7 Haziran seçimleri Türkiye’de HDP-HDK siyasetinin tarih ve halklar karşısında sahne aldığı bir seçim oldu. HDP, siyaseti “seçim yapmaya” endekslemeden, doğrudan özü biçime taşıyarak (özle biçimi kavuşturan teori-pratik birliği) oldukça canlı bir siyasal performans ortaya koydu. Vaat ettiği siyaseti anda uygulayan karakteriyle HDP, canlı ve değişen öznelerin toplumu değiştirmesini sağladı. Böylece seçim sürecini toplumun politizasyonu yönünde oldukça derinlikli bir örgütlenmeye dönüştürdü. Düne kadar HDP siyasetine karşı çıkan seçmenlerin HDP’nin en gönüllü aktivistleri olmaları, bu süratli ikna politikasıyla mümkün oldu. Bu bir siyasal dehanın öngördüğü son derece ince bir yöntemdir. Devrimci politikaya dair çarpıcı bir yöntem…
Modern Türkiye cumhuriyeti askeri vesayet rejiminden ve tepeden inmeci modernleşme hastalığından ötürü demokratik toplumun yutulduğu bir mengene rolü oynadı. Tek tip vatandaşın makbul olduğu bu modernlik, İslamcıları, sol-sosyalist kesimleri, Kürtler, Aleviler ve Ermeniler başta olmak üzere bu toprakların has kültür ve kimliklerini sürekli bastırdı.
Buna karşı kendisini özlenen ve esas kurucu güç olarak gösteren AKP siyasetiyse kendisine kayıtsız şartsız biat edilmesini bekledi ve savundu. AKP de tıpkı CHP ve askeri vesayetçiler gibi iktidarını pekiştirdikçe toplumu itmeye, nankörlükle suçlamaya ve her fırsatta azarlayan buyurgan bir dil kullanmaya meyletti. Nasıl ki CHP “biz olmasak çocuklarınızın isimlerini Yunan, İngiliz ya da Fransızlar koyacak, kadınlarınıza fenalıklar edecekti” diyerek katlanılması zor bir totaliter rejim yarattıysa aynını bugün AKP yaptı. Özcesi devletin ve iktidarın buyurgan karakteri her iki modernleşme” yorumunda da değişmemiştir.
AKP ve CHP siyasetiyle toplumun bundan bir adım öteye daha yol alamayacağını, bizzat seçmenin bu iki “geleneğe” değil HDP’ ye onay vermiş olmasında görüyoruz. AKP Abdulhamit ve Prens Sabahattin geleneğine dayanan milliyetçi, mukaddesatçı ve görece liberal ifadenin son temsilidir. İddiası Cumhuriyet tarihi boyunca dindar ve muhafazakar oluşu nedeniyle bastırılması ve toplumun esas temsilinin kendisi olduğu yönündeydi. Bunu ifade ediş, AKP gibi özgün bir politikada başarıya dönüştü. Ancak AKP, son analizde Tayyip Erdoğan liderliğiyle toplumdan biat istedi. Kürdistan’daki serhildanlar, Kürt halkının kesintisiz muhalefeti, Gezi ve en son 6-8 Ekim ayaklanmaları ile bedenleşen itiraz seçime aktı. İşte 7 Haziran bu biat isteğinin reddedildiği tarih oluyor. Toplum tiranlığa ve tek adam anakronizmine geçit vermemiştir.
On maddeyi yeniden düşünmek
Şimdi bizlere toplum odaklı yeni bir politika gerekli. Kurucu bir ruhun gerçekleştireceği yeni bir ülke ve yaşam tahayyülü gerekli. Kurucu karakterleri bilinen AKP ve CHP günümüz politikasına gerekli enerjiyi verememektedirler. Ne denli şikayet edersek edelim, politikasızlık koalisyon tartışmalarını alevlendirmeye devam edecektir. Politikasızlığa ve belirsizliğe karşı HDP gerçek bir demokratik toplum fikriyatıyla toplumun karşısına her üç partiye de açık bir deklerasyon sunabilir. Bu deklerasyon sorunların acil tespitini ve atılması gerekli adımların ülke menfaati yararına atılması gerektiğini belirtir.
