuyordu. Bu ilgisi sayesinde “Tıpta Etimoloji” adında bir seçmeli ders dahi açtı. İlaç isimlerinin kökenini araştırıyor, bunu öğrencileri ve arkadaşlarına anlatıyordu. “Mitolojik Kökenli Tıbbi Terimler” başlıklı bir ders verecek kadar etimolojiye meraklıydı.[1]
Öksürük şikâyetiyle gittiği hastanede Covid-19 sonucunun pozitif çıktığını öğrendi. Tedavisine evde devam edilmesine karar verildi. On günlük hastalık süreci sonunda, 15 Nisan 2021’de Bahçeşehir’deki evinde Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
Prof. Dr. Melih Aktan’ın hikâyesini otuz yılı aşkın bir süredir arkadaşı, can dostu olan İstanbul Tabip Odası Eski Başkanı Prof. Dr. Taner Gören’den dinliyoruz.
Arkadaşı Prof. Dr. Taner Gören anlatıyor
Melih’i anlatmak böyle bir durumda gerçekten insanda farklı duygular yaratıyor. O yok çünkü şu anda.
1980 yılında tanıştık Melih’le. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Kürsüsü’nde. İsmi öyleydi o zaman. İç Hastalıkları Kürsüsü eğitimine 1979’da başladım, o da benden kısa bir süre sonra başlamıştı. O tarihlerde birlikte çalışmaya başladık
Felsefe tutkusu
Melih’in dünya görüşü bana çok uygun olduğu için onunla yakın arkadaş olmaya başladım. Zaman içerisinde kendine özgü bir takım özellikleri nedeniyle bir bakıma da önümü açtı benim.
Çok okurdu Melih. İlkçağ felsefesi başta olmak üzere felsefe okumayı seviyordu. Bana en son Seneca’nın Ahlak Mektupları kitabını hediye etmişti.
Bir yandan hekimlik eğitimi görürken bir yandan da müzikle uğraşıyordu. Müzik onun çok önemli bir ilgi alanıydı. Çok iyi piyano çalıyordu.
Sporu da çok severdi. 1990’lı yıllarda, ben Ataköy’de otururken evimin önünde bir tenis kortu vardı. Orada buluşur, sabahın 7’sinde tenis oynardık.
Penisilin V'nin V'si
Etimolojiye çok meraklıydı. Penisilin V diye bir ilaç vardır. Melih bana ilaç isminin kökenini anlattığında çok şaşırmıştım. Penisilin hep iğne şeklinde yapılıyordu, çünkü ağızdan verildiğinde mide asidi onu yok ediyor ve etkisiz oluyordu.
Bilim insanları araştırıp mide asidinin yok edemeyeceği bir Penisilin formülü geliştirdiler ve ona Penisilin V adını verdiler.
V’nin açılımı “victory”, yani zafer. Bunun gibi birçok kelimenin kökeni araştırıp “Tıpta Etimoloji” diye öğrencileri için seçmeli bir ders oluşturdu sonra. Çok ilgi çekici derslerdi bunlar.
Ben 1983’te ihtisası bitirdim ve İç Hastalıkları uzmanı oldum. Melih de belki benden bir yıl sonra bitirdi ve mecburi hizmete gittik.
1988 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’ne geri döndüm, Kardiyoloji Anabilim Dalı’nda yüksek ihtisas yapmak üzere. Melih hematolojiye meraklıydı ve bu alanda yüksek ihtisas yapmak üzere mecburi hizmetten sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ne geri döndü.
İstanbul Tıp’a adını yazdırdı
Hematoloji derinlemesine bilgi isteyen bir alan. Melih kronik lenfoid lösemi dediğimiz bir türde lösemisi olan hastalara yönelmeye başladı. Daha ağırlıklı olarak onları inceleyen ve onlarla çalışan bir hematolog olmaya başladı.
Emekli olduğunda kronik lenfoid lösemi hasta grubu en büyük olan hematolog olarak biliniyordu. Hakikaten hematolojiyi çok özümsemiş, en derinlemesine bilgisi olan bir öğretim görevlisiydi. Genetik konusunda da bilgisi çok fazlaydı.
Plazmaferez dediğimiz bir yöntem vardır. Plazmadan bir takım hücreleri temizlemek anlamında. Onu hematolojiye getiren akademisyen oldu Melih.
Bir süre sonra Bilim Dalı Başkanı oldu. Bir zamanlar yanına asistan olarak girdiği Muzaffer Aksoy’un oturduğu koltuğa sonunda Melih Aktan da oturdu ve bir Bilim Dalı Başkanlığı yaşadı.
