Türkiye'de sağlık alanı Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın uygulanmaya başlandığı 2003 yılından bu yana giderek artan hızla ticarileşiyor/ticarileştiriliyor. Haliyle vatandaşlar da "hasta" olmaktan "müşteri" olmaya dönüşüyor/dönüştürülüyorlar.
Bir piyasa ilişkisi ve "müşteri memnuniyeti" mantığı üzerinden yeniden kurgulanan sağlık alanında, "müşteri" sağlık hizmetini bir "meta" olarak "satın alırken" yaşadığı hoşnutsuzluklardan -bu ortamı yaratan sağlık otoritesini ve iktidarı sorgulamak yerine- doğrudan karşısında bulduğu hekimleri/sağlık çalışanlarını sorumlu tutuyor.
Bunun sonucu olarak da hekimler ve sağlık çalışanları, son yıllarda hiç olmadığı kadar şiddet olaylarıyla karşılaşıyorlar.
Türkiye'de sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin boyutları ve sonuçlarına ilişkin kapsamlı ve resmi veri ne yazık ki bulunmuyor. Son yıllarda sağlık kurum ve kuruluşlarında şiddet olaylarının arttığının gözlenmesi üzerine tabip odaları bu konu üzerine eğildiler ve 2009 yılında İstanbul Tabip Odası'nın organize ettiği "Hekime Yönelik Şiddet Çalıştayı" düzenlendi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi bünyesinde Şiddete Karşı Sıfır Tolerans Çalışma Grubu ve bu konudaki gelişmelerin, çalışmaların bir araya getirildiği bir web sayfası oluşturuldu.
Ankara Tabip Odası'nca Mart 2008'de "Hekimlere-Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet Raporu", Gaziantep-Kilis Tabip Odası'nca Nisan 2008'de "Sağlık Sektöründe Şiddet Raporu-1" ve Isparta-Burdur Tabip Odası'nca Aralık 2008'de "Isparta Burdur'da Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet ve Şiddet Algısı" raporları hazırlandı.
Bu yazıda yer alan bilgi ve saptamalar, TTB ve tabip odalarının, anılan çalışmalarından yararlanarak derlendi.
Buzdağının görünen yüzü
Sağlık alanında şiddet olaylarına ilişkin bir çalışma yaparken en büyük zorluk, yaşanan olayların son derece sınırlı bir bölümünün ilgili mercilere bildiriliyor ya da kamuoyuna yansıyor olması. Dünyada da, sağlık alanında yaşanan şiddet olgularının çok küçük bir bölümünün kamuoyuna yansıdığı yönünde araştırmalar var. Sözle ya da bakışla taciz, küfür etme gibi pek çok olay, ne yazık ki "şiddet" olarak yansımamaktadır. Bu nedenle aktaracağımız rakamlar ne yazık ki "buzdağının görünen kısmı" olarak kabul edilmelidir.
Pek çok ülkede yapılan çalışmalar, genelde sağlık çalışanlarının, özelde ise hekimlerin son yıllarda yaygın biçimde şiddete maruz kaldıklarını gösteriyor. Bu durum, son yıllarda hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin Türkiye'ye özgü olmadığı, uygulanmakta olan neoliberal politikalar ile ilişkili olarak, küresel bir olgu olarak karşımıza çıktığı biçimde değerlendirilebilir.
Ancak, Türkiye'de özel olarak, siyasi otoritenin bu sorunun izlediği politikalarla ilgisini görmezlikten gelmesi, hatta söz ve tutumlarıyla yönlendirici rol üstelenmesi bir özgünlük olarak belirtilmeli.
Öte yandan, sağlık alanında şiddet olaylarının artmasının, toplumun genel durumundan ayrı düşünülmesi olanaklı değil. Toplumsal olarak giderek artmakta olan şiddet eğilimi, sağlık alanını da ciddi biçimde etkiliyor.
Kamu, Acil servisler, pratisyenler, kadın hekimler...
Yukarıda belirtilen çalışmaların ortaya koyduğu ortak bulgu; sağlık kurumları arasında kamu sağlık kurumlarında; birim olarak da acil servislerde şiddet olaylarının daha çok yaşandığı ve pratisyen hekimlerin uzman hekimlere, kadın hekimlerin de erkek hekimlere oranla şiddet olaylarına daha fazla maruz kaldığı.
* Dört hekimden üçü meslek yaşamı boyunca en az bir kere şiddete maruz kalmış.
* Üç hekimden biri son bir yıl içinde işyerinde şiddete maruz kalmış. Bu veri şiddetin yaygınlaştığını gösteriyor.
* Hekimlerin yüzde 68'i son bir yılda işyerinde ortalama yedi şiddet içeren olaya tanık oldu.
