AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir ekonomik reform paketi daha açıkladı. Çok ayrıntılı bir paket olduğundan, tek tek maddeleri tartışmanın pek anlamı yok. Bu nedenle, paketin neyi amaçladığını anlamak için birkaç grup halinde ele almak gerekiyor.
Sıradanvaatler
Paket bugüne kadar defalarca sayılıp dökülmüş, bütün yıllık programlarda, orta vadeli planlarda, hükümet programlarında yer almış niyet beyanlarının bir derlemesi gibi. Enflasyonla mücadeleye öncelik vermek, döviz borçlarını azaltmak, gıda israfına son vermek, teşvikleri artırmak, kamu ihalelerinde liyakati esas almak, mevzuatı sadeleştirmek gibi beylik laflar sıralanıyor.
Hatta her yıl tekrarlanan ve artık bir mizah konusu haline gelen, kamuda taşıt alımını sınırlandırmak, bile ihmal edilmemiş. Kamunun temsil ve ağırlama giderlerinin sınırlanacağı vaadine ayrı bir yer vermek lazım. Bu reformun, itibardan tasarruf etmeye kadar varıp varmayacağı merak konusu.
Bütçe açığında devamlılık
Bütçe dengesine çok önem verileceği söyleniyor. Bu bağlamda döner sermayeler, fonlar, özel hesaplar zaman içinde tasfiye edilerek, merkezi bütçenin birliği sağlanacak. Bu önemli bir aşama. AKP hükümeti 19. yılında, 19. yüzyıldan beri var olan bütçe anlayışına ulaşmış görünüyor. Bütçenin birliği ilkesi bu ülkede zaten uygulanıyordu. 12 Eylül döneminde darbenin iki numaralı adamı Turgut Özal tarafından ortadan kaldırılmıştı. Bu ilkenin şimdi hatırlanması güzel.
Fakat reform olduğu öne sürülen maddelere baktıkça, bütçe açığının giderilemeyeceği hatta daha da artacağı anlaşılıyor. Metin vergi muafiyetleriyle, istisnalarla dolu. Yüzbinlerce küçük esnaf gelir vergisinden muaf olacak, hatta beyanname bile vermeyecek. Belli ki bu yıl küçük esnafın zaten toptan zarar ettiği, kimsenin vergi veremeyeceği düşünülerek böyle bir madde konmuş. Fiili durumu yasal hale getirmek, bir de bunu reform diye pazarlamak gibi bir kurnazlık yapılıyor.
Yetmiyor, yeni bir yasa çıkararak kamu özel işbirliği uygulamalarını bir üst seviyeye taşımaktan söz ediliyor. Kamu özel işbirliği, otoyollar, köprüler, şehir hastaneleri gibi bitmez tükenmez ödemelerden tanıdığımız bir uygulama. "Cebimizden tek kuruş çıkmadan yatırım yapılıyor" diye başlayıp, uzun yıllar boyunca başka yatırımların yapılmasına engel olacak ölçüde kamu kaynaklarını yiyip bitiren bir iş yapma tarzı. Yaygınlaştırılması halinde, bir yıl değil önümüzdeki uzun yıllar boyunca bütçe açıklarından kurtulamayacağız demektir.
Beyhude denemeler
Gerçek anlamda reformların gündeme gelmemesi için yıllardır sözü edilen beyhude çabalar bir kez daha tekrarlanıyor. En başta, bu aralar herkesin en ciddi sorunu olan gıda enflasyonu ele alınıyor. Tarımda, tarımın örgütlenmesinde anlamlı bir yapısal dönüşüm öneremeyince, bürokrasinin her zamanki çözüm önerileri sıralanıyor. Tarımda erken uyarı sistemi kurularak dengesizlikler anında giderilecekmiş, tarlalarda ve hallerde çürüyen sebzeler pazara yetiştirilecekmiş, çok israf varmış. Onyıllardır sözleşmeli tarım yapılan ülkeye, sözleşmeli tarım getirileceğinin söylenmesi de ilginçti.