Bu dönemde tabii birlikte çalıştığı arkadaşlarıyla olan ilişkilerini gözlemleme fırsatım oldu.
Hem asistanları, hem akademisyen arkadaşları hem de hastaları tarafından gerçekten çok sevilen bir öğretim üyesi olarak adını İstanbul Tıp Fakültesi tarihine yazdırdı.
Görsel: Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu ve Prof. Dr. Melih Aktan aynı karede
İyi hekimlik
Şu sıralar içinde bulunduğumuz hekimlik ortamı ve sağlık sistemimizin gidişatı bizim hiçbir şekilde hoşnut olmadığımız bir duruma geldi. Bu süreçte ne yazık ki iyi hekimlik çok büyük yaralar aldı.
Ve şu anda çok büyük sıkıntılar içinde olduğunu biliyoruz. Sağlığın ticarileşmesi dediğimiz bir kavram iyice ön plana çıktı. Özel hastanelerin sayısı arttı.
Sağlıktan para kazanma işi Türkiye’de büyük bir sektör haline geldi. Böyle bir süreçte Melih eğer isteseydi çok büyük paralar kazanacağı bir yola gidebilirdi.
Hatta bir ara bir özel hastanenin hematoloji bölümünün başına gelmesi teklif edildi ve Melih altı aylığına gitti. Fakat oradaki ortam hiçbir şekilde onun kafasına yatmadı ve tekrar İstanbul Tıp Fakültesi’ne döndü.
Empati
Ben hasta olsaydım ne hissederdim düşüncesiyle hastasına yaklaşırdı. Biz bunu öğrendik hocalarımızdan ve Melih bunu en iyi yapanlarımızdandı.
Empati yapmayı çok önemserdi. Asistanlara ve öğrencilere karşı da böyleydi. Biz hekimliğe başladığımızda çok kıdemli öğretim üyelerinin yanına yaklaşamazdık.Halbuki Melih, öğrencilerin en sevdiği akademisyenlerden birisiydi. Mezuniyet törenlerinde diploma verirken en çok alkışlanan öğretim üyelerindendi.
Bir insan nasıl bir insan olmalıdır, insanlarla nasıl iletişim içinde olmalıdır, onlara nasıl bakmalıdır konularını çok önemserdi. Her zaman bir hekimin öncelikle iyi bir insan olması gerektiğini hem dile getirirdi hem de yaşamıyla bunu, öğrencilerine örnek olacak şekilde, gösterirdi.
Çok sıcak bir yaz gecesiydi, muhtemelen temmuz ayıydı. Gece dahiliye servisinde nöbetçiydim. Her katta asistan odası vardı, 2. kattaki asistan odasından sesler geliyordu. Oraya yönlendim. Saat 21.00 sıraları. Melih hastayı karşısına almış, şikâyetlerini soruyordu. Karşısındaki hasta da sıcaktan kızarmış, sıkıntılı bir halde onun sorularına cevap vermeye çalışıyordu. Onları izlemeye başladım. En nihayet hasta dedi ki “Hocam onu yarın sabah yapsak, benim uyku geldi” dedi. Gecenin 21’inde hastasını sıkıştıran sorularla onu amnezi alırken görmüş olmak benim unutamadığım anılardan birisiydi Melih’le ilgili. |
Covid-19
Tahminen ocak ayında, aşılama başladığı sırada hekimler aşı olabiliyorken ilk aşısını oldu. Mart başında da ikinci aşısını. Aradan bir hafta geçti, hiç ummadığımız bir şekilde Melih’in korona testi pozitif çıktı.
Ama belirgin bir semptomu yoktu. Ek bir hastalığı da yoktu. Biz o esnada sık sık telefonla görüşmeye devam ettik. Her gün arayıp soruyordum nasıl olduğunu. Biraz halsiz olduğunu, öksürüğü olduğunu söylüyordu.
Kalp damarı tıkanması
On gün sonra, 14’ünün akşamında vefat etti. Covid-19’un kalp damarlarında tıkanıklığa yol açması artık iyiden iyiye makalelerde de yazıyor.
Melih’in vefatıyla ilgili bizim kanaatimiz de bu yönde. Beklenmedik bir şekilde kaybettik Melih’i. Çok üzücü bir durum bu.
Tıp öğretmeni
Melih, babası ve annesinin gömülü olduğu Eyüp, Pierre Loti Mezarlığı’nda aile kabristanına gömüldü. En yakınları katılabildi cenazesine.
