Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) uygulamalarının olumsuz sonuçlarına bağlı yakınmaların çoğaldığı sağlık hizmet ve eğitimi ortamında, Türk Tabipleri Birliği, her zamanki duruş ve çizgisini koruyarak, Sağlık Bakanı'nın "elimize geçiremezsek kapatacağız" yolundaki açıklamalarına da aldırmadan, hem tıp biliminin, hem de hekimlik mesleğinin evrensel ilke, kural ve doğrularını önceleyerek, hekimle buluşuyor, bilgisini tazeliyor, ayrıca sağlık hizmetinin asıl sahibi olan toplum ve vatandaş yararına ve birlikte davranmayı sürdürüyor.
İlki tam beş yıl önce yapılan "Dr. Füsun Sayek Eğitim Hastaneleri Kurultayı"nın dördüncüsü 10 Nisan 2010 tarihinde İstanbul Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonu'nda yapıldı.
5 ilden; 15 Eğitim Hastanesi, 10 Tıp Fakültesi ve 15 Uzmanlık Derneği temsilcilerinden oluşan toplam yüzü aşkın hekimin katıldığı kurultayda, "Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı'nın Sağlık Sistemi Üzerine Etkileri", "Tam Gün Yasası'nın Getirdikleri", "Eğitim Hastanelerinde Eğitici Belirleme Yöntemleri" ve "Zorunlu Mesleki Sorumluluk (Malpraktis) Sigortası ve Tıbbi Uygulamalara Etkileri" ele alınarak tartışıldı.
Kurultayla ilgili iki de "sonuç bildirgesi" yayınlandı. Bunlardan birisi kurultayın ele aldığı konularda ortaya çıkan görüşleri kapsarken, ikincisi de eğitim hastaneleri ve tıp fakültelerinde uzmanlık eğitimlerini sürdüren "Asistan hekim"lerin durumlarını, sorunlarını, taleplerini ve çözülmesini istedikleri konuları ortaya koyuyordu
Her iki bildirgede de doğrudan kamuoyunun bilgilenmesi gereken önem saptama ve değerlendirmeler yer alıyor. Medyanın bunları ayrıntılarıyla ele alarak kamuoyuna sunması en azından toplumun sağlık hakkı ve haber alma hakkının gereği. Buna karşın ne yazık ki her zaman olduğu gibi bunların kamuoyuna yeterince yansıdığından söz edemiyoruz.
* * *
Sonuç bildirgesinde yer alan bazı önemli konu başlıklarına burada yer verelim:
* Sağlık kurumundaki hizmet eksiğini gidermek hizmet hastanelerinin görevidir. Eğitim hastanelerinin işlevi ise, eğitim, araştırma ve hizmet-eğitim dengesi gözetilerek ülkemizin uzman hekim ihtiyacı doğrultusunda uzman hekim yetiştirmek olmalıdır.
* Performansa dayalı ödeme sistemi yerine insanca yaşam koşullarının sağlandığı bir ücretlendirme sistemi olmalı, eğitici kadroların tam gün çalışması özendirilmeli, gerekli mali ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.
* Gerek üniversite, gerek eğitim hastanelerinde eğiticilerin, eğiticilerin eğitimi sertifikasına sahip olmaları istenmeli, eğiticiler ve eğitim kliniklerinin değerlendirilmesi için öz-değerlendirme ve eğitilenlerin değerlendirmesi yöntemlerini de içerecek şekilde değerlendirme mekanizmaları oluşturulmalıdır.
* Tam Gün Yasasının uygulamaya geçmesi ve finansal baskıların öğretim üyelerini daha çok sağlık hizmetine yönlendirmesiyle, öğretim üyeleri klinik iş yüküne boğularak eğiticilikten ve eğitimden uzaklaşacaklar; mezuniyet öncesi eğitim ve uzmanlık eğitiminde beceri kazandırmaya, hasta başı ve kuramsal eğitime ve sürekli tıp eğitimine ayrılan süre azalacaktır.
* Tıp fakültelerinde altyapı olanakları dikkate alınmadan kontenjanlar artırılmakta; hatta ikili eğitime geçme yönünde adımlar atılmakta; öğrenci sayılarındaki artış ile çağdaş eğitim yöntemlerini kullanmak ve iyi bir tıp eğitimi yapmak, dolayısıyla da nitelikli hekim yetiştirmek olanaksız hale gelmektedir.
* Kamu Hastane Birlikleri Yasası ile Eğitim ve Devlet Hastaneleri sağlık hizmeti satarak finansmanını kendisi sağlayan ve diğer sağlık kuruluşları ile rekabet eden piyasa aktörü birer bütünüyle kar amaçlı işletmeler dönüştürülmektedir. Bu kurumlara sağlık hizmeti üretimi, uzmanlık eğitimi ve araştırma için genel bütçeden katkı yapılmasına son verilmektedir. Tıbbi gereksinmenin değil maliyeti azaltmanın esas olacağı bu kurumlarda tıpta uzmanlık eğitiminin sürdürülebilirliği olanaksız hale gelecektir.
* Sağlık hukukunun ana ilgi alanının, tazminat ve sorumluluk hukukundan bir an önce uzaklaştırılması gerekmektedir. Aksi halde tarafların işbirliğinden çok, saldırı ve savunma pozisyonları almaları, sağlık hizmetlerinin hantal ve pahalı biçimde sunulması ve bireyin ya da toplumun sağlık hakkının zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır.
Asistan hekimlerin bildirgesini de gelecek hafta ele alacağım.(MS/EÜ)