Bir başka beyhude çaba da, bireysel emeklilik sistemi ile ilgili. Ülkenin sosyal güvenlik sisteminde reform yapmayıp, umudu bireysel emekliliğe bağladıklarından beri çok sayıda deneme yaptılar. Şimdi sıra 18 yaşından küçük çocukları emekliliğe hazırlamaya gelmiş. Sandıkların, vakıfların sigorta primlerini bireysel emekliliğe aktaracaklar, yetmiyor, çocukları da sisteme sokacaklar. Bireysel emeklilik sistemi insanlara güven vermiyor. Zaten bu nedenle mecburi olması için uğraştılar. Şimdi çocukları kapsama almak gibi, vadeyi daha da uzatan, dolayısıyla güveni daha da azaltan uygulamaların şansı olabilir mi?
Kurumlar kurumlar
Türkiye’de adettir, bir konuda ne yapacağını bilemeyen politikacılar, o konu ile görevli bir bakanlık kurmayı veya bir kurum oluşturmayı ortaya atarlar. Zaman zaman böyle bakanlıklar kurulur, kurumlar oluşturulur. Bir zaman gelir, bunlar işlevsiz kaldığı gerekçesiyle kapatılır. Şimdiki yönetim anlayışına göre her iki aşamayı da reform olarak sunmak mümkün.
Ekonomik reform paketinde yer alan kurumları saymak zor. Belki şöyle sıralayabiliriz: Kamunun ithal ürün kullanımını azaltmak amacıyla Sanayileşme İcra Komitesi çatısı altında Merkezi İzleme Sistemi, enflasyonla mücadele amacıyla Fiyat İstikrarı Komitesi, gıda politikası önerilerini şekillendirilmesi için Gıda Komitesi, yapısal reformların hayata geçirilmesi için Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak faaliyet gösterecek Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Finansal İstikrar Komitesi, Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu, Yatırım Uyuşmazlığı Kurumu.
Tabii teknolojik gelişme lazım. Bunun için de kurumlarımız hazır: Sağlık Endüstrileri Başkanlığı ile Yazılım ve Donanım Endüstrileri Başkanlığı. Aslında aya seyahat için de bir kurum olsaydı iyiydi.
Bu kurumların ömrünün ne kadar olacağını kestirmek zor. Bir kısmının gereksizliği kısa sürede ortaya çıkar, bir kısmı unutulur, bir kısmı devam eder. Tabii kurum üyelerinin kimliği ve maaşları da bu konuda etkilidir.
Kimse bildiğinden şaşmıyor
Ekonomik reform paketi çok sayıda kamu kurumu, özel sektör, sivil toplum örgütü temsilcisinin katılımıyla hazırlanmış. Bu kadar çok insanın arasında reform kelimesinin anlamını bilen kimsenin çıkmaması söz konusu olamaz. Herhalde bürokrasinin rutin işleyişine, gündelik sohbetlerde akla gelen harcıalem fikirlere, mevcut kurumların dijitalleştirilmesine reform denilemeyeceğini biliyorlardır.
Buna rağmen söz konusu paket böyle hazırlandıysa, değişiklik istenmediğindendir. Türkiye’yi yönetenlerin bildiğinden şaşmaya niyeti yoktur. Cumhurbaşkanı konuşmasının başında bu yüzden, yeni sistemin güven ve istikrar getirdiğinden, zaten önemli olanın da istikrar olduğundan söz etmiştir. Bugüne kadar yaptıklarının doğru olduğuna yürekten inanmaktadır ve ekonomide de hukukta da bu çizgiyi sürdürmeye kararlıdır.
Bunda şaşacak bir şey yok. Tayyip Erdoğan’ın tarzını biliyoruz. Ama Türkiye burjuvazisinin tavrına şaşıranlar olabilir. Başta işverenlerin temel kurumu olan TOBB olmak üzere, TÜSİAD, MÜSİAD, İTO, ATO, TİM, ASKON hepsi ekonomik reform paketi dolayısıyla cumhurbaşkanına teşekkür ettiler, paketi umutla ve memnuniyetle karşıladıklarını belirttiler. Pakete eleştiri getiren örgüt hiç olmadı.
Bu örgütlerin ve üyelerinin tamamına yakını Türkiye ekonomisinin ne kadar kritik bir aşamada olduğunun farkında. Gerçek anlamda reformlar yapılmamasının bir çöküşe yol açabileceğini biliyorlar. Ama hepsi de önümüzdeki birkaç ayı –belki bir seneyi- kurtaracak avantajlardan memnunlar. Burjuvazinin uzun vadeli bakma yeteneğine sahip olmadığını bir kez daha gösteriyorlar.
(BD/NÖ)