Ben gidemedim. Bu korona döneminin insanı son derece yaralayan böyle bir sonucu da var. Cenazelere katılamamak, istediğimiz gibi orada bulunamamak gibi. Ben her gün Melih’i hatırlıyorum bir şekilde. Hatırlamadığım gün yok. Çünkü birlikte paylaştığımız çok şey vardı.
Çok önemli bir kayıp sonuçta Türkiye için. Türkiye, Melih’in vefatıyla çok iyi bir insanı kaybetmiş oldu. Çok değerli, nitelikli bir bilim insanını kaybetmiş oldu.
Birçok öğrenciye örnek olan ve bundan sonra da birçok öğrenciye örnek olabilecek iyi bir tıp öğretmenini kaybetmiş oldu.
İnsan bir bakıma ölümsüzdür. Düşünebilmek kabiliyeti nedeniyle ölümsüzdür; ama ölümsüz olmak için bir takım eserler bırakması gerekiyor. Eğer bunu yapabiliyorsa, ki bunu düşünceyle yapıyor, insan o zaman ölümsüz olur. Melih önemli bir tıp kitabını, DeGowin’in Semiyoloji Kitabı’nı Türkçeye çevirdi Prof. Dr. Tevfik Ecder arkadaşıyla beraber. Onu ölümsüz kılan bir unsurdur bu. Onun için, Melih Aktan benim için ölümsüzdür. |
Açık Radyo
Açık Radyo’nun düzenli destekçilerinden olan Melih Aktan’ın vefatından sonra Ayşegül Tözeren ve Selim Badur’un sunduğu “Önce Sağlık” programında Ayşegül Tözeren şunları kaydetti:
“Melih hoca çok iyi piyano çalardı, tam bir opera tutkunuydu ve şahane bir okurdu. TTB’nin Edebiyat Kolu’yla birlikte Melih hocayla pek çok kenti dolaşma şansı bulmuştum ben. Samsun’a, Adana’ya Yaşar Kemal’i anmaya, Edirne’ye birlikte gitmiştik Melih Hoca’yla. Kendisinin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.”
Görsel: TTB Edebiyat Kolu Edirne Gezisi
İstanbul Tabip Odası açıklaması
İstanbul Tabip Odası, 15 Nisan 2021'de sosyal medya hesabından Aktan için bir taziye mesajı yayımladı.
"İstanbul Tıp Fakültesi 1979 yılı mezunlarından, üyemiz, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Melih Aktan'ı geçirmiş olduğu Covid-19 sonrası kaybettik.
"Acımız çok büyük. Değerli meslektaşımızın ailesi başta olmak üzere yakınlarının derin acısını paylaşıyor, tüm hekim camiasına başsağlığı diliyoruz."
Prof. Dr. Melih Aktanİstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı emekli öğretim üyesi. İstanbul Tıp Fakültesi 1979 yılı mezunu. Akut Lösemilerin Tanısında Sitoşimik Yöntemler’i tezini yazdı. DeGowin’in Semiyoloji Kitabı’nın iki çevirmeninden biri. 15 Nisan 2021’de Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Pierre Loti Mezarlığı’nda aile kabristanına defnedildi. 1955 doğumluydu. |
(TY/APK/YK)
[1] Ders kaydını izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=FY9uPOOIrRM&t=2013s
Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden
sağlıkçıların yakınları anlatıyor
YAŞAYAMAZLAR MIYDI?
Video-Söyleşiler: Tuğçe Yılmaz
Hangi politikalar sağlıkçıların Covid-19'dan ölmesini önler(di)?/ Tuğçe Yılmaz
Soruyoruz; sağlıkçı Covid-19'u hastanede kaptığını nasıl belgeler?/ Hüsnü Yıldırım
Pandemide çalışma yaşamı için “Unutulanlar”/ Onur Hamzaoğlu
TTB Başkanı Prof. Dr. Korur-Fincancı yanıtlıyor: Yaşayamazlar mıydı?
Hakkâri’nin Mehmet Dayısı: Sağlık çalışanı Mehmet Mollamahmutoğlu
Hatay'ı yasa boğan kayıp Dr. Adnan Ezelsoy
Emektar eczacı Taki Türkyılmaz
Çocukların amcası: Dr. Nebil Emir
Bir Göç Hikâyesi: Dr. Mohammad Şamaa
Hematolojide deha: Melih Aktan
Nazilli’nin Profesörü: Esat Ülkü
Dilek Tahtalı 33 yaşında gitti, Köpük ondan armağan
Hocaların Hocası: Cemil Taşçıoğlu