* Şiddet olayları tedavinin yapıldığı mekanlarda, hastayla temasın yoğun olduğu alanlarda gerçekleşmektedir.
* Şiddeti uygulayan kişiler, tedaviden memnuniyetsizliği ve ihmal edilme düşüncesini şiddet nedeni olarak göstermektedirler. İlaç, cihaz, yatak vb. kurum yetersizlikleri de hekimlere mal edilmekte ve önemli bir şiddet nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
* Hekimlerin yüzde 60'a yakın bir bölümü hem fiziksel hem de sözel/psikolojik şiddete maruz kaldıklarını belirtmektedir. Sadece sözel şiddete maruz kaldıklarını ifade eden hekimlerin oranı ise, yüzde 40 civarındadır. Salt fiziksel şiddete maruz kaldıklarını ifade eden hekimlerin oranı yüzde 2,1'dir.
* Hekimler, sağlık alanında yaşanan şiddetin, toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliği, eğitim sorunları ve azımsanmayacak ölçüde de uygulanan sağlık politikalarından kaynaklandığını düşünmektedirler.
* Şiddet olaylarının neredeyse tamamı hasta ve hasta yakınları tarafından gerçekleştirilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda idarecilerin hekimlere şiddet uyguladığına yönelik olaylar da yaşanmıştır.
Öneriler
* Yoksunluk ve yoksulluk şiddet üretmektedir. Bu nedenle toplumsal barış ortamına ulaşabilmek için sistematik biçimde yok edilen sosyal devletin yeniden yetkinleştirilmesi gerekir.
* Siyasi otoritenin; Sağlık Bakanlığı'nın ve iktidarın sağlık alanında ve sağlık kurumlarında şiddet olaylarının arttığını ve Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın artan şiddet olaylarındaki etkisini görerek, hızla bunu önleyici çalışmalar yapması gerekmektedir.
* Yaşanan yoğun hasta yükü ve uzun çalışma saatlerinin azaltılması gerekmektedir. Daha çok tetkik ve beklemeye yol açan ikinci basamak ağırlıklı bir sağlık sisteminin sürdürülmesi halinde şiddet olaylarında bir azalma yaşanmayacağı açıktır.
* Sağlık Bakanlığı'nın ve yetkililerin hekimleri hedef alan ve hekimlerle hastaları karşı karşıya getiren konuşmaları, hekimleri doğrudan hedef haline getirmiştir. Yetkililerin bu tutumdan özenle kaçınmaları gerekmektedir.
* Bu bağlamda medyada yer alan olumsuz haberler de kamuoyunu olumsuz etkilemektedir. Sağlık sisteminde yaşanan sorunların, sağlık çalışanlarından değil sistemin aksaklıklarından kaynaklandığı kabul edilerek, kamuoyunu bilinçlendirecek yönde haberlerin yapılması gerekmektedir.
Son iki yılın tablosu
2009 yılı Ocak ayından bu yana, Türk Tabipleri Birliği'ne doğrudan ya da tabip odaları aracılığıyla, sağlık kurumlarında hekimlere yönelik olarak gerçekleştirilen 49 saldırı olgusu iletilmiştir. Bu olaylardan birinin faili milletvekili, biri de polistir.
27 Temmuz 2009'da Kahramanmaraş'da görev yapan bir hekim uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmiş, Trabzon'da 23 Aralık 2009'da bir hastasının saldırısına uğrayan bir hekimin sol gözü içe batmış, elmacık ve burun kemikleri kırılmış, bir yıl süreyle maske kullanmak suretiyle kalıcı sakatlığa maruz bırakılmış, İzmir'de görev yapan bir hekim 28 Eylül 2010'da bir hasta yakınının saldırısına uğramış ve kolu kırılmıştır.
İstanbul'da 14 Aralık 2009'da, tıbbi gerekliliği olmadığı halde hekiminden yeşil reçeteli ilaç yazmasını isteyen bir hasta, istediği ilaç yazılmayınca annesinin çantasına sakladığı bıçakla hekime saldırmış, yine Bitlis'te 8 Temmuz 2010'da doktordan istediği raporu alamayan hasta, doktora arabasıyla çarpmıştır.
Diğer tüm olaylarda da, hekimler fiziksel olarak ağır ya da hafif zarar görmüşlerdir.
Tüm bu olaylar Türk Tabipleri Birliği'nce çeşitli yönleriyle takip edilmiş ya da edilmektedir.
Ayrıca halihazırda, gerek kovuşturma gerek soruşturma aşamasında; İstanbul Tabip Odası Hukuk Bürosu'nca takip edilen hekimlere yönelik 40 şiddet dosyası, İzmir Tabip Odası Hukuk Bürosu'nca takip edilen 12 şiddet dosyası bulunmaktadır. (MS/EÜ)