-Her üç partiye de yapılacak bir çağrıyla ilkeleri demokratik hak ve özgürlükler olan yeni bir demokratikleşme paketi sunulur. Sayın Öcalan’ın daha önce sunmuş olduğu On Maddelik demokratik çözüm taslağı çerçevesinde yeni bir anayasa çalışmalarına başlamak için taraflara acil çağrıda bulunur. On madde yeni bir anayasanın birlikte yapılmasını sağlayacak ve ülkeyi olası bir erken seçime de bu yenilenmeyle götürecektir.
7 Haziran ile birlikte cumhuriyetin kuruluşundan AKP’nin 13 yılına dek bastırılan toplumun çoklu ve demokratik kimliğini bedenleştiren esas öğeler( Kürtler, Aleviler, Kadınlar, Emekçiler) TBMM’ye girmiş bulunmaktadır. Bu çoklu temsili bir yeni Türkiye fotoğrafıyla kendisinde cisimleştiren HDP yeni bir hamleyle On Madde’yi gündemleştirebilir. Aksi durumda toplumla birlikte tartışarak On madde etrafında siyaset kurumunu dönüşüme zorlayabilir. Kısacası toplumsal değişim dönüşümle birlikte devletin idari ve demokratik dönüşümü de olanak dahiline girer.
Kurucu önderlik
HDP’nin tabandan hazırladığı demokratizmle yeni bir seçmen ve politik ifade tarzı açığa çıktı. Bu Kürt özgürlük hareketinin devrimci dinamizmiyle siyaset sistemine yaptığı bir müdahaledir. Siyaseti yeniden kuran ve toplumu buna hazırlayan siyasetiyle HDP, Türkiye siyasetinin esas kurucu gücüdür. Yarattığı politik iklime girmeyen siyaset ya köklü bir dönüşümle kendisini yeniden kuracak, ya da aşılacaktır.
Pratik olarak CHP yalnızca bir gelenektir artık. Yine MHP ve aslında AKP de öyle. Bir seçim daha göremeyecek kadar yaşlı ve hasta bir gelenek. CHP ya da “geleneksel” Türk siyaseti bir siyasi mevta olmak istemiyorsa dünyadaki değişim ve demokrasi rüzgarına göre yeni söylem ve eylemlerle kendisini yapılandırır. PODEMOS ve SYRİZA zaferleri de gösterdi ki sosyal demokrasiyle ifade bulan eski sol da aşılıyor. Dolayısıyla zaten bir türlü olunamayan sosyal demokratlık da dahil her şey yenilenmektedir. CHP’nin sahip olduğunu iddia ettiği( sadece iddia) sosyal demokratlıkla birlikte 20.yüzyıla dair tüm politik mevzilenmeler bu esasa göre yapılanacak. Bu da tarihsel blok fikrine politik bir stratejiyle katılmakla mümkündür. CHP, HDP ve AKP güç ilişkilerinin yeniden belirlendiği yeni bir siyasal düzlemde buluşmalıdırlar. Mevcut AKP, CHP ve MHP buluşulacak, hatta asgari demokratik standartları konuşulacak gibi değil. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi ilkeleri temelindeki her bir araya geliş halindeyse, ne AKP, CHP, ne de MHP eskisi gibi kalabilir. HDP ile dönüşüm ya da deformasyon, siyaset için kaçınılmaz bir ayrım. İşte özgürlüğün hakikatine dair gelecek bizleri buraya davet ediyor.
HDP’nin yükü ve politik misyonu bu anlamda tarihsel ve öncü konumundadır. Aslında tam da başkan Öcalan’ın dışarıda olması gereken dönemdeyiz. Tarih halklara ve tüm ezilenlere bir temsil alanı açtı. Bu temsilin mimarı Başkan Öcalan’ın özgür olmaması düşünülemez. Her zamankinden daha fazla gerekli ve ertelenemez özgürlük görevleri için Öcalan dışarıda olmalı. HDP yeni dönemin belirleyicisi ve tüm aktörleriyle oyunu yeniden kuran esas hakem durumunda. Kuruculuğu “başkanlık kabusuna” son vererek “geleneklerin” dışında şeyler söylemiş ve yapmış olmasında. Bu da halklarımızca “onaylandığına” göre HDP için hamle yapma zamanıdır. (MS/HK)
* Fotoğraf: Özge Elif kızıl - Ankara/AA